Liderlik, tarih boyunca zor bir zanaat oldu. Sadece rasyonel görüneni yapan, yaratıcı davranmayan, risk almayan liderler zamanla sıradanlaştı. Gerçek dönüşümleri, yalnızca çılgın, çizgi dışı ve cesur liderler gerçekleştirebildi. Bugün de dünyanın dört bir yanında, tam anlamıyla böyle bir döneme girmiş bulunuyoruz: Çılgın liderler çağındayız.
Tarih, büyük liderlerle “çılgın” liderler arasındaki farkı hep tartıştı. Kimileri kalıcı oldu, uygarlıklar kurdu; kimileri ise yıkım getirdi, halklarını uçuruma sürükledi. Aralarındaki farkı belirleyen şey sadece çılgınlık değil, o çılgınlığı hangi amaçla ve ne kadar sorumlulukla kullandıklarıydı. Demokles’in kılıcı gibi, sorunları kesip atacak kadar hızlı ve radikal çözümler sunabilirler; ancak aynı hızla iktidara alışıp otokratlaşma riskleri de yabana atılamaz.
Geçmiş, felakete sürükleyen liderlerin acı örnekleriyle dolu. Çılgınca düşünceler ve eylemler, sadece kurtuluşu değil, felaketi de getirebilir. O yüzden bugün karşı karşıya olduğumuz en büyük soru şudur: Doğru karar nerede başlar, yanlış karar nerede?
Bu sorunun cevabı, çılgınlıkla akıl arasında, liderlikle sorumluluk arasında kalan o ince çizgide saklıdır. Bir liderin cesur olması yetmez; vizyonunu etik değerlerle, toplum bilinciyle ve sağduyuyla dengelemesi gerekir. Çılgınlık, sınır tanımayan bir enerji kaynağı olabilir; ama yön verilmezse, her şeyi yakıp yıkan bir kasırgaya da dönüşebilir.
Bugün dünyayı kasıp kavuran derin ekonomik krizler, güvenlik tehditleri, iklim felaketleri gibi köklü sorunlara, sıradan yöntemlerle çözüm bulmak mümkün görünmüyor. Bu devasa sorunları aşmak için sıra dışı, kökten değişimler gerekiyor.
Ne yazık ki bu değişimleri de çoğunlukla “çılgın” liderler tetikliyor. Onlar konfor alanını terk etmeye, alışılmışı yıkmaya cesaret edebiliyorlar.
Ancak unutulmamalı: Liderlik sadece değişim yaratmak değil, aynı zamanda değişimi yönetecek, toplumun bütününü ileri taşıyacak bir bilgelik gerektirir. Çılgınlık ile akıl arasındaki dengeyi tutturamayan liderler, ülkelerini ve dünyayı uçuruma sürükleme potansiyeline sahiptir.
O yüzden çağımızın liderlerine dair hüküm verirken acele etmemeli. Onların sıradışılığını sadece alkışlamak ya da tamamen lanetlemek yerine, hangi motivasyonla hareket ettiklerine, hangi vizyonla ilerlediklerine dikkat etmeliyiz.
Gerçek liderlik, çılgın cesareti akıl ve sorumlulukla dengeleyebilmektir.
Çılgın liderler çağı başladı. Bu çağ, insanlığa ya yeni bir sıçrama getirecek ya da geri dönülmez bir karanlığa sürükleyecek. Karar, o ince çizgide dengede kalabilenlerde olacak.