Türk operasının gurur günü
18 Nisan 2025

Türkiye’de klasik müziğin öncüsü “Türk Beşleri”nin önemli ismi Cemal Reşit Rey, Çelebi Operası’nı ağabeyi Ekrem Reşit Rey’in libretosu üzerine bestelemeye başladığında yıl 1942’ydi.

Cemal R eşit Rey ilk taslaklarını 1945’te tamamladı ama sonra operayı bir kenara kaldırdı, başka şeyler üzerinde çalıştı. Ancak ömrünün son dönemlerinde, 1975’te bu esere geri döndü ünlü besteci ve operanın şan partisyonlarıyla piyano bölümlerini tamamladı.

Ama Çelebi operası hiç sahnelenmedi, arşivde tozlanmaya bırakıldı. Bakın bu konuda Aydın Karlıbel tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvarı bünyesinde yapılan doktora çalışması ve ardından Karlıbel ile ünlü kemancı Cihat Aşkın’ın birlikte kaleme alıp yayınladıkları makalede ne yazılı:

“1978-80 arasında Ankara Devlet Operası tarafından satın alınan opera, sonraki yıllarda bazı bölümlerinin icrası için eserin İstanbul’a yollanıp iadesi sürecinde kaybolmuştur. Yaklaşık yirmi sene kayıp olarak bilinen Çelebi Eylül 2005’te Ankara Devlet Operası’nın arşivinde bulunmuştu. Rey kardeşlerin librettist ve kompozitör olarak yaratmış oldukları Çelebi’nin Türk ve evrensel opera sanatındaki yeri, eserin besteleniş süreci ile analizi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Eserin bulunuşunun ardından on aylık bir çalışma sonucunda yaklaşık dokuzyüz sayfa orkestra partisi yazılarak eserin eksik olan materiyelinin tamamlanması ile opera dünya prömiyerine hazır hale gelmiş bulunmaktadır. Çelebi operasının Cemal Reşit Rey’in renkli ve engin iç dünyasının bir uzantısı olduğunu ifade etmek mümkündür. Eser, Osmanlı tarihinin en parlak dönemi olan Lâle Devri’nde geçmesi dolayısıyla tarihi bir önem taşır. Bestecinin uyguladığı halk müziğinin stilize bir biçimde işlenişi, 20. yüzyılın ulusalcılık akımları bünyesinde benimsenmiş olan prensipler arasında idi. Çelebi opera tarihinde birçok önemli örneği bulunan, bir sanatçının yaşamını konu alan bir operadır. Aynı zamanda Osmanlı sosyal yaşantısının bir panoramasını gözler önüne sermekte olan opera, aşk, sadakat ve aile gibi manevi değerlerin taşıdığı derin anlamlar üzerinde düşünülmesi gereken mesajları içermektedir.” (Makalenin tamamını okumak isterseniz buradan okuyabilirsiniz.)

Şimdi, Devlet Opera ve Balesi, arşivlerde titiz bir çalışma yürüttü, bu eserin notalarını tek tek buldu ve Çelebi operasını yeniden sahneye koydu. Eser ilk kez yarın akşam Ankara’da sahnelenecek.

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Tan Sağtürk dün bu eserin tanıtımı için özel bir toplantı yaptı, Opera Sahnesi’nde 19 Nisan’da dünya prömiyeri yapacak Çelebi Operası’na ilişkin açıklamalarda bulundu.

Çok heyecanlı olduklarını belirten Sağtürk, değerli üstatların el yazması notalarıyla, müzelik tarihi eserlerin tekrar gün yüzüne çıkarılması, incelenmesi ve araştırılmasının kıymetli olduğunu söyledi.

Tarihi rekorlara imza attıkları, yerleşik temsiller ve uluslararası festivallerle dolu 2023-2024 sanat sezonunun ardından, 2024-2025 sanat sezonunda da yerleşik sahnelerdeki temsillerle seyirci sayısını artırmaya devam ettiklerini belirten Sağtürk, seyircilerin büyük ilgisi ve teveccühünü bir borç bildiklerini ifade etti.

Sağtürk, gerçekleştirdikleri 44 prömiyer ile en üretken dönemlerinden birini yaşayan DOB’un asli görevlerinden birinin de cumhuriyetin yetiştirdiği değerli hocaların ortaya koyduğu ve daha önce hiç sahnelenmemiş eserlerini değerlendirmek ve seyircilerle buluşturabilir hale getirmek olduğunu belirtti.

“Her biri bir pırlanta değerinde eserler”

Cemal Reşit Rey’in “Çelebi Operası” ve “Deli Dolu Opereti” ile Ahmed Adnan Saygun’un “Gılgamış Destanı”nın meslektaşlarının özverili çalışmalarıyla gün yüzüne çıktığını belirten Sağtürk, şunları kaydetti:

“Bu müze değeri taşıyan eserlerin, orijinal el yazması notaları, beyaz eldivenlerle en hassas şekilde, bir mücevherat ustası edasıyla çalışıldı. Her biri bir pırlanta değerinde olan eserler, bu çalışmayla DOB’un repertuvarında yer alıyor. Ankara Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğümüz, bu eserlerden Çelebi Operası’nın dünya prömiyerini yaparak adını tarihe yazdırıyor.

