Tax Notes International’ın haberine göre, Avusturalya’da bir ceza mahkemesinin verdiği bir kararda bitcoinin para olarak nitelendirilebileceği belirtildi. Böylece, vergi hukukunda son yılların bitmek bilmeyen “bitcoin para olarak nitelendirilmeli mi” tartışmasının geri döndüğü ifade ediliyor.
“Bitcoin” çalan, tam olarak ne çalmış sayılır?
Ceza mahkemesinin incelemesi gereken olay, 2019’da Melbourne’da polisin steroid kaçakçılığı yapıldığını tespit ettiği bir yere yaptığı baskında ele geçen 81.6 bitcoin içerdiği bildirilen cüzdana ilişkin. Baskından birkaç hafta sonra ele geçirilen cüzdana erişim sağlayan polis memurları, bu süre zarfında bitcoinlerin başka bir cüzdana aktarılmış olduğunu fark ediyor. Önce suç örgütü üyelerinden şüphelenilse de bitcoin transferinde kullanılan IP adreslerinin Melbourne’da bulunan bir polis merkezi ile ilişkilendirilmesi sonucu, bitcoinleri başka bir cüzdana aktaran kişinin bir polis memuru olduğu ortaya çıkıyor. İlgili memurun, bitcoinleri başka bir cüzdana aktardıktan bir süre sonra sattığı ve peyderpey şahsi banka hesabına yatırdığı tespit ediliyor.
Olayın mahkemeye intikal etmesiyle, vergi hukuku gündemini senelerdir meşgul eden “bitcoin para mıdır” tartışmasının Avusturalya’da yeniden alevlendiği ifade ediliyor. Zira, ceza hâkiminin benimsediği görüş, Avusturalya Vergi İdaresi’nin senelerdir savunduğu “kripto paralar para olarak nitelendirilemez” görüşünden farklı. Polis memurunun avukatlarının, “bitcoin bir mal ya da para değil, sadece bilgidir” argümanına katılmayan hâkim, kripto paraların paraya benzer olarak değerlendirilemeyeceklerine ilişkin görüşü ikna edici bulmadığını belirtiyor. Ceza hukuku açısından bitcoinin hem para hem de bir tür gayrimaddi hak olarak nitelendirilmesinin daha doğru olacağını da ekliyor.
Kripto paralar “para” değilse vergiye tâbi değil midir?
Kripto paraların “para” olarak nitelendirilmemesi vergiye tâbi olmadıkları anlamına gelmiyor. Avusturalya’da 2014 yılından beri, kripto para alım-satımından düzenli bir şekilde elde edilen gelir ticari kazanç olarak, düzenli alım-satım dışında kalan kripto para satışından elde edilen miktar değer artışı kazancı olarak, herhangi bir mal veya hizmetin karşılılığında elde edilen kripto para da normal bir gelir gibi ilgili kategori kapsamında (örneğin maaş yerine alındıysa ücret) vergiye tâbi oluyor. Benzer bir yaklaşımın bizim ülkemiz de dahil, pek çok ülkede takip edilmesinin önünde herhangi bir yasal engel bulunmuyor.
Diğer bir anlatımla, kripto paraların “para” olup olmamalarından ziyade, nasıl elde edildiği, ne amaçla kullanıldığı, hangi aralıklarla alınıp satıldığı gibi faktörler vergilendirme açısından çok daha önemli.
Suni bir tartışmayı alevlendirmenin pek bir anlamı yok…
Hukuk sistemi olgu ve kavramların doğru nitelendirilmesi ile işler. Yapılan nitelendirmeye göre uygulanacak kurallar belirlenir. Bu nedenle kripto paraların tam olarak ne şekilde nitelendirilmeleri gerektiğinin hala belirsizliğini koruması sorunlara yol açmıyor değil. Fakat, çoğu durumda kripto paraların kullanım amacına göre olay bazında bir nitelendirme yapmak ve bu nitelendirmeye uygun kuralları uygulamak mümkün. Örneğin, belirli bir düzen içerisinde kripto para alım-satımı yapan bir işletmenin ticari kazanç hükümlerine göre vergiye tâbi tutulması, yürürlükte olan mevzuatımıza uygun. Ya da kripto paraların haczedilebilmesi mümkün. Pek çok ülkede de durum benzer.
Bu nedenledir ki Avusturalya mahkemesinin ilgili olayda “para” nitelendirmesini benimseyip, bu nitelendirmeye uygun bir şekilde ilerlemesi aslında şaşırtıcı değil. Benzer bir nitelendirme ülkemizde 2021 yılında yazılan ve ilk bitcoin dolandırıcılığı iddianamesi olduğu belirtilen bir iddianamede de yer almıştı. Söz konusu iddianamede, savcılığın kripto paralar için “kripto paralar alternatif para birimidirler, dijitaldirler ve aynı zamanda sanal paradırlar” ifadesini kullandığı belirtilmişti.
Özetle, Bitcoin para mıdır değil midir hâlâ tartışmalı… Fakat, hukuki bir nitelendirme yapmak gerektiğinde, çoğu durumda bu sorudan ziyade başka faktörler önem taşıyor. O nedenle gerçekten bir anlam ifade eden sorulara odaklanmak ve bu konu ile ilgili yapılan her haberi olası bir uygulama değişikliği gibi algılamamak en doğrusu.