Yaz geldi mi, ben Küçükkuyu’ya dönerim.

Orası benim için sadece bir tatil yeri değil, yıllardır devam eden bir yaz geleneği… Şortumu, parmak arası terliğimi giyip Gleen Beach Otel’e adım attığım an, tüm yılın yorgunluğunu askıya alırım.

Bu yaz da öyle başladı — ama öyle bir an yaşandı ki, bu yıl biraz daha başka…

Oğlum Ali ve Polonyalı nişanlısı Katarzyna da bu yıl bizleydi. Ve o büyülü an…

Ali, Gleen Beach Otel’in denize nazır odalarının balkonunda, sabah cam açıldığında odaya dolan mis gibi deniz kokusu eşliğinde günlerine başlarken, akşamına hayatlarının en romantik anına tanıklık ettik. Otel personeli, o kadar içten ve zarif bir şekilde bu özel ana ortak oldu ki… Sadece bir organizasyon değil, adeta kalpten bir hazırlık yapıldı. Mumlar, ışıklar, çiçekler ve en önemlisi o sıcaklık… Sanki kendi çocukları evleniyormuş gibi heyecanla, coşkuyla, aşkla hazırlandılar. Gleen Beach sadece konakladığımız yer değil, bu yaz hikâyemizin başrol oyuncularındandı.

Günler, dostlarla sabahlara kadar edilen sohbetlerle, köy pazarlarından taşan bereketle geçti.

20 yıllık dostum Esra Gökhan, zarif annesi Güler Teyzem, abisi Hikmet Gökhan ve benim canım Ayşen’imle geçirilen her an ayrı bir huzur…

Geceleri Rum mezeleriyle donatılmış sofralar, sabahları Yeşilyurtlar’dan esen serinlikte içilen kahveler, Adatepe’den gelen tarih kokusu ve denizin içinden yürür gibi girilen o şahane iskele…

Her yazın kendine göre bir kokusu, bir şarkısı olur ya…

Bu yaz, deniz kokusu, ev yapımı salça, taptaze köy biberi ve yüzükle kutlanmış bir aşkın şarkısıydı bizim için.

Bagajım yine dopdolu döndü İstanbul’a: Çanakkale domatesi, zeytinler, peynirim, bamyam, yıllık zeytinyağım, salçalarım…

Ama en çok da kalbim doluydu.

Küçükkuyu… Şortla, terlikle, aşkla, dostlukla…

Ve artık küçük küçük büyüyen bir aileyle…

Her yaz seninle yeniden.