Ön Yargıyı Bırak, Önsezine Kulak Ver
28 Haziran 2025

İnsan dediğin, görür görmez karar veriyor: Bu güvenilir biri mi? Akıllı mı? Tehlikeli mi? Cahil mi? Hoş mu, boş mu?

Ama neye göre?

Çoğu zaman hiçbir şeye göre değil. Ya da en fazla bir bakışa, bir cümleye, bir paylaşıma… İşte bu noktada “ön yargı” ile “önsezi” birbirine karışıyor. Hissediyorum diyerek yargılıyoruz; tanımadan karar veriyoruz; kendi geçmişimizdeki birinin hatasını başkasına yüklüyoruz.

Oysa sezgi, yargıdan farklı bir şeydir. Sezgi, yaşam tecrübesinin, duygusal zekânın ve dikkatli gözlemlerin mayalanmasıyla oluşan bir iç görü gücüdür. Ön yargı ise, başkasının sana bıraktığı kötü hatıranın yeni bir yüzle karıştırılmasıdır.

Sezgi, Zekânın Kalp Atışıdır

İş dünyasında, siyasette ya da köy meydanındaki küçük bir lokantada fark yaratanlar sadece zekâsı ya da diploması olanlar değil; “iç sesini” iyi dinleyenlerdir. Kiminle çalışacağını, kime güveneceğini, hangi fikrin işe yarayacağını çoğu zaman grafikler değil, hisler belirler.

Zihin hesap yapar, ama kalp hisseder.

Bugün “o çocuk bu işin adamı değil” diyerek köşeye ittiğiniz kişi, yarın şirketin en parlak girişimini başlatabilir. Dün küçümsediğiniz bir kadın girişimci, bugün bölge kalkınma ajansının stratejik ortağı olabilir. Çünkü insanlar değişir. Zaman değiştirir. Niyet bile değişir.

Ve her şeyden önce: insanlar, sürpriz yapar.

Psikoloji Ne Diyor?

Psikologlar sezgiyi “hızlı bilinç dışı işlem” olarak tanımlar. Yani beynimiz daha biz fark etmeden bazı şeyleri algılar, işler ve karar sinyalleri üretir.

Dr. Gerd Gigerenzer’in ifadesiyle: “İyi eğitimli sezgi, aşırı analizden daha güvenilir olabilir.”

Hele ki belirsizlik altında karar veren liderler için sezgi, veri kadar değerlidir.

Brene Brown ise sezgiyi, “duygusal zekânın altıncı hissi” olarak tanımlar. Sezgi, beynimizin bize verdiği küçük ama etkili dürtülerdir: “Bu yatırım olur.” “Bu insan güven verir.” “Burada bir sorun var.”

Ama dikkat: Bu dürtülerin gerçek sezgi mi, yoksa geçmiş yaraların çığlığı mı olduğunu ayırt edebilmek gerekir.

Ön Yargı Bastırır, Sezgi Yükseltir

Ön yargı, başkasının hayatını kendi acına göre biçmektir. Sezgi ise kendi iç bilginle başkasının potansiyelini fark etmektir.

Aynı şey özel ilişkilerde de geçerli. Sürekli “benim gibi düşünsün, benim gibi hissetsin” diyenler, karşısındakini değil kendini arıyor aslında. Ama bir ilişkinin yürümesi için birbirinin aynısı değil; birbirini tamamlayan parçalara ihtiyaç vardır.

Stratejik Zaman Yönetimi: Sezgisel Yaşamın Anahtarı

Hayat kısa. Ve her şeyi kendin yaparak yetemeyecek kadar karmaşık. Temizliği bir profesyonele bırakmak, sekreterden destek almak, dijital araçlardan yardım almak zayıflık değil, stratejik akıldır.

Yani sezgini korumak istiyorsan zihnini boşaltmayı bilmelisin. Zihinsel hijyen, başarıdan daha değerlidir.

Mutlu insanlar başkalarına kötülük yapmaz. Çünkü içleri huzurludur. Kötülük, içten kırılmış ruhların dışa taşan tortusudur.

Sonuç: İç Sesini Susturma

İlişkilerde de, yatırımlarda da, liderlikte de en sağlam pusula her zaman dış dünyadan gelmez. Bazen veri tablosu doğruyu söylemez. Algoritma yanılır. Uzman şaşırır.

Ama senin için için “bir şeyler oturmuyorsa”, bir şeyler gerçekten oturmuyordur.

O yüzden önerim şu:

Verilere bak. Analiz et. Fikirlere kulak ver.

Ama sonunda…

Ön yargıyı bırak. Önsezine kulak ver.

Çünkü bazen en iyi strateji, kalbin attığı yerdedir.

ÇOK OKUNANLAR