Türk Beşleri’nin en önemli isimlerinden biri olan Cemal Reşit Rey, senfonik müzik ve piyano eserlerinin yanı sıra sahne yapıtlarıyla da Türk müziğine büyük katkılarda bulunmuştur. Bestecinin abisi Ekrem Reşit Rey’in librettosu üzerine bestelediği Çelebi operası, hem müzikal dili hem de dramatik yapısıyla Türk operasının gelişim sürecinde önemli bir kilometre taşıdır. 1942-1945 yılları arasında ilk versiyonunun bestelendiği ve 1975 yılında piyano-şan partisyonunun tamamlandığı 30 yıllık bir serüvenle ortaya çıkan ‘Çelebi’ Operası’nı sahneliyor olmaktan ötürü kıvanç duyuyoruz.”

“Batı müziğinin armonik ve orkestral olanaklarıyla ustaca harmanlanmıştır”

Tan Sağtürk, müziğinde halk müziği motiflerini Batı müziği teknikleriyle işleyerek ulusal kimliği güçlü bir biçimde yansıtan Cemal Reşit Rey’in Çelebi Operası’nda da bu yaklaşımını sürdürdüğünü söyledi.

Eserde, Osmanlı kültürüne özgü ince ve zarif bir estetik anlayışının, Batı müziğinin armonik ve orkestral olanaklarıyla ustaca harmanlandığını anlatan Sağtürk, “Çelebi, adını Osmanlı döneminde ilim, sanat ve edebiyata merakıyla bilinen ve kültürlü, zarif bir insan tipi olarak tanımlanan ‘Çelebi’ karakterinden alır. Bu karakterin dünyayı ve insan ilişkilerini anlama çabası işlenirken, aynı zamanda doğu-batı sentezi ekseninde kültürel bir yolculuk da anlatılır. Çelebi’nin karşılaştığı olaylar ve karakterler, dönemin sosyal ve kültürel yapısına ışık tutarken, Cemal Reşit Rey’in müzikal anlatımı da bu dramatik çerçeveyi güçlendirmektedir.” diye konuştu.

Heyecana ortak olan, aynı duyguyu paylaşan, üzerine düşen sanat ve teknik ekiplerini tek tek kutlayan Sağtürk, “Bu eser Ata’mızın mirasına sahip çıkma girişimidir. Tarihimize sahip çıkmaktır. Çelebi Operası, tıpkı yazılış serüveni ve sahnelenmesi için gösterilen üstün çaba gibi zorlu süreçler geçirerek dünya çapında bir olaya imza atmış ve sonunda değerli izleyicilerimizin beğenisine sunulma noktasına gelmiştir.” dedi.

Tarihin tozlu sayfalarından gün yüzüne çıkardıkları Çelebi Operası’nı yazan Türk Beşleri’nin önemli ismi Cemal Reşit Rey ve Ekrem Reşit Rey’i saygıyla anan Sağtürk, müziklere yaşam veren orkestra şefleri Rustam Rahmedov, Deniz Erdinç ve Can Okan’a, rejisör Gürçil Çeliktaş’a, koro şefi Ivan Pekhov’a, dekor tasarımcısı Özgür Usta’ya, kostüm tasarımcısı Gazal Erten’e, ışık tasarımcısı Ali Gökdemir’e, koreograf Nilgün Bilsel Demireller ve tüm orkestra, solistler ve koristler ile teknik ekipteki herkesi tek tek kutladı.

Sağtürk, “Osmanlı tarihinin en şaşalı dönemini ihtişamlı kostüm ve dekorlarıyla siz değerli izleyenlere sunmaktan gurur duyuyoruz. Çalışırken çelişki de yaşadık ama ortak bir noktada buluştuk. Burada büyük bir seyirci rekoru, teveccühü ve kuyruklar beklemiyoruz. Devlet Opera ve Balesi görevlerinden birini ifa ediyor.” diye konuştu.

“Çok değerli bir Türk eserini ortaya çıkardığımızı düşünüyoruz”

Çelebi Operası’nda “Fatma” rolünü üstlenen Seda Aracı Ayazlı, klasik operalarda birçok kez sahneye çıktığını ancak bu eser için yaşadığı heyecanın diğerlerinden farklı olduğunu ifade etti.

Ayazlı, “İlk zamanlarda gerçekten çok çelişkiler yaşadık. ‘Acaba yapabilecek miyiz?’ diye düşündüğümüz anlar oldu. Çünkü bu eser, bizim için çok kıymetli olan Türk bestecilerimize ait. Başımızda Gürçil Çeliktaş, Genel Müdürümüz Tan Sağtürk vardı ve bize güvendi, ‘yaparsınız’ dedi. Biz de bir bütün olduk ve başardığımıza inanıyorum.” ifadelerini kullandı.

“Çelebi” rolünü canlandıran Aykut Çınar da tarihi bir an yaşadıklarını dile getirerek, “Cemal Reşit Rey’in eseri gerçekten günümüzün çok ilerisinde teknikler, müzikal yapılarla beslenmiş bir eser. O yüzden açıkçası çok zorlandık. Ama gerçekten çok değerli bir Türk eserini ortaya çıkardığımızı düşünüyoruz.” diye konuştu.

“Sadrazam” karakterini canlandıran Erdem Baydar ise Cemal Reşit Rey’in eserinin modern opera tarihinde önemli bir yere sahip olacağına inandığını belirterek şunları kaydetti:

“Türk Beşleri’nden Cemal Reşit Rey’in bu muhteşem operasını seslendirmekten büyük onur ve gurur duyuyorum. Modern opera tarihinin içinde yer alacağına emin olduğum bir eser. Ve bunu burada canlandırıyor olmayı hem ülkemize, hem milletimize, hem de klasik müzik dünyasına bir hizmet olarak görüyorum.”

Tan Sağtürk, daha sonra DOB Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Volkan Ersoy ve Ankara Opera ve Balesi Müdürü Mithat Karakelle ile eserin genel provasını izledi.

ÇOK OKUNANLAR