Mesude Demir’in haberine göre Türkiye’de İç Anadolu’nun kuzeyi, Orta ve Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki yaklaşık 30 ili içine alan coğrafi alan, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığın yoğun görülmesi nedeniyle ‘hiperendemik bölge‘. Fakat pek çok başka ilde de hastalık bildirimleri yapılıyor.
Kenelerin aktif olduğu bahar ve yaz aylarında Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) nedeniyle meydana gelen ölümler hiperendemik bölgeler dışında yaşayanlarda da endişelere yol açıyor.
KKKA hastalığının en sık görüldüğü ülkelerden biri Türkiye. Verilere göre hastaların ortalama yüzde 4.85’i kaybediliyor.
Hastalık 2002’de Tokat, Yozgat, Sivas, Çorum ve İç Anadolu Bölgesi’nde ilk kez dikkati çekti. Hemen bir yıl sonra kesin tanının konulmasıyla hastalığın KKKA olduğu anlaşıldı. KKKA’ya yol açan virüsü ‘hyalomma’ türü keneler bulaştırıyor. Bunlar nisan ekim arasında aktifler. Tarım ve hayvancılığın yaygın yapıldığı bölgelerde KKKA daha sık görülüyor.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz KKKA ile ilgili Diken’in sorularını yanıtladı.
Kenenin soktuğu herkesin KKKA olmadığını belirten Yılmaz şöyle devam etti: “Her kene türü de bu virüsü bulaştırmıyor. Mesela Karadeniz’in sahil kesimindeki kenede başka hastalıklar olabilir (örneğin Lyme) ama bu hastalık (KKKA) etkeni yok. Artvin, Erzurum, Gümüşhane, Tokat, Sivas, Çorum en çok görülen yerler.
Ama Türkiye’nin başla illerinden örneğin Çanakkale, Kayseri, Trabzon’dan bildirilen vakalar var.
Hastalığın görüldüğü bölgeler ve hayvan temasıyla (keneli) hastalık taşınabiliyor. Çimen kesiliyor, balyalanıyor ve başka şehirlere gönderiliyor. Eğer kene varsa o da taşınıyor.”
Kıra, ormana, bahçeye şortla gitmeyin, paçaları pantolon içine sokun
KKKA enfekte kene tutunması, enfekte doymuş kenelerin (özellikle doymuş dişilerin) çıplak elle çıkarılması sırasında hayvanın bağırsak içeriğiyle korunmasız temas, viremik (virüsün kan dolaşımına girdiği) hayvanların (koyun, keçi, sığır vs.) kan, doku ve sekresyonlarıyla korunmasız temas, hastaların kan ve diğer vücut sıvılarıyla korunmasız temas ve kan içeren damlacık yoluyla bulaşıyor.
Hastalığa sebep olan mikrobun taşıyıcısı, saklayıcısı ve bulaştırıcısı keneler uçmayan, zıplamayan, yerden yürüyerek vücuda tırmanan eklem bacaklı hayvanlar.
Mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan kaçınmak gerekir. Kenelerin yoğun olabileceği çalı, çırpı, gür otlu yerlerden uzak durulmalı.
Tarla, bağ, bahçe, orman ve piknik alanları gibi kene yönünden riskli alanlara gidilirken, kenelerin vücuda girmesini engellemek için mümkün olduğu kadar vücudu örten giysiler giyilmeli. Pantolon paçaları çorapların içerisine sokulmalı. Ayrıca kenelerin elbise üzerinde rahat görülebilmesi için açık renkli kıyafetler tercih edilmeli.
Evcil hayvanlara (kedi, köpek gibi) kene tasması takmak işe yarıyor.
Vücudun her yerini kontrol edilmeli
Kene yönünden riskli alanlardan dönüldüğünde kişi kendisinin ve çocuklarının vücudunda (kulak arkası, koltuk altları, kasıklar ve diz arkası dâhil) kene olup olmadığını kontrol etmeli. Unutmamak gerekir ki kene vücudun her yerine tutunabilir. Yılmaz “Kana en kolay ulaşacakları ve insanın görüşünden kaçacakları yerlere gidiyorlar. Ense kökleri, saçlı deri, kasık bölgesine dahi kaçabiliyorlar” dedi.
