Neden her iyi ilişkiden kaçıyorum?
15 Mart 2025

İrem Hanım merhaba, ben 34 yaşında bekar bir erkeğim ve son zamanlarda ilişkilerimde hep aynı döngüyü yaşıyorum. Başta harika gidiyor, sonra bir şekilde ilgim azalıyor ve sonunda bir bahaneyle uzaklaşıyorum. Karşı taraf bir şey yapmasa da sanki içimde bir kaçma isteği oluşuyor. Arkadaşlarım “bağlanma sorunların var” diyor ama ben kendimi bağlanmak isteyen biri olarak görüyorum. Acaba psikoloğa mı koşmalıyım?

Değerli Okurum,

Bana kalırsa sürekli kafanda “Terk Etmenin 50 Yolu” adlı içsel best-of albümünü dinliyorsun! Giriş cümlesi hep aynı: “Bu sefer farklı olacak.” Nakarat kısmı: “Bilmiyorum, içimde bir şeyler değişti.” Ve finalde büyük hit: “Sen çok iyisin ama ben hazır değilim!”

Öncelikle şunu sorayım: Kaçmak istediğin ilişki mi yoksa o ilişkideki sen mi? Eğer her seferinde aynı döngüyü yaşıyorsan, bu sadece doğru insanı bulamamanla açıklanamaz. Büyük ihtimalle heyecanın yerini güvenli bağlanma alması gerektiği anda, bilinçdışın ‘Bu his bana yabancı, hadi kaçalım!’ diye alarm veriyor. Çünkü bazı insanlar için yakınlık en az uzaklık kadar ürkütücüdür.

Daha önce şu senaryoyu yaşadın mı? Tam çok güzel giden bir ilişkiye girdin, sonra hiçbir sebep yokken içinden “Bir şey eksik” diye düşündün ve kapıyı gösterdin. İşte bu genelde bağlanma korkusunun sahneye çıktığı andır. Psikoloğa koşmak çözüm olabilir ama öncesinde kendi içinde bir mini terapi yap:Geçmiş ilişkilerini düşün: İlk kaçtığın anı hatırla, hangi bahaneleri kullandın?Bağlanma stilini anlamaya çalış: ‘Kaçınmacı bağlanma’ kulübüne üye misin? Üyelik iptal edilmiyor ama farkındalıkla değişim mümkün. Yeni bir yöntem dene: Kaçma isteği geldiğinde, kendine şu soruyu sor: Bu gerçekten ilişkiye mi dair, yoksa eski bir korkunun yansıması mı?

Özetle, psikoloğa gitmek işe yarayabilir ama en azından birkaç randevu öncesinde, bu “kaçış planlarını” bir dedektif edasıyla analiz et. Çünkü bazen aşkta “hazır olmamak” bir gerçek değil, sadece beynimizin eski kayıtlarının tekrar oynatılmasıdır. Ve unutma: Bütün büyük aşklar biraz kalmaya karar vermekle başlar.

Eşimle İki Ev Arkadaşı Olduk

İrem Hanım merhaba, ben 29 yaşında, evli bir kadınım. Eşimle çok iyi anlaşıyoruz ama son zamanlarda ilişkimizde “merhaba” ile başlayıp “iyi geceler” ile biten günler yaşıyoruz. Birbirimizi çok seviyoruz ama aramızdaki o ilk zamanlardaki heyecan, flört, tatlı atışmalar kayboldu. Sanki iki ev arkadaşı gibi olduk. Acaba romantizmi geri getirmek için ne yapmalıyım?

Değerli Okurum,

Evliliğin ilk döneminde “Aşkım, seni her an öpebilirim!” diyerek dolaşırken, bir süre sonra “Çamaşırları sen mi asıyorsun ben mi?”ye geçiş yapmak, evlilik dünyasında “standart güncelleme” olarak bilinir. Ama merak etme, aranızdaki elektrik sadece sigorta atmış gibi görünüyor—biraz bakım ve tamirle tekrar akım verebiliriz.

Öncelikle şunu bilmelisin: Uzun süreli ilişkilerde heyecan azalmaz, sadece yer değiştirir. İlk günlerdeki “Aman Allah’ım, mesaj attı!” heyecanı yerini, “Beraber yaşlanacağız” gibi derin bir güven hissine bırakır. Ama bu demek değil ki, eski kıvılcımlar geri getirilemez!

