Depremden önce cep telefonlarınıza deprem uyarısı nasıl geliyor?
24 Nisan 2025

Aramızdan bazıları dün İstanbul depremi öncesinde cep telefonlarına uyarılar aldı.

Dünden beri herkes bir yandan bu sistemin nasıl çalıştığını merak ediyor, bir yandan kendisinin de aynı uyarıları alıp alamayacağını araştırıyor.

Bir kere bir şeyi bilelim: Depremleri saniyesi saniyesine önceden tahmin eden bir teknolojimiz yok; onun yerine çok daha geniş bir tahmin aralığına sahip bilimsel bilgimiz var.

Örneğin İstanbul’da bir büyük deprem olacağını hepimiz biliyoruz. Ve bu depremin olmadığı her gün, depremin bir sonraki gün olma olasılığı da artıyor. Ama depremin tam olarak ne gün ve hangi saatte olacağını bilmiyoruz.

Bilim günün birinde bunu başarır mı, depremin tam zamanını güvenle bize söyleyen bir sistem geliştirilir mi, bunu göreceğiz.

Onu bekleyene kadar elimizdekiyle yetinmeliyiz.

Şu an depremi olmazdan bazen bir dakika, bazen birkaç on saniye önce öğrenmemizi sağlayan iki teknoloji var.

Bu teknolojilerden biri, Google tarafından geliştirilen, ülkemizde de hizmet veren alarm sistemi. Ama bu sistemden sadece Google’ın Android işletim sistemiyle çalışan telefonlar yararlanıyor, iPhone’lar değil.

Bu sistemi Google bugün 67 ülkede ve bölgede işlettiğini söylüyor.

Sistem, telefonların içinde zaten yer alan “akselometre” aracılığıyla çalışıyor. Bu araç, aynı zamanda sizin adımlarınızı sayan veya Google Maps ile navigasyon yaparken hızınızı söyleyen araç aslında.

Telefonlarımız biz farkında olalım olmayalım civardaki baz istasyonlarıyla sürekli irtibat halinde ve onlara sürekli sinyaller yolluyor. Siz telefonunuzda ilgili alarm ayarını açtığınızda sizin o an bulunduğunuz yer ve telefonunuzun hareket halinde olup olmadığına dair bilgi de baz istasyonuna ve istasyon üzerinden Google’ın bilgisayarlarına iletiliyor.

Eğer sistem aynı anda aynı bölgeden çok sayıda telefonun titreştiğini hissedecek olursa bunun bir deprem olduğuna karar verebiliyor ve bu kararı verince de, eğer depremin büyüklüğünü 4.5’ten fazla olarak belirlerse size bir mesaj gönderiyor.

İlk bakışta pek güvenilir bir sistem gibi gözükmüyor bu ama zaman içinde sistemin verdiği doğru uyarı sayısı yanlış uyarı sayısını kat be kat geride bıraktı, sistem mükemmelleşti ve kullanılıyor.

İkinci sistem ise daha doğrudan, daha güvenilir olan sistem. Burada meselenin temelini, zaten depremi ölçmek ve saptamak için kullandığımız, hepsi de birbirine bağlı sismograflar oluşturuyor.

Deprem dediğimiz şey, dünyamızın kabuğunun altındaki sıvı magma tabakasının üzerinde yüzen iki tektonik tabakanın birbirini itmesiyle meydana gelen bir doğa olayı.

İki tabaka çoğunlukla birbirini uzunca bir süre bir yana doğru itiyor, burada enerji birikiyor ve en sonunda tabakalardan birinin direnci düşüyor, ortaya yan atımlı deprem çıkıyor. Bazen de iki tabaka bu itme sonrası birbirinin üstüne çıkıyor, ona da dikey atımlı deprem adı veriliyor.

Deprem anında ortaya iki belirti çıkıyor. Bunlardan birincisine deprem bilimciler ‘P Dalgaları’ adını veriyor. Buradaki ‘P’ harfi İngilizce ‘Primary-Birincil’ kelimesinin kısaltması. Bu dalgalar son derece hızlı, saniyede 6 km’ye yakın bir hızda hareket ediyor ama bu dalgaların yıkıcılığı yok.

Arkasından ’S dalgaları’ adı verilen (buradaki S harfi de İngilizce ‘Secondary-İkincil’ kelimesinden geliyor) dalga geliyor. Bu dalga çok daha yavaş, saniyede 4 km gibi bir hızla hareket ediyor ve esas yıkıcı etkiyi yapan da bu dalga.

Yerin altında, işi depremi saptamak olan sismograf cihazları her iki dalgayı da saptıyor ve günümüzün internet teknolojisi sayesinde anında merkezlere iletiyor.

İki dalga arasındaki hız farkı, bize gelmekte olan yıkıcı depremi önceden bilme konusunda zaman kazandırıyor. Depremin merkezine uzaklığınıza bağlı olarak depremin olacağını 20, 40 hatta 80-90 saniye önceden haber alabiliyorsunuz. (Dünkü depreme ben 73 km mesafedeydim; burada anlattığım sistem olsa bana uyarı sarsıntı başlamazdan 6 saniye önce ulaşacaktı.)

Ama bunun için sismografların bilgi ilettiği merkezin bu alınan bilgiyi hepimizin cep telefonuna gönderecek uyarı sistemiyle birlikte çalışması, yani uyarı sisteminin sismograf bilgilerine gerçek zamanlı olarak ulaşabilmesi gerekli.

Amerika’da Batı kıyısındaki California eyaleti her gün irili ufaklı çok sayıda depremin yaşandığı bir yer ve burada eyalet yönetiminin sayesinde bu uyarı sistemi çalışıyor.

Türkiye’de de ülke çapında binlerce sismograf var ve bunlar artık birbirlerine de bir merkeze de bağlı olarak çalışıyorlar. Bildiğim kadarıyla bilimsel merkez Kandilli Rasathanesi, idari merkez ise AFAD. Yani sismograf bilgileri bu iki noktaya anlık olarak iletiliyor.

Bu iki noktadan birinin California eyaletindeki gibi bir uyarı sistemi kurması halinde aslında hepimizin telefonlarına böyle deprem erken uyarıları gelebilir.

Kandilli Rasathanesi bir dönem Google ile ve İstanbul Belediyesi ile bu konuda işbirliği hazırlığında olduğuna dair haberler çıkmıştı ama devamını göremedim. Ama dün Kandilli mesela tsunami uyarısı yayınladı, bu da aslında aynı sistemden gelen bilgiyle yapılabilen bir şey.

Tabii vatandaşları bilgilendirmek kadar, hatta belki daha önemlisi şehrin acil durum sistemlerini bilgilendirmek. Depremler beraberinde yangınlar getirebilen şeyler, oysa depremi hisseden sistem mesela anında doğal gazı kesse yangın riski çok azalabilir.

ÇOK OKUNANLAR