Kendimi bildim bileli şiir okuyorum. Hatta hayatı şiirin kurtaracağına inandığım yıllarım oldu. Hayattan umudumu kestim ama şiirden asla. Kendi şiirlerimi topladığım birçok şiir dosyam var. Bunların sonuncusu ‘Bilinçdışı Mırıltılar’. Bu dosyanın şiirlerini her hafta teker teker yayınlamaya karar verdik. İsmet tamam dedi, ben de sevindim. Kim görülmek ve anlaşılmak istemez ki! İşte bu dosyanın ilk şiiri.
Doğada insomnia
İnsana yolculuğumun son gününde
İtiliverdim gemiden
Sırtımda ses dolu bir çantanın
Baharat kokusuyla
Umudun son sıçrayışıydı
Bilincimin gri hücrelerine süzülen o
Doğa’l ışık
Kırıldı bir görünüp optik bir yanılsama olarak
Elektrikler kesildi çalışamadım örtmenim
Sorular da beklemediğim yerden geldi hem
Yaşlanmış zihnimin hem de tozlu odalarında yitip giden
Uzun ve artık yaşanmış itiş kakış bir hayatla
Uzun ve henüz yaşanmamış coşkulu bir hayatın
Kesişme noktası elbette
Ancak sezgiyle görülebilen bir teğet olabilirdi
Bunu bilerek çıkılan o yolculuğun tedirgin
Twitter hesabıydık biz
Kısa ve pornografik
Söz sese geldi ses
Gökyüzüne yükselirken atılan ağırlıkların arasında
Kayıp gitti söz yağmurun üşüttüğü o küçük ellerin arasından
Nerede kalmıştık diye sormuştu şairin biri zamanında
Gecelerin uzun sürdüğü o yerde
Ne yapacağım şimdi ben yine
Önümdeki sağımdaki solumdaki aklımdaki ve çamaşır sepetindeki
Hayat kırıntılarıyla söyle
Sesin olmadığı bir yer düşün
Ve o küçük incecik parmağındaki şeytan
Tırnağını sakla benim için
Ben hayatın kendisinden sessizce
Kendi hayatıma dönmüşken yeniden
Bir motiftin sen maruz kaldığım
Şimdi elimde bir karakter silgisiyle
Dikilip duruyorum açılmış mezarımın başında taze
Çıksam mı girsem mi bilemeden
Nedir bir sesi bir sese alıştıran hoyratça
Sessizliğe itiveren ardından
Ey doğa!