Krizden çıkışta vücut bütünlüğü stratejisi: Türkiye’yi yeniden inşa etmek
24 Mayıs 2025

Bugünün Türkiye’sinde ekonomi yalnızca rakamlarla, faiz oranlarıyla, döviz kurlarıyla ya da büyüme verileriyle açıklanamaz.
Tıpkı insan vücudu gibi, ekonominin de işleyen bir organizma olması gerekir. Kalp doğru atmazsa beyin çalışmaz, karaciğer iflas ederse gözler görmez.

Aynı şekilde; döviz kuru tarımla, sanayi enerjiyle, eğitim dış politikayla, yatırım su ve gıda güvenliğiyle birlikte işler.

Ama biz yıllardır bu yapıyı parçalı, tepkisel ve günübirlik çözümlerle yönetiyoruz. Oysa artık zamanı geldi: Türkiye’nin krizi bir beyin tümörü değil, çoklu organ yetmezliğidir. Tedavisi ancak bütüncül stratejik planlama ile mümkündür.

Ekonominin Kalbi: Döviz ve Cari Denge

Şu anda Türkiye’nin döviz rezervleri brüt bazda 140 milyar dolara yaklaşsa da net rezervleri hala negatif bölgede seyrediyor. Dış borç stoku 476 milyar dolar, yılın ilk dört ayında dış ticaret açığımız 34,8 milyar dolar. Bu tabloyu düzeltecek sihirli değnek yok.
Ancak görüş ve deneyimlerine değer verdiğim akil işadamı Dr. Ali Nail Kubalı’nın yıllar önce ortaya koyduğu sade ama derinlikli bir model, hâlâ geçerliliğini koruyor: Rekabetçi kur, ihracat garantisi ve ithalatın ikamesi.

Ama bu sefer, meseleyi yalnızca kur politikasıyla değil, “ekonomik reflekslerin nörolojik sistematiği” gibi düşünmeliyiz. Döviz, bu bedenin dolaşım sistemi ise; onu besleyecek organlar sanayi, tarım, turizm, enerji, yatırım iklimidir. Tek başına faizle, kuru tutmaya çalışmak; tansiyonu düşürmek için sürekli kan aldırmaya benzer. Vücut iflas eder.

Tarım: Midenin Sağlığı

Türkiye 2024’te 35 milyar dolarlık tarım ithalatı yaptı. Bu, yalnızca ekonomik değil; stratejik bir güvenlik açığıdır. Gıda enflasyonu son bir yılda %75’e dayandı. Tarımda sulama yatırımları, tohum bağımsızlığı, dijital tarım teknolojileri ve kırsal kooperatiflerin yeniden yapılandırılması şart. Su yönetimi olmadan ne tarım olur ne de sanayi. Tıpkı susuz kalan bir organizmanın sindirim sisteminin çökmesi gibi.

Sanayi ve Teknoloji: Kas ve Sinir Sistemi

Sanayi üretim endeksi Nisan 2025’te %1,6 daraldı. Türkiye hâlâ düşük teknoloji ağırlıklı üretime sıkışmış durumda. Oysa ekonominin kas gücü, inovatif sanayiye dayanmalı. Sanayi ve Ar-Ge, tıpkı bir vücutta kasların ve sinir sisteminin birlikte çalışması gibidir. Güçlü kaslarınız olabilir ama sinyalleri doğru almazsanız ayağa bile kalkamazsınız.

Türkiye’nin Orta Asya, Afrika ve Doğu Avrupa ile ticaret bağları güçleniyor. Ancak bu bağların sürdürülebilirliği, yalnızca ürün satmakla değil, teknoloji transferi ve know-how ihracıyla sağlanabilir.

Enerji: Metabolizma ve Dolaşım

Enerji ithalatımız hâlâ yıllık 50 milyar dolar seviyelerinde. Yenilenebilir enerji yatırımları umut verse de, iletim altyapımız hâlâ kırılgan. Tıpkı bir insanın damarlarının tıkanması gibi, Türkiye’nin enerji şebekesi de zaman zaman tıkanıyor. Enerji verimliliği, yerli kaynakların kullanımı ve özellikle yeşil hidrojen, batarya teknolojileri ve enerji diplomasisi, Türkiye’nin enerji metabolizmasını sağlıklı kılacak temel unsurlardır.

Yatırım ve Finansal Sistem: İskelet ve Kas Dayanıklılığı

Finans sistemimiz, ağırlıklı olarak tüketim kredileri üzerine kurulu. Sermaye piyasaları derinleşmeden, girişim sermayesi güçlenmeden bu yapı taşımaz. 2025’in ilk çeyreğinde Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırım yalnızca 2,8 milyar dolar. Bu rakam, mevcut riskler ve kurumsal kırılganlıklar düşünüldüğünde son derece yetersiz.

Girişimci ruhu destekleyecek vergi teşvikleri, hukuki güvence, şeffaflık ve finansal erişim reformları artık hayati hale geldi. Türkiye’nin bu alanda yeni nesil bir sermaye rejimine geçmesi gerekiyor.

Dış Politika ve Rekabet Gücü: Vücudun Denge Mekanizması

Bugün dış politika yalnızca savunma refleksine değil; ticaret, yatırım ve enerji diplomasisine dayanmalı. Çin’in Kuşak-Yol, Körfez’in petrodolar stratejileri, Afrika’nın kaynak rekabeti Türkiye’ye yeni oyun alanları sunuyor. Ama bu fırsatları değerlendirmek için dış politikamızın da iş dünyasıyla entegre ve senkronize çalışması gerekiyor.

Dış temsilciliklerimiz yalnızca diplomasi değil; yatırım, teknoloji ve tarım ataşelikleriyle Türkiye’nin rekabet gücünü artıran ekonomik istasyonlara dönüşmelidir.

Sonuç: Türkiye’nin Bütünsel Sağlık Raporu

Türkiye artık tek bir ilaca bel bağlayamaz. Enflasyonu düşürmek için faiz artırmak, büyümeyi desteklemek için kur baskılamak, günü kurtarsa da yapıyı güçlendirmez. Ekonomimiz bir vücut ise, bu vücudu ayağa kaldıracak olan şey; kas ve sinir sisteminin birlikte çalıştığı, sağlıklı sindirim, dengeli metabolizma, güçlü bağışıklık ve net bir zihinle hareket eden bir sistemdir.

Bu yazıda aktardığım fikirlerin temelinde, Dr. Ali Nail Kubalı’nın savunduğu sade ama sağlam bir reçete var.

üArtık mesele o reçeteyi okuyup, eczaneye gitmek değil. Mesele, bu ülkeyi yeniden sağlığına kavuşturacak kararlılığı, aklı ve bütüncül vizyonu gösterebilmek.

Sizce var mı böyle bir irade ve icra kabiliyeti?

ÇOK OKUNANLAR