Çarşamba sabahından itibaren yazarlık içgüdümü baskı altına alıp duygularımı yazmamaya çalışıyorum.
çünkü özelikle İmamoğlu’ndan yana olanların morale ve umuda ihtiyaçları olması gerektiğini biliyorum.
toplum olarak dibe vurulduğu bir anda insanların bir kötümser sesi daha duymaya tahammülü olmayabilir diyerek aslında ifade etmesem de bir şey farketmeyecek duygularımı yazıya dökmedim.
***
Fakat bütün bu yaşananlarda aklımı mantığımı zorlayan bir başka yön de var. En azından bunu paylaşmalıyım dedim.
Ben bütün olan bitende Erdoğan’ın oyun planının ne olabileceğini hala daha anlayabilmiş değilim.
bu olayda bunun çok önemli olduğu bariz
Çünkü Erdoğan hakkında ne düşerseniz düşünün. onu sevin ya da sevmeyin tavrınız ne olursa olsun onun son derece zeki , olağanüstü siyasi sezgileri olduğunu ve geleceğe yönelik planlı programlı hareket etme yeteneği bulunduğunu herhalde inkar etmek bence mümkün olmamalı.
tavrımız ne olursa olsun eğer bu asgari müşterek yorumda anlaşıyorsak o zaman da Erdoğan’ın İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayacak süreçleri önceden tahmin edemeyeceğini düşünmek mümkün değil.
ve eğer yaşanacakları önceden tahmin edip de bu işe girilmesine müsade ettiyse o zaman da onun kafasındaki oyun planının ne olabileceği sorusu çok daha önem kazanır.
***
çünkü bir çok yorumcuya göre bu son adımdan sonra Cumhurbaşkanı’nın bir seçim daha seçim kazanabilmesi ciddi biçimde tehlikeye girmiş durumda.
Eğer bu doğruysa o zaman da Erdoğan olup bitecekleri önceden görebildiği halde kendisinin siyasi şansını azaltacak bir adımı neden attırdı diye sorup bunun üzerine düşünmeliyiz bence.
***
ben Erdoğan ile ilk kez 2002 yılının eylül ayı başlarında New York’ta tanıştım.
AKP’nin ilk seçimini kazanmasından 3 ay önceydi ve Erdoğan resmi hiçbir sıfatı olmadığı halde Washington’a Başkan Bush tarafından davet edilip onunla görüşmüştü.
bu görüşmeden sonra New York’a geçip Türkevinde halka bir konuşma yapacaktı. Ve aynı gün benim için onunla bir görüşme ayarlandı ve ben o ve berberindekiler ile Konsolos’un odasında görüştüm.
Konuşmada edindiğim izlenim onun hiç bir siyasi görüşüne katılmasam da son derece kararlı ve inançlı bir lider olacağı ve son derce zeki ve geleceği iyi okuyan bir siyasetçi olduğuydu.
sonra arada geçen yıllarda bu ilk izlenimi değiştirecek bir gelişme olmadı.
şimdi gelinen noktada ise onun bu özelliklerine ek olarak yılların tecrübesi de eklendiğine göre son İmamoğlu olayından sonra yaşanacakları onun önceden görmemesi mümkün değil.
***
peki eğer benim bu düşüncem doğruysa o gerçekten bu olacakları görmesine rağmen bunlara izin verdiyse ne planlıyor olabilir acaba. Onun oyun planı ne olabilir?
Bu kesin anlaşılmadan CHP ve muhalefetin mağduriyet söylemleriyle ve İstanbul’u kazanan Türkiye’yi de kazanır inancıyla geleceğe bakmaya başlamalarını erken ve yanlış buluyorum. Bunun en azından düz mantık kurallarına ayıkırı olduğunu görmeye başlamalarının iyi olacağını söylemeliyim.