Trump’ın gümrük vergileri aylardır gündemden düşmüyor. Ülkelere çeşitli konularda boyun eğdirmek amacı güden uygulamalar, Amerikan şirketlerine zarar vereceği anlaşılınca revize edilen düzenlemeler, Çin ve Avrupa Birliği başta olmak üzere çeşitli ülkelerin misillemeleriyle şekillenecek ticaret savaşlarını hepimiz ister istemez takip ediyoruz.
Amerikan demokrasisi için esas sorun teşkil eden ise uluslararası gündemi bu kadar meşgul etmeyen diğer ekonomik yaptırımlar. Trump kendi benimsediği görüş ve takip etmeyi amaçladığı politikalara yakın olmayan çeşitli kurumları ekonomik yaptırımlarla tehdit ediyor. Özellikle hukuk bürolarının ve üniversitelerin baskı altında olması son derece ciddi bir probleme işaret ediyor.
Hukuk büroları baskı altında
Trump sadece diğer ülkelere değil hukuk bürolarına da savaş açmış durumda. Aldığı kararlarla bazı hukuk bürolarını adeta işleyemez hale getiren Trump, büroların Beyaz Saray’ın desteklediği konularda ücretsiz hukuki destek sağlamayı (pro bono) kabul etmeleri ve Trump yönetimi ile anlaşmaya varmaları koşulu ile kararları geri çekiyor. Trump’ın söz konusu bürolardan diğer ülkelerle yapılacak ticari anlaşmaların müzakeresinde hukuki destek de almayı planladığı belirtiliyor.
Hükümet ile anlaşmaya varan hukuk bürosu sayısı az değil. Şu ana kadar Paul, Weiss, Rifkind, Wharton& Garrison; Kirkland& Ellis; Latham& Watkins; Cadwalader, Wickersham& Taft gibi 10’a yakın büro uzlaşma yolunu tercih etti. Büroların Trump tarafından desteklenen antisemitizmin azaltılması ve muhafazakâr ideallerin desteklenmesi gibi konularda üstlenmeyi taahhüt ettiği ücretsiz hukuki desteğin yaklaşık değerinin 600 milyon dolar olduğu belirtiliyor.
Trump’ın hedef aldığı hukuk bürolarının siyasi düşmanları olarak gördüğü kişi veya kurumların avukatlığını üstlenen, karşı çıktığı görüşler ile ilgili davalarda temsil yetkisi bulunan ve/veya çeşitlilik içeren bir iş gücüne sahip olma ilkesi ışığında işe alım politikası geliştirmiş bürolar olduğu belirtiliyor. Örneğin, Trump’ın radarına takılan bürolardan bir tanesi Dominion Oylama Sistemleri’ni (Dominion Voting Systems) Fox News kanalına karşı açtığı davada temsil eden Susman Godfrey. Fox News, Dominion’ın Trump’ın 2020 seçimlerini kaybetmesinde önemli bir rol oynadığı hakkında haberler yayınlayarak halkı yanlış bilgilendirmiş ve Dominion tarafından başlatılan hukuki süreci sonlandırmak amacıyla Dominion’a 787.5 milyon dolar ödemeyi kabul etmişti.
Trump’a dava açanlar da var
Hukuk bürolarının hepsi Trump ile uzlaşma yolunu seçmiyor. Susman Godfrey başta olmak üzere bazı hukuk bürolarının Trump’ın kararnamelerine dava açtığı biliniyor. Susman Godfrey tarafından hazırlanan dilekçede Trump’ın bu uygulamasının geçerli olmasına izin verilmesi halinde, gelecekteki başkanların düşman gördükleri kişi ve kurumlara karşı misilleme yapmak istediklerinde herhangi bir kısıtlamayla karşılaşmayacaklarının altının çizildiği belirtiliyor. Uygulamaya bireysel olarak tepki gösterenler de var. Trump ile anlaşma sağlayan ilk bürolardan olan Paul, Weiss, Rifkind, Wharton&Garrison’ın pro bono hizmetler direktörü Steven Banks geçtiğimiz günlerde görevinden istifa etti. Banks, çalışmalarına evsizlerin haklarını savunmak amacıyla the Coalition for the Homeless and the Legal Aid Society bünyesinde devam edeceğini açıkladı.
Bazı üniversitelerin vergi muafiyetleri sonlandırılabilir
Üniversitelere verilen devlet fonlarında ciddi kısıtlamalara giden Trump, şimdi de bazı üniversitelerin vergi muafiyetinin kaldırılabileceğini açıkça dile getiriyor. Bir kurumun vergi muafiyetinden faydalanabilmesi için, kamu yararına hareket etmesinin şart olduğunu belirten Trump, son günlerde hedefinde olan Harvard Üniversitesi’nin “siyasi, ideolojik ve teröristlerden esinlenen “hastalığı” yaymaya devam etmesi halinde, kamu yararı gütmeyen siyasi bir kuruluş olarak vergilendirilmesi gerektiğini” ifade ediyor. Trump hükümetinin görevlileri Harvard gibi üniversitelerin antisemitizmin ve elitizmin ön plana çıkarıldığı, ifade özgürlüğünün ise bastırıldığı kurumlar olduğunu öne sürüyor. Harvard Üniversitesi’ne karşı takınılan bu sert tutum, Üniversite’nin işe alım ile öğrenci kabul süreçlerinde ve müfredatında talep edilen değişikliklere gitmeyi reddetmesi ile başladı.
Amerikan Vergi İdaresi IRS’in Harvard Üniversitesi’nin vergi muafiyetine ilişkin bir inceleme yürütmeyeceği düşünülüyor. Zira Amerikan Federal Hukuku uyarınca başkanın IRS’i doğrudan veya dolaylı olarak belirli bir kişi veya kurumu denetlemeye yönlendirmesi yasak. IRS’in yine de bir inceleme yürütmesi ve Harvard Üniversitesi’nin vergi muafiyetinde bir değişikliğe gidilmesi gerektiği yönünde karar vermesi halinde ise, mevcut kanunların zaten bu kararın mahkeme önünde iptal edilmesini sağlayacağı belirtiliyor. Fakat, böylesi yasal bir sürecin başlaması halinde Üniversite’nin hem zaman açısından hem de maddi açıdan önemli bir kayba uğrayacağı aşikâr.
Sorun sadece Amerika’nın sorunu değil
Trump’ın belirli kişi ve kurumlara yönelik ekonomik yaptırımlarının gelecekte de devam edeceği anlaşılıyor. Siyasi görüşü farklı olan kişileri hedef alan bu yaptırımlar antidemokratik sistemlerin en net göstergesi. Sorun sadece Amerika’nın sorunu değil. Bir ülkede demokrasinin çökmeye başlaması diğer bütün ülkeleri ve hepimizi ilgilendiriyor.