Vücuda tutunan veya hayvanların üzerinde bulunan keneler kesinlikle çıplak el ile öldürülmemeli ve patlatılmamalı. Ancak hiç vakit kaybetmeden çıkarılmalı. Keneyle teması olanlarda hastalık riski bulunduğunu vurgulayan Yılmaz, “Bizim önerimiz kene yapışmışsa sağlık merkezinde çıkarılması. Merkezdekiler kenenin tipinden KKKA taşıyanlardan olup olmadığını anlar” dedi.
Kene ne kadar erken çıkarılırsa hastalığın bulaşma riski o kadar azalıyor. Eğer kişi sağlık merkezine gidemeyecekse kene asla çıplak elle çıkarmaya çalışmamalı. Bez, naylon poşet, eldivenle kenenin cilde tutunduğu ağzından tutarak çıkarılması önemli.
Tutunan kenenin virüsü hemen kusmayabileceğini belirten Yılmaz, “Başından, deriye giren ağız bölgesinden tutup, sıkmadan ve parçalamadan çıkarmak gerekiyor.
Ama çıkarırken parçalanırsa virüsü vücuda verebiliyor. O nedenle dikkatli bir şekilde çıkarılması lazım.
Eğer sağlık merkezine gitme şansı yoksa nasıl çıkarılacağını gösteren videolar var. Videolara bakıp çıkarabilirler.”
İstanbul, İzmir, Ankara keneleri riskli mi?
İstanbul, İzmir, Ankara gibi KKKA açısından hiperendemik şehirlerde yeşil alanlara gidenler de tedirginlik yaşıyor. Hafta sonları bilhassa piknik, doğa yürüyüşlerinden üzerinde keneyle dönenler soluğu hastane acillerinde alıyor.
O bölgelerdeki kenelerin KKKA taşımadığını belirten Yılmaz, “Ankara çoğu vakasını Çorum’dan alıyor. Örneğin İzmir’den memleketi Gümüşhane’ye gelip sonra hastalıkla dönen hastalar mevcut. Ama İzmir kırsalının florasında bu keneler yok. Ya da İstanbul’da Belgrad Ormanı’nda yok” dedi.
Peki sivrisinekler gibi bazı böcekleri kaçırmak için kullanılan bazı kimyasallar kenelere karşı da etkili mi? Bu soruya karşılık Yılmaz şunları söyledi: “Bunların bir miktar faydası var ama vücuda ne kadar süreceksin? Keneler aç oluyor ve yaşamlarını sürdürebilmek için kan emmesi gerekiyor. Kovucuyu sıkana gitmese de sıkmayan birine gidebiliyor.
Gözlemlere göre: Keneler en çok 0 kan grubunu tercih ediyor
Yılmaz ilginç bir bilgi paylaştı. Klinikteki gözlemlerine göre keneler bazı kan gruplarını daha çok tercih ediyor: “Hastalarımız en sık 0 kan grubundan. A kan grubunda da sık görülüyor. B kan grubu çok daha az ısırılıyor. Bu bilimsel bir veri değil ama hastalarımızda gözlediğimiz bir şey.”
Yılmaz temmuzun yarısından itibaren vakaların azalmasını beklediklerini söyledi: “Keneler kışın toprağın altında kalıyor. İlkbaharla uyanıyor ve aç oluyorlar. KKKA vakaları nisanda başlar, haziranda en yüksek düzeye çıkar, temmuzla birlikte de azalır. Böyle devam ederse ağustos’ta vaka sayımız bir-iki olur.”
Kene tutunmuşsa 10 gün kendinizi ‘izleyin’
KKKA kuluçka süresi virüsün alınma yoluna bağlı. Kene tutunmasını izleyen enfeksiyonda bir-üç (en fazla dokuz) gün, enfekte kan ya da doku ile temas sonrasında beş-altı (en fazla 13) gün.
KKKA akut ve sistemik bir hastalık ve belirtileri ani başlangıçlı. İlk günlerde görülen belirtiler pek çok başka hastalık tablosuyla karışabiliyor. Erken dönem belirtileri ateş, baş ağrısı, aşırı halsizlik, yorgunluk, eklem ve kas ağrısı, karın ağrısı, bulantı, kusma ve ishal. İlk belirtiyse şiddetli baş ağrısı. Daha sonra üşüme, titremeyle yükselen ateş̧, baş dönmesi, ense ağrısı, boğaz ağrısı, gözlerde ağrı ve fotofobi, kas, eklem ve sırt ağrıları ortaya çıkarak gribe benzer bir tablo oluşuyor.
