Günlerdir bir genç kadının kurban gittiği vahşi cinayeti konuşuyoruz.
22 yaşındaki hemşirelik öğrencisi Ayşe Tokyaz, takıntılı erkek arkadaşının evine canlı girdi, oradan öldürülmüş halde bir valiz içinde çıktı.
Kız kardeşi onu kurtarmak için çabaladı. Önce eve gitti, onunla konuştu, “Çık gel” dedi, o “Gelirsem sizin başınıza bir şeyler gelir diye korkuyorum” dedi, gelmedi.
Kız kardeşi yılmadı, polise gitti. Polis ifade almakla yetindi.
Yeniden gitti aynı eve, Ayşe’yi almak umuduyla. Bu kez içeri giremedi.
Poliste sabaha kadar o ifade verirken Ayşe öldürüldü, cesedi valiz içine kondu, evde temizlik, hatta boya yapıldı. Ceset evden uzaklaştırıldı, bir yol kenarına atıldı.
Şimdi Esra geri kalan ömrünü hep bu soruyla geçirecek: İkiz kardeşimin hayatını kurtarabilir miydim? Sonsuz bir vicdan azabıyla yaşayacak kalan ömrü boyunca.
Oysa onun hiç suçu yok. Cinayeti işleyen bir katil var bir kere.
***
Ankara’da 26 katlı bir apartmanın 4. katında yangın çıktı. Aynı binada 17. katta yaşayan genç karı koca ve 3,5 aylık bebekleri kaçıp kurtulmanın yolunu aradı.
Elektrikler kesilmişti, asansör çalışmıyordu. Merdivenden aşağı inmeyi denediler, merdiven boşluğuna duman dolmuştu. Yukarı çıktılar, amaçları terasa, 26. katın üstüne ulaşmaktı. Ama 23. katta gazdan zehirlendiler.
Anne ve bebek öldü, baba hayatta.
Şimdi o genç adam kalan ömrü boyunca kendine aynı soruyu soracak: Eşim ve bebeğimi kurtarabilir miydim? Sonsuz bir vicdan azabıyla yaşayacak.
Oysa onun hiç suçu yok. O apartmanı yangına karşı güvenli inşa etmeyenlerin, merdivenleri hava geçirmez kapıyla kapatmayanların, üst katlardakilerin tek kaçış yolu olan merdiveni “yangın merdiveni” gibi donatmayanların suçu bu ölümler.
***
Hepimiz İstanbul’da depremi bekleyerek yaşıyoruz.
İsteyen, yaşadığı apartmana veya eve depreme karşı dayanıklılık testi yaptırabilir.
Kaç kişi istedi? Kaç istek karşılandı? Kaç bina gerçekten tarandı?
İstanbul’un bir sürü semtinde apartman komşuları bu sebeple birbirine girmiş durumda. Bazıları apartmanlarının güvensiz olduğunu öğrendiği için binanın kentsel dönüşüme girmesini istiyor, bazıları ise parasızlıktan bunu yapamadığı için bilime sırtını dönüyor, binasının çürük olduğunu kabul etmiyor.
Bu çeşit binalardan en meşhuru Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un da dairelerinin olduğu Cihangir’deki bina. Bina sakinleri, apartmanın yıkılıp yeniden yapılmasını isteyen Orhan Pamuk’a düşman olmuş durumda.
Ama bu bina tek örnek değil, böyle yüzlerce, belki binlerce bina var. depreme dayanıksız olduğu biline biline içinde yaşanmaya devam edilen.
Yarın deprem olduğunda o binalara ne olacağını herkes ama en çok içinde yaşayanlar biliyor.
Göz göre göre geliyor ölüm.
***
Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelinde 78 kişi feci şekilde can verdi.
Bugünlerde bu otelle ilgili davayı izliyoruz. Yangın dedektörleri çalışmamış, yangından ilk haberi olan otel genel müdürü kendi ailesini kurtarmış ama otel çapında bir alarm vermemiş.
Otelin yangın merdivenleri aynen Ankara’daki yüksek katlı binada olduğu gibi bir baca işlevi görüp insanların ölmesinde başrolü oynamış.
Ölümler göz göre göre gelmiş.
***
Ayşe Tokyaz bugün aramızda olabilirdi.
Ankara’daki yüksek binada ölen üç kişi aramızda olabilirdi.
Kartalkaya’daki 78 kişi aramızda olabilirdi.
Bu ölümlerin hiçbiri gerçekleşmeyebilirdi.
Belki depremde ölmeyi bekleyenler artık vazgeçer.