Rutine meydan oku! Her gün aynı saatlerde aynı şeyleri yapıyorsanız, beyniniz ilişkiyi “otomatik pilot” moduna almış olabilir. Planlı bir “sürpriz randevu” yapın. Evde mum yakmaya gerek yok, ama spontane bir dışarı çıkış ya da hiç beklenmedik bir anda “Hadi eski zamanlarda olduğu gibi uzun bir yürüyüş yapalım” demek bile büyük fark yaratır.Flört etmeyi unutmayın! Evet, belki artık ilk buluşmalardaki gibi saçınızı saatlerce yapmıyorsunuz ama arada “Bugün çok yakışıklısın” veya “Beni hala heyecanlandırıyorsun” gibi bir mesaj atmak, o ilk günlerin enerjisini geri getirebilir.Gizem yaratın! Şu an birbirinizi o kadar iyi tanıyorsunuz ki, eşinizin çorap çekmecesinin düzenini bile ezberlemişsinizdir. Biraz merak yaratın! Yeni bir hobiye başlayın, tek başınıza bir aktivite yapın, onu size dair şaşırtacak bir şeylerle karşılaştırın. “Ev Arkadaşı” sendromundan çıkın! Evet, hayat paylaşınca güzel ama ilişkinizi bir “ortak yaşam projesi” olmaktan çıkarıp, tekrar “romantik bir hikâyeye” çevirmek için bazen çamaşırları kim asacak sorusunu bir kenara bırakıp “Bu akşam seni baştan çıkarma planım var” gibi cümlelere yer açmalısınız.Özetle, ilişkinizin başlangıç bölümünü yeniden okumaya ne dersiniz? Unutma, aşkı canlı tutmak sadece küçük dozlarda önem gösterme sanatıdır.

Eşim Yakınlaşmak için Hep Yorgun

İrem Hanım merhaba, ben 37 yaşında, 12 yıllık evli bir erkeğim. Eşimle çok iyi bir ilişkimiz var ama şu sıralar kafamda büyük bir soru işareti var: Yatak odamızda eskisi kadar aktif değiliz. Yani tabii ki hâlâ seviyoruz, sarılıyoruz, güzel vakit geçiriyoruz ama… işte… eskisi kadar sık “yakınlaşmıyoruz.” Bunun evlilikte normal olduğunu söylüyorlar ama içimdeki ses, “Acaba ben mi bir şeyleri yanlış yapıyorum?” diye fısıldıyor. Eşim de bazen çok yorgun oluyor ama ben de sonuçta gün boyu çalışıyorum ve enerjim var! Yoksa ben fazla mı dert ediyorum?

Değerli Okurum,

Öncelikle, 12 yıllık evlilikte hâlâ bu soruyu soruyor olman bile umut verici! Çünkü birçok çift, zamanla bu konuyu konuşmaktan tamamen vazgeçiyor ve ilişkiyi “Biz artık öyle bir çift olduk” moduna alıyor. Ama sen hâlâ eşinle yakın olmak istiyorsun ve bunu nasıl canlandıracağını merak ediyorsun—harika bir başlangıç!

Gelelim asıl meseleye: Evlilikte cinsel hayatın ritmi değişir. Bu bir “düşüş” değil, bir “evrim”dir. Başlarda sabah-akşam “Aman Allah’ım!” diye yaşanan coşku, zamanla biraz daha “Hafta sonu bir fırsat yaratır mıyız?” seviyesine düşebilir. Ama bu, kıvılcımın tamamen söndüğü anlamına gelmez. Bazı ufak dokunuşlarla yeniden alevlendirebiliriz!

Öncelikle Yorgunluk Meselesine bakalım. Eşin yorgun olabilir ama bu, yakınlığı kaybetmeniz gerektiği anlamına gelmez. Onun yorgunluk seviyesini düşürecek şeyler yapabilirsin: Beklenmedik küçük yardımlar, tatlı jestler, “Bugün sen dinlen, her şeyi ben hallederim” gibi cümleler, onun üzerindeki yükü hafifletebilir ve seni sadece “eş” değil, “çekici bir partner” olarak görmesine yardımcı olabilir. Bence romantizme ön yatırım yapmalısın! Kadınlar için romantizm, yatak odasından çok önce başlar. Yani olayın sadece anlık bir kıvılcım değil, bütün gün süren bir enerji meselesi olduğunu unutma. Göz göze daha çok bak, hiç beklemediği bir anda bir mesaj at, omuzuna bir öpücük kondur, sarıldığında biraz daha uzun kal. Rutin Öldürür! Kesin Bilgi! 12 yıllık evlilikte “Şimdi saat 22.30, demek ki…” şeklinde bir otomatik pilota bağladıysanız, işte burada değişiklik yapma zamanı. Yatak odası dışına çıkın, farklı atmosferler yaratın, bazen tamamen spontane olun. Smokin giymene gerek yok ama arada bir alışılmışın dışına çıkmak işin rengini değiştirebilir!Bir de baskıyı bırak! Eğer konuyu sürekli gündeme getiriyorsan, farkında olmadan eşin üzerinde bir “performans baskısı” oluşturuyor olabilirsin. Bazen sadece “an”ı yaşamak, zorunluluk hissi olmadan yakınlaşmak işleri daha doğal hale getirebilir. Özetle, senin “Sorun bende mi?” diye düşünmen tamamen gereksiz. Sorun sende değil, sadece ilişkinizin bir güncellemeye ihtiyacı var. Evliliğin ilk yıllarındaki gibi bir tempoyu beklemek yerine, şimdiki dinamizmi kabullenip ona uygun bir ateş yakmalısın. Bazen en büyük değişim, en küçük dokunuşlarla başlar! Ve unutma, eşinle aranızdaki en önemli şey sadece fiziksel yakınlık değil, o küçük anlarda birbirinizi hâlâ sevgiyle görebilmek.

ÇOK OKUNANLAR