Bir Kadının Kendine Dönüş Yolculuğu: Nevşah ve Efsane Üzerine Notlar
28 Haziran 2025

Dönüşüm, bana sorarsanız, bir kadının kendi sesini ilk kez gerçekten duyduğu ve harekete geçtiği anda başlar.

Toplumun, ailenin, ilişkilerin ve rollerin üzerimize yüklediği “olması gereken” kimlikleri bir kenara bırakıp, şu soruyu sormaya cesaret ettiğimizde:

“Ben kimim?”

“Nasıl bir hayat yaşamak istiyorum?”

Nevşah Fidan Karamehmet’in tek kişilik sahne gösterisi Efsane, tam da bu soruların izini süren kadınların iç yolculuğunu sahneye taşıyor.

Londra’da kaçırıp geçen  gece İzmir’de izlediğim yalnızca bir sahne performansı değil; bir yüzleşme, bir isyan ve belki de en çok bir uyanışın sahnelenmesiydi.

Sahnedeki Kadın: Kendi Hikâyesinin Kahramanı

Nevşah, sahnede “mış gibi” yaşamaktan vazgeçmiş bir kadını canlandırmıyor; tam anlamıyla öyle bir kadının ta kendisi oluyor.

Kendi yaşam öyküsünden süzülen deneyimlerle kaleme aldığı bu 90 dakikalık performans; dürüstlüğü, cesareti, mizahı ve meydan okumayı bir araya getiriyor. Arzularını, sınırlarını, hatalarını ve tutkularını korkusuzca dile getiren bir figür var karşımızda. Kimi zaman içimizi titreten cümlelerle, kimi zaman kahkahaya boğan itiraflarla…

Ve gösterinin merkezinde şu sade ve güçlü mesaj var:

“Kendin ol. Her koşulda. Sana dayatılan hikâyeyi değil, kendi hikâyeni yaz.”

Nevşah, kadınlara ilişkilerde kendilerinden ödün vermeden var olabileceklerini; sevilmek için şekil değiştirmeye gerek olmadığını, kendi merkezlerinden yola çıkarak hayatlarını dönüştürebileceklerini hatırlatıyor. Bu yönüyle oyun, kadınlar için güçlü bir farkındalık çağrısı niteliğinde.

Sınırda Dolaşan Bir Performans

Ancak oyunun tamamı yalnızca ilhamdan ibaret değil. Zaman zaman rahatsız edici, hatta kışkırtıcı olabilecek sahneler de içeriyor. Bundan da ilham alanlar olabileceğini düşünüyorum.

Nevşah kendini sahnede öyle bir yere konumlandırıyor ki, kimi zaman “Ben çözdüm, siz de çözebilirsiniz” tonuna yaklaşıyor. Bu yüksek özgüvenin sınırları, izleyiciye göre ilham verici ya da mesafeli bir algıya dönüşebiliyor.

Özellikle erkek figürüne yönelik üslubu, bazı seyirciler için yıkıcı ya da dışlayıcı algılanabilir. Çünkü dönüşüm sadece gücünü haykırmak değil; zaman zaman acıyı, zayıflığı, çelişkiyi ve kırılganlığı da kucaklamayı gerektirir.

Nevşah’ın gösterisi tam da bu denge üzerinde yürüyor—yer yer ilhamla, yer yer gerilimle.

Nevşah: Ruhsal Uyanış mı, Spiritüel Pop Yıldızı mı?

Nevşah artık sadece bir nefes eğitmeni değil; bir sahne kişiliği, bir marka, hatta bazıları için bir çağın sembolü. Sahnede onu izlemek, geleneksel bir kişisel gelişim seminerinden çok, çağdaş bir “spiritüel pop kültür” performansı gibi hissettiriyor.

Ve bu kimlik, izleyici cephesinde belirgin bir ayrışma yaratıyor:

•Onu ilham verici bulan, içsel yolculuğuna eşlik ettiğini hisseden hayranları,

•Ve onu abartılı bulan, kişisel gelişim alanında ‘guru kültü’ne dönüşen bir fenomen olarak gören eleştirmenler…

Nevşah bir akım yaratıyor. Ancak bu akımı izlemek kadar, sorgulamak da değerli. Çünkü bu güçlü sahne personası, bir yandan etkileyici bir duruş sergilerken; diğer yandan şu soruyu da tetikliyor:

“Nefes aldıkça gerçekten özgürleşiyor muyuz,  yoksa sadece egomuz mu büyüyor, dönüşmüştük bunun neresinde?”

Erkek Figürler: Seyirci mi, Fon mu?

Gösteride erkek figürleri zaman zaman araçsallaştırılıyor. Nevşah onları yer yer sınıflıyor, yer yer hafifçe küçümsüyor.

Ancak bu küçümseme, sert bir öfke tonundan ziyade, ustaca yerleştirilmiş bir oyun dilinde.

İlginçtir ki, erkek izleyici bu stratejik dile rağmen gösterinin parçası olmaktan çoğu zaman rahatsız olmuyor.

Çünkü sahnede kurulan oyun şeffaf:

O anlatıyor, izleyici hayran kalıyor.

O hükmediyor, izleyici gönüllü figüran oluyor.

Bu noktada modern erkeğin duygu dünyası da karışıklaşıyor: Bir yandan güçlü bir kadına hayranlık duyuluyor; diğer yandan o gücün altında ezildiği hissiyle rahatsızlık yaşanıyor. İşte tam da bu ikilik, oyunun etkisini artıran katmanlardan biri haline geliyor.

Kibir mi, Karizma mı?

Nevşah’ın sahnede çizdiği karakter, geleneksel “besleyen ve şefkatli” kadın kalıbının karşısında konumlanıyor. Meydan okuyan, net, yargılayan ama bir yandan da etkileyici. Bu figür, bazı izleyiciler için sınırda; bazıları içinse başlı başına bir rol modeli.

Çünkü erkekler güce değil, gücün nasıl sunulduğuna tepki verir. Nevşah’ın gücü, “baskı” değil; “tutku” gibi sunuluyor.

Ve bu da onu, karşıt görüşlere rağmen sahnede büyüleyici kılıyor.

Son Söz: Efsane’nin Yankısı

Efsane, yalnızca bir gösteri değil; bir tartışma zemini. Nevşah, davranış bilimleri geçmişinden gelen sağlam bir sezgiyle izleyicinin iç sesine dokunuyor.

Oyunculuğu ve duruşuyla, kimi zaman alkış, kimi zaman eleştiri toplasa da tek bir şeyi başarıyor: Etkilemek.

Ve bu, her sahne insanının erişebileceği bir başarı değil.

Benim için, kendine dönen kadınların yolculuğu her zaman büyük bir ilham kaynağı olmuştur. Düşse de yeniden kalkan, sorgulayan, kırılan ama dönüşen kadınlar… Efsane, işte bu kadınlara bir selam duruşu.

Ve evet — bazen tek bir hikâye yeterlidir:

Dönüşmeye cesaret etmek için.

Kendine dönmek için.

Kendi hikâyeni yazmak için.

Nevşah, Efsane’de hem kendini anlatıyor, hem kendini aşıyor. Ve bu anlatıda hepimize mesajlar var — almak istediğimiz kadar, alabileceğimiz kadar.

ÇOK OKUNANLAR