Eskiden biriyle tanışmak için önce bir doz cesaret, sonra birkaç güzel tesadüf ve ardından bolca sohbet gerekirdi. Şimdi mi? Bir “çevrimiçi ol” tuşuna basıyoruz, ekranımıza düşen profiller arasında sağa sola kaydırıyoruz. Ama dürüst olalım: Gerçekten tanışıyor muyuz?
Şimdi bu listeye yeni bir oyuncu eklendi: Espressolab EslabFinder. Evet, doğru duydunuz. Kafeye oturuyorsun, latte’ni yudumlarken kimlerin çevrimiçi olduğunu görebiliyorsun. Dijital radarını açıp “Yan masadaki de mi online? Hadi selam verelim” moduna giriyorsun.
Ben Online Flört, Online Romantizm kitabımı yazarken bu konuları derinlemesine araştırmıştım. Ve şunu fark ettim: EslabFinder çok da yeni bir fikir değil. Yani, bizim Espressolab bir tık… ilham almış gibi. Nereden mi?
Mesela Happn konum bazlı bir dating uygulaması. Aynı sokakta yürüdüğünüz ya da aynı kafede oturduğunuz kişiyle “karşılaştıysanız”, profili size gösteriyor. Tıpkı EslabFinder gibi, fiziksel yakınlığı dijital tanışmaya dönüştürüyor. Bumble For Friends + Bumble Hive ı networking+ flört + etkinlik = dijital insan tanıma fuarı gibi düşünebilirsiniz. Dijital eşleşmeleri fiziksel ortama taşıma derdindeler, tıpkı kahve üstü flört gibi.
Nerede kim var? Hangi arkadaşın hangi mekânda? Cevapları için Foursquare Swarma bakacaksınız. Anlık sosyal haritalama sunuyor. Anladığım kadarı ile EslabFinder da kahvede kim çevrimiçiyse onu gösteriyor. Yani EslabFinder, Tinder + Swarm + 3. dalga kahvecilik karışımı gibi bir şey. Sosyal hayatın flat white versiyonu diyebiliriz.
Kulağa modern bir “göz göze gelme” gibi geliyor değil mi? Ama fark: Artık göz göze gelmeden önce “profiline baktım, ortak playlist’in iyiymiş” diyorsun. Tanışmanın Wi-Fi’lısı…
Artık “nerede tanıştınız?” sorusu, “hangi uygulamada eşleştiniz?” diye soruluyor. Flört, bir tür dijital vitrin gezmesine dönüştü. Beğeniler, story’ler, mavi tikler… Hepsi “ben buradayım” deme biçimi. Ama sonra sahneye “Mr. Tinder” çıkıyor. Hürriyet’te okudum. Stefan-Piere Tinder’da 9 yıl boyunca en çok beğenilen erkek olmuş. Ama aşkı nerede bulmuş dersiniz? Gerçek hayatta. Bildiğiniz yüz yüze, göz göze, algoritmasız.
Bence psikolojik olarak hâlâ şunu biliyoruz: Kalp algoritmayla değil, anla çalışır. O ilk göz teması, kahve buharına karışan kahkaha, ellerin masada birbirine yaklaşması… İşte asıl bağ kuran onlar. Hâlâ geçerli olan tek şey var: O tanışma anının gerçekliği.
Yani sevgili nereden bulunur sorusunun bin cevabı var. Espressolab de olabilir, Happn da, ama belki de en güzeli: tesadüfen yanına oturan, kahveni yanlışlıkla alan, sonra birlikte güldüğün o kişi.
Dijital çağda aşk hâlâ analog.
Ama kahveyle iyi gider. Bu arada Espressolab’i CHP’li gençlerin boykotundan bu da kurtarmazsa, önerim EslabFan kanalı.