Binde Birlik Kaçış
16 Nisan 2025

Geçtiğimiz hafta magazin sayfaları bir DNA raporuyla sarsıldı. Türkiye’nin önde gelen ailelerinden Hacı Sabancı’nın evlilik dışı bir ilişkisinden olduğu iddia edilen çocukla ilgili test sonucu yüzde 99,9 “baba” dedi. Ama Hacı Bey, “Ben yine de kabul etmiyorum” dedi.

İnsan bazen gerçeği duyar ama duymak istemez. Görür ama gözünü kaçırır. Kalbin kör noktası vardır; çünkü gerçekle yüzleşmek bazen fiziksel acıdan daha yakıcıdır. Ama konunun bir başka tarafı daha var. Sessiz, göz önünde olmayan ama en çok yara alan taraf: eş. Bu durum evliliği nasıl etkiler? Eşi bu ihaneti affeder mi? Affederse nasıl affeder? Etmezse ne olur?

İhanet, sadece bir başkasıyla yaşanmış bir gece değildir; ihanet, güvenin, sadakatin ve “sadece ikimiz” inancının sarsılmasıdır. Kimi zaman bir yalandır, kimi zaman bir bakıştır, kimi zaman da bir telefona gelen “isimsiz” mesajdır. Evlilik dışı bir çocuğun ortaya çıkması ise, buzdağının sadece görünen kısmıdır. Altında; yıllarca bastırılmış duygular, konuşulmamış kırgınlıklar, inkâr edilmiş arzular, göz ardı edilmiş sevgisizlikler vardır.

İlişkilerde bazen bir şeyler bozulur ama kimse dile getirmez. Her şey yolundaymış gibi yaşanır, ta ki gerçek bir çığlık duyulana kadar: “Bu çocuk senden!”

Bir kadının aldatıldığını öğrenmesi başlı başına bir yıkımdır. Ancak bu ihanetten bir çocuk doğduğunu öğrenmesi, duygusal olarak çok katmanlı bir travmaya dönüşür. Çünkü artık mesele bir gecelik bir hata değildir. Artık var olan, nefes alan, gözleri olan bir gerçek vardır: bir çocuk. Ve o çocuk, her ne kadar masum olsa da, kadının gözünde eşinin hatasını ete kemiğe büründürür.

İlişkinin merkezinde iki kişi vardır: bir biz ve iki ben. İhanet yaşandığında “biz” parçalanır, “ben”ler birbirinden uzaklaşır. Kadın, sadece aldatılmış kişi değil, aynı zamanda bir ötekiyle kıyaslanan, değersizleştirilen, gözden çıkarılan biri olur. O artık sadece “eş” değildir; kendini kaybetmiş, değersizleştirilmiş, hayal kırıklığına uğramış bir insandır. Ve evlilik dışı bir çocuk, bu duyguları daha da keskinleştirir.

Birçok kadın (ve elbette erkek) bu tür bir ihanetten sonra partnerine fiziksel olarak da uzaklaşır. Çünkü artık o beden “başkasına da ait olmuş” gibi gelir. Sarılmak bile ihaneti hatırlatır. Sadakatin duygusal temelleri sarsılır. “Ben ona güvenmiştim, o ise başkasına güven verdi” duygusu yıllar sürecek bir soğukluk yaratabilir.

İhanetten sonra ilişkiyi sürdürmek isteyen çiftler, önce bu travmayla yüzleşmeli, sonra da o ilişkinin üzerine sıfırdan bir temel atmalıdır. Çünkü artık aynı ilişkide değillerdir. O ilişki bitmiş, yerini başka bir gerçekliğe bırakmıştır.

Şimdi gelelim “yüzde 99,9” bilim konuşurken, kalbin yüzde 0,1’lik inkâr alanına… Kabul etmek, sadece biyolojik bir gerçeği onaylamak değil, geçmişteki bir ihaneti de resmileştirmek demek. O yüzden bazı erkekler, DNA kadar kesin bir sonuç karşısında bile inkârı seçer. Hacı Bey’in “kabul etmiyorum”u, belki de “bu gerçekle yüzleşemiyorum” anlamına geliyor. Çünkü gerçeği kabul etmek demek, eşinle yüzleşmek, annenle, babanla, çocuğunla, toplumla ve en çok da kendinle yüzleşmek demek.

Sadece şu sorular bile bir erkeği içten içe parçalayabilir:

Toplum ne der?

Eşim ne yapar?

Anneme ne anlatırım?

O çocuk büyüyünce ne düşünecek?

Kendi çocuğuma ne anlatırım?

Mal varlığım ne olur?

İtibarım ne hale gelir?

Yani bazen “kabul etmiyorum” bir cümleden çok daha fazlasıdır: bir korkunun, bir pişmanlığın, bir çıkışsızlığın özeti.

Eğer eş affederse… Bu affediş “unuttum, geçti” türünden değil. Daha çok, “çocuğun suçu ne?” gibi vicdanla akıl arasında sıkışan bir karar olur. Affetmek kolay değildir. Unutmak imkânsızdır. Ama bazen sevgi, bazen çocuklar, bazen de ortak bir tarih bu affı mümkün kılar. Yine de her affediş bir yeniden inşa değildir. Bazısı sadece enkazın üstüne halı sermektir.

Ve bazen, bu yeni hikâyeyi yazmak, eski kitabı kapatmaktan çok daha zordur. Affetmek, yeniden güvenmek, kendini bir kez daha aynı ilişkiye emanet etmek… Bunlar kahramanlık değil, insan olmaya dair kırılgan ama güçlü tercihlerdir. Çünkü bazı evliliklerde asıl sınav, ihanetten sonra başlar.

ÇOK OKUNANLAR