Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde epey tartışma çıkaracak bir yasa teklifi var. Meclis’in Plan ve Bütçe Komisyonu’nda dün kabul edilen teklif, Diyanet İşleri Başkanlığına “sakıncalı” bulduğpu Kuranı Kerim meallerini piyasadan toplatma ve imha etme yetkisi veriyor. Teklife ilk tepki bağımsız milletvekili Mustafa Yeneroğlu’ndan geldi.
Diken haber sitesinin haberine göre Diyanet İşleri Başkanlığı’na ilişkin düzenlemeler öngören kanun teklifi, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Teklifteki bir değişiklikle Diyanet’in ‘sakıncalı’ bulduğu Kuran mealleri toplatılıp imha edilebilecek.
Teklifle, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un beşinci maddesinde değişikliğe gidiliyor.
Maddenin beşinci fıkrasındaki üç bent (althüküm) yeniden düzenleniyor.
Bu bentlerden bir tanesi (ı bendi) şöyle: “Kur’an-ı Kerim meallerini Başkanlık ile diğer kamu kurumları, özel kişi ve kuruluşların talebi üzerine veya resen incelemek ya da incelettirmek.”
Yani Diyanet bu mealleri doğrudan kendisi inceleyebilir ya da bu incelemeyi bir kurum talebi üzerine yapabilir veya yaptırabilir.
Bu bentten hareketle yapılacak inceleme sonucunda ‘İslam dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı olduğu kurul tarafından tespit edilen meallerin’, başkanlığın yetkili ve görevli yargı mercine müracaatı üzerine basım ve yayını durdurulabilecek.
Dağıtılmış olanlarınsa toplatılmasına ve imha edilmesine karar verilecek.
Yayın internette yapılırsa da başkanlığın müracaatı üzerine, yetkili ve görevli yargı mercii bu yayınla ilgili içeriğin kaldırılması veya erişime engellenmesi kararı verebilecek.
Kararlara iki hafta içinde itiraz edilebilecek, ancak itiraz üzerine verilen karar kesin olacak.
Karara itiraz edilmiş olması yayınların toplatılmasına, içeriğin çıkarılmasına veya erişimin engellenmesine engel oluşturmayacak.
Toplatma ve imhaya konu yayınlar, bu karara süresi içinde itiraz edilmediği veya yapılan itiraz reddedildiği takdirde imha edilecek.
Yeneroğlu: İslamda resmi din anlayışı yoktur
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Kur’an meallerini Din İşleri Yüksek Kurulu’nun (DİYK) denetimine bırakan ve sakıncalı görülen çevirileri mahkeme yoluyla toplatma ve imha ettirmeye imkân tanıyan kanun teklifine tepki gösterdi. Yeneroğlu şöyle konuştu:
“İslam‘da Resmi Din Anlayışı veya Ruhban Sınıfı Yoktur; İhtilâf Rahmettir’ Tarih boyunca tefsir geleneğimiz, farklı mezheplerin ve müfessirlerin katkısıyla zenginleşmiş; Hanefî, Şâfiî, Mâturîdî, Eş’arî, Selefî, tasavvufî ve modernist yaklaşımlar yan yana var olabilmiştir. İmam Şâfiî, ‘Bu, benim kanaatimdir; daha hayırlısını işiten bana haber versin’ diyerek ilimde tek sesliliği değil, istişareyi esas almıştır. Aynı çoğulcu felsefe, Taberî’nin tefsirinde “Benim tercihim budur ama başka görüşler de mevcuttur” diyerek kayıt altına alınmıştır.
Teklif, ‘İslâm’ın temel nitelikleri’ gibi ucu açık bir kavramı kanun maddesine yerleştirerek, ilahî kelâmın yorumunu bir bürokratik heyetin tekeline bırakıyor. Böylece, âlimler arası ihtilâfın rahmet oluşu prensibi ortadan kaldırılıyor.
Diyanet sansür kurumu olacak
Bu düzenleme Diyanet İşleri Başkanlığının itibarını da zedeleyecektir. Diyanet İşleri Başkanlığı ne İslam‘ın resmi temsilcisi ne de dinin koruyucusudur. Bu kanun ile Kur’an mealleri üzerinde yasak koyucu konuma getirilecek bir devlet kurumu, ‘sansür kurumu’ olacak; yürütmeye bağlı konumuyla ve güncel siyasetin yönlendirmesine açık olması boyutuyla iktidarların hoşlanmadığı bir meali yasaklama yetkisine sahip kurul, bugün farklı yarın farklı iktidarların çizgisinde farklı mealleri hedef alabilecek ve birçok alimi otosansüre zorlayacaktır.
Bu kanunla birlikte aynı zamanda İslâm’ın özgürlük karşıtı olduğu yönündeki önyargılar pekişecek, İslâmofobik söylemler daha kolay meşruiyet zemini bulacaktır. Kanun, ifade özgürlüğü ile din ve vicdan hürriyetini açıktan ihlal etmektedir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre, ifade ve inanç özgürlüklerine getirilen sınırlamalar ancak demokratik toplum düzeninde zorunlu ve ölçülü ise meşru sayılabilir. Teklifin ‘İslâm’ın temel niteliklerine aykırılık’ gibi belirsiz bir kavramı dayanak yapması, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin öngörülebilirlik ve belirlilik ilkelerini de ihlal etmektedir.
Kur’an‘ın kimsenin korumasına ihtiyacı yoktur, hiçbir dönemin iktidarına veya bürokrasisine zimmetlenemez. Bugün bu sansüre izin verirsek, yarın hangi iktidarın hangi meali yasaklayacağını kestiremeyiz. İnancımıza da özgürlüklerimize de sahip çıkmak zorundayız.”