Yardımlar Nereye Gidiyor? Silkinme Zamanı Geldi
12 Mart 2025
Türkiye, yardımlaşma kültürünün derin kökler saldığı muazzam bir ülke. Osmanlı’dan bugüne vakıflar, sadaka taşları, aşevleri ve hayır kurumları toplumsal dayanışmanın temel taşlarını oluşturdu. Hem dini hem de gelenek ve anane kökleri var bu hayırseverliğin.
Ancak bugün, bu köklü gelenek artan ölçüde bir güven krizine saplanmış durumda.
Yardım kuruluşları, hem bireysel hem kurumsal bağışçılar için şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten uzaklaştıkça, bağış yapma eğilimi zayıflıyor. İnsanlar artık verdikleri paranın, bağışın gerçekten ihtiyaç sahiplerine ulaşıp ulaşmadığını, fonların ne kadarının yönetim giderlerine gittiğini, hangi projelere nasıl harcandığını sorguluyor. 20/80 oranı idari harcamalar lehine bozuluyor, bağış gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşamıyor istendiği ölçüde. Bazen buharlaşıyor, hesap sorulamıyor.
Bu güven kaybı sadece Türkiye’ye özgü değil. Batı’da da benzer skandallar yaşandı, yaşanıyor.
Peki, neden bağışçılar şüphe duyuyor? Bu noktaya nasıl geldik? Çözüm ne?

Bağış Yaparken Neden Çekiniyoruz?

Geçmişte bağış yapmak, sorgusuz sualsiz bir iyilik hareketiydi. İnsanlar sadaka taşlarına bırakılan paranın ihtiyacı olana ulaşacağını bilir, zekâtın ve vakıf yardımlarının adil şekilde dağıtılacağına inanırdı.
Bugün ise bağışçılar, “Bu para gerçekten ihtiyaç sahiplerine mi gidiyor, yoksa yönetim giderlerine, yüksek yönetici maaşlarına ve başka amaçlara mı harcanıyor?” diye düşünmeye başladı.
Özellikle büyük felaketler sonrası düzenlenen bağış kampanyalarında yaşanan kötü yönetimler, toplanan bağışların çarçur edilmesi kamuoyunda ciddi bir güvensizlik yarattı.
Bunu yıllar önce bizzat deneyimledim. 1999 İzmit Depremi sırasında, Paris’te OECD’de çalışırken geniş çaplı bir bağış kampanyası düzenledim. Hatırı sayılır bir fon toplandı. Ancak parayı doğrudan devlet kurumlarına göndermek yerine, bağımsız bir sivil toplum kuruluşu aracılığıyla kullanmayı tercih ettim. Şartım açıktı: Bu bağışla bir kreş kurulacak ve bağışçılar düzenli olarak bilgilendirilecekti.
İlk başta her şey yolunda gitti. Ancak parayı aldıktan sonra muhataplarımız sessizliğe gömüldü. Ne kreşin durumu hakkında bilgi alabildik ne de fonların nasıl kullanıldığına dair bir açıklama yapıldı.
Kasıtlı bir suistimal olmayabilir, ama açıkça bir yönetim zaafiyeti vardı.
Bu tür deneyimler, bağış yaparken insanları daha temkinli hale getiriyor. Oysa güveni yeniden tesis etmek mümkün.

Batı’da Yardım Kuruluşları Nasıl Çalışıyor?

Batı’daki yardım kuruluşları arasında hem olumlu hem de olumsuz örnekler var.
✅ İyi Örnekler:
•Doctors Without Borders (Sınır Tanımayan Doktorlar), tüm mali raporlarını kamuya açık bir şekilde yayımlıyor ve bağışçılarına fonlarının tam olarak nerelere harcandığını şeffaf bir şekilde gösteriyor.
•Charity: Water gibi kuruluşlar, bağışçılara özel takip kodları vererek her bağışın nerede ve nasıl kullanıldığını gerçek zamanlı olarak görme imkânı sunuyor.
❌ Kötü Örnekler:
•Wounded Warrior Project, toplanan bağışları lüks otellerde toplantılara ve gereksiz harcamalara yönlendirdiği ortaya çıkınca büyük bir skandala yol açtı.
•İngiltere’de bazı büyük yardım kuruluşları, aşırı yüksek yönetici maaşları ve verimsiz fon yönetimi nedeniyle kamuoyu baskısıyla karşılaştı.
Türkiye’nin de bu örneklerden ders alarak, bağışçılara daha fazla güven veren şeffaf bir sistem oluşturması gerekiyor.