Başlangıçta bulantı, kusma olabilir ve bunlara karın ağrısı ve kısa süreli bir sulu ishal eşlik edebiliyor. Hasta huzursuz oluyor. Çeşitli derecelerde duyusal ve duygusal değişiklikler olabilir. Hastaların yaklaşık yarısında yanaklar ve burunu içeren kelebek tarzında döküntüler yapıyor.
Kenenin çıkarılmasından sonra, kene tutunan kişiler, kendilerini 10 gün süreyle halsizlik, iştahsızlık, ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma veya ishal gibi belirtiler yönünden izlemeli. Bu belirtilerden bir veya birkaçının ortaya çıkması halinde derhal en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmeleri gerekiyor.
Kenenin ‘kökünü kazımak’ mümkün değil!
Kene kırsalda yaşayan ve orman bitki örtüsünün içine yerleşebilen bir hayvan. Bu nedenle doğadaki keneyi yok etmek veya kökünü kazımak mümkün değil.
Kene mücadelesi önemli olsa da zor. Kene bir mevsimde beş-yedi bin arası yumurta üretiyor. Virüsü bu yumurtalarına geçirerek virüsün ve dolayısıyla hastalığın yayılmasında etkili oluyor. Bazı belediyelerin yaptığı ‘ilaçlama’nın yüksek etkili olması beklenmiyor.
Sağlıklı görünen hayvanlara da KKKA virüsü bulaşmış olabilir
KKKA hastalığının görülme sıklığının arttığı dönemlerde hasta sevklerinde sorunlar yaşanmaması ve belirli hastanelerde yığılmaların önlenmesi amacıyla Sağlık Bakanlığı bölge merkezleri oluşturdu. Başlıca bölge merkezleri Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kayseri, Konya, Malatya, Samsun, Sivas, Tokat, Trabzon ve Van.
Sağlık Bakanlığı’nın bu sene yayınladığı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Vaka Yönetim Rehberi’nde şu öneriler yer alıyor:
*Vücuttan uzaklaştırılan kene, içerisinde alkol bulunan ağzı kapaklı bir şişe içine konulup çöpe atılmalı. Kenenin tür tayini ve KKKA virüsü taşıyıp taşımadığını test etmek için laboratuvara gönderilmesi gerekmiyor.
*Keneler üzerine sigara basmak, kolonya, gaz yağı gibi maddeler dökmek kenenin kasılmasına sebep olarak vücut içeriğini kan emdiği kişiye aktarmasına sebep olacağı için yapılmamalı.
*Hastalık hayvanlarda belirti göstermeden seyrettiğinden hastalığın sık olarak görüldüğü bölgelerde bulunan hayvanlar sağlıklı görünse bile hastalığı bulaştırabilirler. Bu sebeple hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya dokularına çıplak el ile temas edilmemeli.
*Hastalığa yakalanan kişilerin kan, vücut sıvıları ve çıkartıları ile hastalık bulaşabildiğinden, hasta ile temas eden kişiler gerekli korunma önlemlerini (eldiven, önlük, maske vb.) almalı.
*Gerek insanları gerekse hayvanları kenelerden korumak için haşere kovucu ilaçlar (repellent) olarak bilinen böcek kaçıranlar dikkatli bir şekilde kullanılabilir. Bunlar sıvı, losyon, krem, katı yağ veya aerosol şeklinde hazırlanan maddeler olup, cilde sürülerek veya elbiselere emdirilerek uygulanabiliyor.
*Haşere kovucular hayvanların baş veya bacaklarına da uygulanabilir. Ayrıca bu maddelerin emdirildiği plâstik şeritler, hayvanların kulaklarına veya boynuzlarına takılabilir.
*Diğer canlılara ve çevreye zarar vermeden, haşere ilacıyla (insektisit) uygulamanın uygun görüldüğü durumlarda çevre ilaçlaması yapılabilir.