Vuslat’ın “Emanet/Troy” Sergisi 25 Mayıs’ta Troya Müzesi’nde açılıyor
04 Mayıs 2025

Vuslat’ın “Emanet/Troy” sergisi, Paolo Colombo küratörlüğünde, 25 Mayıs – 25 Temmuz 2025 tarihleri arasında, Çanakkale’de yer alan Troya Müzesi’nde ziyarete açılıyor. Troya Kazısı Başkanı Prof. Rüstem Aslan ve Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük’ün davetiyle gerçekleşen sergi, sanatçının yeni çalışmalarına yer veriyor.

Homeros’un emaneti olan İlyada’dan aldığı ilhamla Vuslat bu sergide, izleyiciyi mit ve hafıza üzerine düşünmeye davet ediyor. Günümüz dünyasında yaşanan savaşların ve içerisinde kaldığımız kaosların bir bütün olarak kolektif hafızamızı nasıl şekillendirdiğini incelerken, 5000 yıl önceye dönüp bakıyor. Vuslat, ölüm korkusunun getirdiği yıkım, nefs mücadelesi ve sevgi kavramlarını sorguladığı eserleriyle bölgenin kültürel mirasını irdeliyor.

Güven, bağlılık, derin bir sadakat ve koruyuculuğun değerini ifade eden “emanet” kavramı Vuslat’ın sanat çalışmalarının odağında yer alıyor. 2023 yılında, köklerinden olan coğrafyada, Bayburt’ta yer alan Baksı Müzesi’nde gerçekleşen sergiyle Vuslat, “emanet” kavramı üzerine araştırmalarına başlamış, bu süreç eserlerine yansımıştı. Ardından “emanet”i 2024 yılında evine, yani İstanbul’a, MSGSÜ Tophane-i Amire’ye taşıyarak izleyicisiyle buluşturmuştu. Vuslat’ın yeni eserleriyle bu keşif, Troya Müzesi’nde yer alacak “Emanet/Troy”da kapsamını genişleterek evrenselleşiyor.

Küratör Paolo Colombo, Vuslat’ın sanatsal pratiğini kolektif hafıza, kültürel miras ve insani sorumluluk ile derinden bağlantılı olarak tanımlıyor:

“Emanet kavramı, aldığımız bir armağan olarak genişletilebilir; bir kez kabul ettiğimizde koruyucusu olduğumuz bir miras. Bir küratör olarak inanıyorum ki, bu armağan, sanatçıların yarattığı sanat eserleridir ve insanlık için üretilen tüm güzel şeylerdir. Bizim görevimiz ise bu eserleri korumak, muhafaza etmek ve geleceğe aktarmaktır.”

Sergi beş kavramsal katman üzerinden gelişiyor: sanat eserinin kendisi, ilişki kurduğu tarih, referans aldığı doğa, İlyada’nın hikâye anlatım gelenekleri ve zamanla bu mirası taşıyan insan ve insan olmayan sesler. Serginin merkezinde, bölge ile katmanlı bir diyalog yaratan heykeller ve enstelasyonlar yer alıyor. Belirli açılardan uçan kuşlar gibi görünen seramik heykeller, hareket ve kırılganlık hissi uyandırıyor. Gümüş kaplanmış bitki formları, doğanın dönüşümünü simgeliyor. Bayburt bölgesinden toplanan toprak ve taşlardan elde edilen doğal pigmentler ve füzen kullanarak yaptığı çizimleri sergiyi toprakla bağlarken, anneannesinden bir armağan olarak aldığı zincirden ilham aldığı eser yerleştirmesi, kişisel ve kültürel tarih arasındaki iç içe geçmiş yapıyı simgeliyor. Kinetik heykel formları ise bu sergide ilk defa karşımıza çıkıyor. Ses yerleştirmesi ile sözlü tarih ve kuş mitolojisini sergiye dahil ediyor.

ÇOK OKUNANLAR