Türkiye’de Yardım Kuruluşlarının Üç Büyük Sorunu

Görebildiğim kadarıyla Türkiye’deki yardım kuruluşları üç temel problemle karşı karşıya:
1️⃣ Şeffaflık Eksikliği
•Bağışların nasıl harcandığı konusunda net takip mekanizmaları bulunmuyor.
•Çoğu kuruluş, mali tablolarını kamuya açıklamıyor.
2️⃣ Siyasi ve İdeolojik Etkiler
•Bazı yardım kuruluşları, belirli siyasi veya ideolojik grupların etkisi altında hareket ederek bağımsızlıklarını kaybediyor.
•Yardım süreçleri tarafsızlık ve liyakat esasına göre değil, farklı çıkar hesaplarına göre yönetilebiliyor.
3️⃣ Sürdürülebilirlik Sorunu
•Yardım kampanyaları genellikle anlık çözümler sunuyor; kalıcı projelere dönüşemiyor.
•Uzun vadeli toplumsal fayda yaratacak projelere yeterince yatırım yapılmıyor.
Eğer bu yapısal sorunlar çözülmezse, bağışçılar giderek daha fazla uzaklaşacak ve yardımlaşma kültürü zayıflayacak.

Güveni Yeniden İnşa Etmek İçin Ne Yapılmalı?

Bağışçılar gönül rahatlığıyla destek verebilmeli. Bunun için atılması gereken somut adımlar şunlar:
1️⃣ Bağımsız Denetim Zorunluluğu Getirilmeli
•Tüm yardım kuruluşları bağımsız denetimlerden geçmeli, mali raporlar kamuya açıklanmalı.
•Her bağış kampanyası sonrası detaylı harcama tabloları yayımlanmalı.
2️⃣ Dijital Şeffaflık Platformları Kurulmalı
•Bağışçılar, paralarının nereye harcandığını online sistemler üzerinden takip edebilmeli.
•Her bağış, takip numarası ile sistemde izlenebilir olmalı.
3️⃣ Bağışlar Yerel ve Bağımsız Organizasyonlara Yönlendirilmeli
•Büyük merkezi yapıların yerine, doğrudan sahada çalışan küçük organizasyonlar desteklenmeli.
•Yerel toplulukların kendi ihtiyaçlarını belirleyip yönettiği projeler teşvik edilmeli.
4️⃣ Gönüllülük Kültürü Güçlendirilmeli
•İnsanlar sadece para bağışlamakla kalmayıp, bizzat sahada çalışmaya teşvik edilmeli.
•Şirketler, çalışanlarını gönüllü projelere katılmaya yönlendirmeli.
5️⃣ Bağışçılar Daha Bilinçli Hareket Etmeli
•Yardım yapmadan önce bağışçılar, kuruluşların geçmiş projelerini ve şeffaflık raporlarını incelemeli.
•Kişisel deneyimler ve sahada çalışanların verdiği bilgiler dikkate alınmalı.

Mesaj: Yardım Etmekten Vazgeçmeyelim, Ama Doğru Yapalım

Türkiye, güçlü bir yardımlaşma geleneğine sahip. Ancak bu gelenek, modern dünyanın şeffaflık ve hesap verebilirlik standartlarıyla uyumlu hale getirilmeli.
İnsanlar yardım etmek istiyor, ancak güven eksikliği nedeniyle iyi niyet suistimal ediliyor. Yardım kuruluşları güven vermediğinde, toplumda yardımlaşma ruhu da zarar görüyor.
Bağışları bilinçli yapmalı, bireysel ve kurumsal sorumlulukları artırmalı ve sistemin şeffaf olmasını sağlamalıyız. Ancak bu şekilde, Türkiye’nin dayanışma geleneğini modern dünyanın gereklilikleriyle birleştirerek gerçekten fark yaratabiliriz. Devlet önce kendi kontrolündeki yardım kuruluşlarını sıkı denetlemeli, etki değerlendirmesi, şeffaflık ve hesap verilebilirlik terazisinde tartmalı, sonra sivil toplum kıruşullarına düzenleyici kuralları güncelleştirmeli, dünyadaki iyi uygulamalar ışığında.
Unutmayalım: Güven olmadan, hiçbir dayanışma ve yardım sürdürülemez.
Cumhur Doğan’a katkısı için müteşekkirim.

ÇOK OKUNANLAR