Otların mucizesi: Urla ot şöleni ve şöhretleri
15 Mart 2025

Son üç aydır yalnızca ot ve suyla besleniyorum. Bunu, güvendiğim bir doktorun önerisiyle denemeye karar verdim.

Başlangıçta zor olacağını düşündüm; yıllardır alıştığım beslenme düzenini değiştirmek kolay değildi.

Ancak zamanla fark ettim ki vücudum hafifliyor, zihnim berraklaşıyor, enerjim artıyordu. Sanki hücrelerim yeniden doğuyordu. Doğa adeta bana, “İşte asıl ihtiyacın olan bu!” diyordu.

Günümüz beslenme alışkanlıkları farkında olmadan bizi hasta eden bir düzene dönüşmüş durumda.

Kaynağını bilmediğimiz etler, işlenmiş gıdalar, şeker yüklü tatlılar ve yağlı yiyecekler sofralarımızın vazgeçilmezi haline geldi.

Oysa tüm bunlar, yıllar içinde vücudumuzda gizli tahribatlara yol açıyor. Kan şekeri dengesi bozuluyor, karaciğer yağlanıyor, kalp ve böbrek hastalıkları kaçınılmaz hale geliyor. Oysa doğanın sunduğu mucizeler var ve bunların başında otlar geliyor.

Otların Şifası: Doğanın En Büyük Armağanı

Otlar yalnızca tabaklarımızı süsleyen garnitürler değil, doğanın bize sunduğu en güçlü ilaçlardan biri. Her biri kendine özgü faydalar taşıyor:

•Şevketibostan – Karaciğeri temizler, bağırsakları rahatlatır, sindirimi destekler. Ege mutfağında zeytinyağlı ve etli yemekleri yapılır.

•Ebegümeci – Cilt sağlığını destekler, bağışıklığı güçlendirir, solunum yollarını açar. Osmanlı mutfağında çorba ve böreklerde sıkça kullanılmıştır.

•Hardal Otu – Kan dolaşımını hızlandırır, metabolizmayı canlandırır, doğal bir enerji kaynağıdır. Zeytinyağı ve limonla lezzeti artar.

•Turp Otu – Karaciğeri destekler, sindirimi düzenler, mideyi rahatlatır. Hafif acımsı tadıyla mevsim salatalarına ayrı bir lezzet katar.

•Rezene – Sindirim sistemini rahatlatır, gaz sorunlarına iyi gelir, uyku düzenini iyileştirir. Çay olarak tüketildiğinde sakinleştirici etkisi vardır.

Ege mutfağının binlerce yıldır vazgeçilmezi olan yabani semizotu, deniz börülcesi, radika, kuzukulağı, dağ kekiği ve kenger gibi otlar, modern yaşamın hızında unutulmaya yüz tutmuş durumda. Şimdi onları sofralarımıza geri çağırmanın tam zamanı.

Urla Ot Festivali: Bir Gelenekten Daha Fazlası

Türkiye’nin pek çok yerinde otlar mutfaklarda kullanılıyor, ancak bunları en iyi bilen ve yaşatan yerlerden biri Urla.

Bereketli toprakları, rüzgârı ve deniziyle Urla, en lezzetli ve şifalı otların yetiştiği bir bölge. Ancak sadece yetiştirmek yetmez; bu kültürü tanımak, korumak ve gelecek nesillere aktarmak da gerekiyor.

Bu nedenle Urla, her yıl düzenlediği Ot Festivali ile bu kültürü yaşatmaya devam ediyor.

Festival yalnızca bir gastronomi etkinliği değil; aynı zamanda sürdürülebilir tarımı destekleyen, sağlıklı beslenmeyi teşvik eden ve yerel kültürü korumayı amaçlayan bir farkındalık hareketi. Festival kapsamında düzenlenen atölyeler, paneller, yarışmalar, el sanatları sergileri ve tadım etkinlikleri, doğanın sunduğu bu değerleri insanlara tanıtıyor.

