Mahfi Eğilmez: Değişen düşük faiz yüksek kurdan yüksek faiz düşük kura geçmemiz
29 Haziran 2025

Merkez Bankası’nın (MB) 19 Haziran’da faizi yüzde 46’da sabit MB’nin gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 49’da, gecelik vadede borçlanma faiz oranını da yüzde 44,5’te sabit tuttuğu belirtilen duyurusu şöyleydi:

“Enflasyonun ana eğilimi mayıs ayında gerilemiştir. Öncü veriler ana eğilimdeki düşüşün haziran ayında da sürdüğüne işaret etmektedir. İkinci çeyreğe ait veriler yurt içi talebin yavaşladığını göstermektedir.

Jeopolitik gelişmelerin ve küresel ticarette artan korumacılığın dezenflasyon sürecine olası etkileri yakından takip edilmektedir. Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir.”

Mahfi Eğilmez internet sitesinde ‘Yüksek Faiz – Düşük Kur’ başlıklı bir yazı yayınladı. Daha önce de “Faiz ve kurla oynayarak bir yere varamayız” dediğini belirten Eğilmez’in yazısından öne çıkanlar şöyle:

* Sanırım Türkiye’nin son 30 – 40 yılına ilişkin ekonomik durumunu bundan daha iyi özetleyecek bir yorum olamaz. 2020’den bu yana değişen tek şey yüksek faiz yüksek kurdan düşük faiz yüksek kura oradan da yüksek faiz düşük kura geçmiş olmamızdır.

* Yani aslında değişen hiçbir şey yok aynı döngüyü tekrarlayıp duruyoruz. Çünkü asıl değişmeyen şey risk yaratmaya devam ediyor olmamız.

* Kur ve faiz arasındaki ilişki faizin ulusal paranın iç değerini, kurun ulusal paranın dış değerini belirlemesinden kaynaklanıyor. Faizi enflasyonun, kuru da paranın deş değer kaybının yansıması olarak kabul edersek iç ve dış değer kayıplarının eşitlenmesi gerektiğini de kabul etmiş oluruz.

* Her ikisini de belirleyen unsur ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda karşılaştığı veya kendi başına yarattığı risklerin boyutudur.

* Eğer bir ülke büyük risklerle karşı karşıyaysa o zaman ulusal parasının iç değer kaybı da dış değer kaybı da yüksek olur. Normal koşullarda, risk yaratmayan ve mevcut riskleri düşürmeye çaba gösteren bir ekonomide ulusal paranın iç değer kaybı (enflasyon) ve dış değer kaybı birbirine yakındır.

* O nedenle de faizler de kurlar da ne yüksek ne de düşük olur, normal olur.

* Bu duruma göre eğer TÜİK’in ölçtüğü (TÜFE) enflasyon hesabı doğruysa TCMB’nin faizi düşürerek mevduat faizinin ve kredi faizinin düşürülmesinin önünü açması gerekiyor. Faizler düşerse kur da yükselir. Çünkü yüksek faiz özellikle sıcak parayı yurda çekerek kurun baskılanmasına yol açıyor.

* Bu durum işimize gelebilir çünkü ihracatçı kurun düşük kalmasından çok şikâyetçi, sanayici ve tüccar da faizin yüksek olmasından ve maliyetlerini bozmasından şikâyetçi. Böylece bir taşla iki kuş birden vurulabilir. Buna karşılık ENAG’ın yaptığı (e-TÜFE) enflasyon hesabı doğruysa faizler yeterince düşük, kurun yükselmesini sağlamak gerekiyor.

* O da faizi düşürmeden pek olacak bir şey değil. Öte yandan kurun tahminlerden hızlı yükselmesi demek GSYH’nin ve dolayısıyla kişi başına gelirin hesaplandığı düzeyin altına gelmesi anlamına gelir ki bu da bizi düşündüğümüz üst sıralara gitmekten alıkoyar.  

* Bu aşamada sorulması gereken ilk soru şudur: Biz enflasyonu doğru ölçüyor ve doğru açıklıyor muyuz? Bu soruya vereceğimiz yanıt çok önemli.

ÇOK OKUNANLAR