İrem hanım merhaba,
Ben, 31 yaşındayım, evli bir kadınım. Eşimle 2 yıldır beraberiz. Onu çok seviyorum ama içim içimi yiyor. Geçmişte çok fazla kadınla birlikte olmuş. Sayısını sormadım ama “eski ben biraz hızlıydım” demesinden ve arkadaş muhabbetlerinden tahmin ediyorum: baya hızlıymış. Bense onun tersine, çok seçici oldum, eşim de ilk ilişkim. Şimdi kendimi bazen “bu konuda tecrübesiz olan sadece benmişim” gibi hissediyorum. O anlatmasa da ben düşünüp üzülüyorum. Evlilikte geçmişi takmak normal mi, yoksa bunu kafama takmak biraz acemilik mi?
Değerli okurum
Ah o “eski ben hızlıydım” cümlesi yok mu… Hem içten içe itiraf, hem de hafif bir gurur nişanı! Ama senin hissettiğin şeyin adı ne biliyor musun? Karşılaştırmalı Cinsellik Sendromu. Tıbbi adı yok ama toplumda çok yaygın.
Öncelikle şunu bil: Birinin cinsel geçmişi, senin değerinle ilgili bir kıstas değildir. O, geçmişte çok kişiyle birlikte olmuş olabilir ama “ilk defa böyle hissediyorum” dediği kişi sen olabilirsin. Bu da hiç kimsenin deneyimiyle ölçülemez bir şeydir.
Ama neden takıyorsun dersen, çünkü biz kadınlara cinselliği “kontrollü yaşa” diye öğretirken, erkeklere “tecrübe kazan” deniyor. Sonra bu çift, aynı çatı altına girince biri frenli, biri turbo oluyor ve doğal olarak içsel denge bozuluyor.
Onunla açık bir konuşma yap. Merakından değil, kendi duygularını paylaşmak için. “Geçmişini değil, kendimi sana anlatmaya çalışıyorum” de. Kendi bedenine, cinselliğine ve hislerine güven. Tecrübe “kaç kişiyle” değil, “ne kadar açık ve şefkatli bir iletişim kurabildiğinle” ilgilidir.
Ve unutma: Cinsel uyum, geçmişin matematiğinden değil, şimdiki samimiyetin kimyasından çıkar.
Romantik Zombi Sendromu
Selam İrem Hanım. Ben, 36 yaşındayım, bekar bir kadınım. Yani teknik olarak “özgür”üm ama ruhsal olarak “duygusal rehin” gibiyim. Eski sevgilimle 3 yıl önce ayrıldık ama ben hâlâ onun story’lerini izliyor, yeni sevgilisine like atanlara sinirleniyor, gizli gizli profiline bakıyorum. Onunla konuşmuyoruz, aramızda hiç bir şey yok ama ben de “içimde bir şey kalmış” bahanesine sarılıp gerçek hayata geçemiyorum. Sence artık bu hikâyeyi sessize almanın zamanı geldi mi?
Değerli Okurum,
Senin durumun tam olarak şu: “Fiilen bekar, hissiyatla ex’e bağımlı.” Modern aşkın adı bu: Romantik Zombi Sendromu. Yani ilişki ölmüş ama hâlâ sosyal medyada yürüyüp dolaşıyor.
Story izlemek, profil taramak, like analiz etmek… Bunlar hep “duygusal suç mahali ” çalışmaları. Ama bu dedektiflik seni gerçeğe değil, takılı kaldığın hayale götürüyor.
Eski sevgili dediğin şey, bazen mideye oturmuş bir pizza dilimi gibidir: O anda çok iyi gelir, ama sonra pişmanlıkla kıvranırsın.
Şimdi sana küçük bir “duygusal detoks” planı:
Önce dijital temizlik: Takibi bırak, sessize al, algoritmayı resetle. Yoksa Instagram sana hep “ex’li reklamlar” göstermeye devam eder. Gerçekleri hatırla: Bitme sebebinizi yaz. Aklın duygularla dövüştüğünde, belge önemli!
Yeni bir şeyler dene: Dil kursu olur, dans olur, yeni biriyle flört olur (ama “ex’i kıskandırmak” amacıyla değil, kendin için!).
Aşırı analiz sendromu
İrem hanım merhaba,
Ben, 41 yaşındayım, bekar bir kadınım ve bu aralar “kendimi bulma” yolculuğundayım. Yalnız şöyle bir durum var: Artık biriyle tanıştığımda “ilişkiye hazır mıyım?” diye değil, “bu insan benim ruhsal gelişimime ne katacak?” diye düşünüyorum. Karşıma çıkan herkesin astroloji haritasına, içsel çocuk travmasına ve bağlanma stiline bakmadan kendimi duygusal olarak açamıyorum. Hani eskiden biriyle tanışınca “ne iş yapıyorsun?” denirdi, ben direkt “kaç yaşında terk edildin?” diyorum. Sence ben ruh eşi mi bulacak mıyım?
Değerli okurum,
Seninki tam bir “Spiritüel Tinder Kullanıcısı” vakası! Bak, senin ruhsal arayışın çok kıymetli. Ama eğer her tanıştığın insanda “içsel gölge arayan terapist” gibi davranırsan, romantik bir bağ değil, analiz seansı başlatırsın. Kimse daha ilk buluşmada “baba figürü eksikliğinden” konuşmak istemeyebilir. Bazısı sadece kahvesini sıcak, sohbetini hafif ister.
O yüzden sana minik bir hatırlatma: Flört bir analiz değildir, bir temas sürecidir. Güzel bir kahkaha, sıcak bir bakış, bazen üç kitap önerisi iyileştiricidir. Herkesin içinde eksikler var ama ilişki dediğin şey, bu eksikleri sıraya dizmek değil, birlikte gülerek taşıyabilmektir. Ruh eşi ararken ruhunu yormamaya dikkat et. Çünkü bazen en büyük uyum, zihinle değil, kalple kurulur.