Rüştü Saraçoğlu’na Veda: Zeytinyağının İnceliğinde Bir Devlet Adamıydı
25 Mayıs 2025

Bazı insanlar vardır; görevleri biter, ama etkileri sürer. Hafızalarda sadece unvanlarıyla değil, dokundukları hayatlarla yaşarlar.

Bugün böyle bir insanı, Rüştü Sarıçoğlu’nu kaybettik. İçim buruk, üzgünüm. Sadece bir dostu, bir sohbet yoldaşını değil, bu ülkenin vicdanlı ve ehil bir devlet adamını uğurluyoruz..

Rüştü Sarıçoğlu, yalnızca bireysel başarılarıyla değil, köklerinden aldığı birikimle de özel bir isimdi. Sarıçoğlu ailesi, Ege’nin hem ticari hem de entelektüel damarlarından gelen, vicdanı ve tevazuyu kuşaktan kuşağa taşıyan bir aileydi. O ailede makam hırsı değil, sorumluluk bilinci; gösteriş değil, sadelik öğretilirdi.

Bu değerlere sırtını yaslayan Rüştü Bey, her adımında onurlu bir geçmişin izini taşıdı.

Genç yaşta aldığı sağlam eğitimle kamu yönetimine adım attı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanlığı, Ekonomi ve Maliye Bakanlığı gibi ağır sorumluluklar ona emanet edildi. Koç Holding’te görev aldı kamu hizmeti bitince.

Ve o her defasında, bilgeliğiyle, dürüstlüğüyle, sükûnetiyle bu görevlerin hakkını verdi.

Ekonomi yönetiminde istikrarın, mali disiplinin ve uluslararası güvenin teminatı oldu. Türkiye ekonomisinin fırtınalı yıllarında, piyasalara güven veren seslerden biriydi. Her zaman veriye dayalı, sade ama etkili çözümleriyle konuştu. Laf kalabalığına değil, sonuçlara inandı.

Ama Rüştü Bey’in büyüklüğü sadece rakamlarla, unvanlarla ölçülmezdi. Asıl büyüklük, insanlıkla sınanır.

Bundan birkaç yıl önce, Çeşme’deki Öğütcu Zeytin Evi’ne, Londra’dan zeytin hasadı için gitmiştim. Bahçeye vardığımda yüreğim burkuldu: Zeytin ağaçlarım talan edilmiş, hırsızlar tüm mahsulü toplamıştı. O zeytinleri toplayıp her yıl düşük asitli, kaliteli zeytinyağına dönüştürüyordum. Paylaştım sosyal medyada yaşadıklarımı.

Yarım saat geçmeden telefonum çaldı. Rüştü Sarıçoğlu arıyordu.

“Mehmetçim,” dedi,

“Hiç merak etme. Bu yıl seni zeytinyağsız bırakmayacağım.”

Ertesi gün Ödemiş’ten –memleketi orasıydı– 10 litre zeytinyağı gönderdi. Arayıp teşekkür ettim. “Niye zahmet ettiniz?” dedim.

“Olur mu,” dedi, “Seni zeytinyağsız bırakmam. Hem bizimki iyi zeytinyağıdır.”

Sonra da şaka yollu ekledi:

“Karşılığında Londra’dan güzel bir şişe yıllanmış viski getirirsin bana.”

İşte bu, Sarıçoğlu ailesinden gelen tevazunun, dostluk anlayışının, inceliğin bir örneğiydi. Gösterişsiz ama derin, zarif ama güçlü.

Yazılarımı okur, düşüncelerini paylaşırdı. Ekonomi üzerine, siyaset üzerine, hayat üzerine… Her kelimesi dengeli, her yorumu sorumlu bir vatandaşın kaleminden çıkmış gibiydi.

Bugün onunla birlikte bir devri de uğurluyoruz.

Elbette herkes gibi onun da ömrü sınırlıydı. Ama bir iç sızısı kalıyor insanın içinde: Keşke onun gibi donanımlı, görgülü, uluslararası itibarı olan insanlar emeklilik sonrası daha etkin biçimde değerlendirilseydi. Keşke devlet ona hak ettiği vefayı gösterse, bilgeliğinden daha çok faydalansaydı.ülke icin cok iyi olurdu. Kendi köşesinde kalmazdı. Ne yazık ki olmadı.

Işıklar içinde uyusun Rüştü Sarıçoğlu.

Zeytinyağının inceliğinde, viskinin derinliğinde, ekonominin denge ustası bir adamdı.

Ve her şeyden öte, asaletini gösterişte değil, davranışta taşıyan Saraçoğlu ailesinin yüz akıydı.

Değerler birbiri adına kayboluyor, yaşarken hatırlamadıklarımızı bu dünyadan göçtükten sonra anıyoruz sadece ne yazık ki.

ÇOK OKUNANLAR