Minnettarlık Zamanı

Bu anlamlı etkinliğin gerçekleşmesini sağlayan Urla Belediyesi’ne ve özellikle “atom karınca” Başkan Selçuk Balkan’a teşekkür borçluyuz. Doğanın bize sunduğu şifayı unutturmayan bu şölen, sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşamın kapılarını aralıyor.

Festivalin ardındaki diğer önemli isim ise Belediye Başkan Yardımcısı Oya Atila.

Yıllardır ot kültürünü yaşatma, koruma ve gelecek nesillere aktarma misyonuyla büyük bir emek harcıyor.

Urla’nın Michelin Yıldızlı Restoranları ve Şaraphaneleri

Urla, yalnızca otlarıyla değil, aynı zamanda gastronomi dünyasındaki yükselişiyle de dikkat çekiyor. Bölge, Michelin yıldızlı restoranları ve butik şaraphaneleriyle Türkiye’nin en özel gastronomi merkezlerinden biri haline geldi.

İşte tattığım ve önerebileceğim bazı restoranlar:

•OD Urla – Şef Osman Sezener’in liderliğinde, doğadan ilham alan Ege mutfağını modern dokunuşlarla sunuyor. Michelin yıldızı ile ödüllendirildi.

•Teruar Urla – Fransız ve Akdeniz mutfağını harmanlayan özel bir mekân. Bölgenin en prestijli restoranlarından biri.

•Vino Locale – Yerel malzemelerle hazırlanan yaratıcı tabakları ve eşsiz şaraplarıyla Michelin yıldızına layık görülen bir restoran.

•Beğendik Abi – Handan Kaygusuzer, eşi Abdurrahman ve oğlu Ferdi’nin Malgaca Pazarı girişindeki bu Michelin ödüllü mekânı, Ege otlarıyla hazırladığı yemeklerle ünlü.

Urla, aynı zamanda Türkiye’nin en kaliteli şaraplarını üreten bağ evlerine de ev sahipliği yapıyor:

•Çakır Winery – Erol ve Sevinç Çakır’ın titizlikle kurduğu bağ evi, Michelin’e yaklaşan enginarlı mutfağı ve efsanevi “Somnium” şarabıyla dikkat çekiyor.

•Urla Şarapçılık, USCA, Mozaik Şarapçılık – Bölgenin en iyi şarap üreticileri arasında yer alıyor.

Doğaya ve Kültüre Adanmış Bir İsim: Can Ortabaş

Urla Şarapçılık’ın kurucusu Can Ortabaş’tan da söz etmek istiyorum. Yalnızca şarap üretimiyle değil, aynı zamanda Urla’nın doğasını ve bağcılık geleneğini yeniden canlandıran vizyonuyla da tanınıyor. Onun önderliğinde, bölgenin yerel üzüm çeşitleri korunarak dünya standartlarında şaraplar üretilmeye başlandı.

Şarapçılığın yanı sıra, en büyük miraslarından biri de Urla Arboretumu—yani “Can Ortabaş Bahçesi” olarak da bilinen, yüzlerce bitki ve ağaç türüne ev sahipliği yapan eşsiz botanik bahçesi.

Onun ve aynı tutkuyu paylaşan girişimcilerin çalışmaları sayesinde, Urla yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın dikkatini çeken bir bağcılık ve gastronomi merkezi haline geldi.

Otlarla Sağlıklı Bir Gelecek

Tam bahara girmişken, doğanın sunduğu şifayı yeniden keşfetme zamanı geldi.

Urla Ot Festivali, yalnızca mutfağımıza değil, hayatımıza da sağlık ve doğallığı geri getirmek için harika bir fırsat sunuyor.

Ve hemen ardından Urla Enginar Festivali geliyor… Sonrasında da belediye başkanı İlkay Girgin Erdoğan’ın öncülük ettiği Karaburun Gastronomi Festivali…

Yani, “Boğazlar Sorunu” Montrö Konvansiyonu ile çözülmüş olsa da, Ege’de mutfaktan boğazlara uzanan keyifli bir sorun hep bizimle olacak!

Eğer siz de bu mucizeleri keşfetmek be keyifli vakit geçirmek istiyorsanız, 22-23 Mart’ta Urla’da buluşalım!

ÇOK OKUNANLAR