Uyan Sunam Uyan Derin Uykudan
28 Temmuz 2025

Kurtuluş yok

Tek başına

Ya hep birlikte

Ya hiçbirimiz” 

Doğru söze ne denir…Bunların topluca söylendiğini işitmek hoşuma gidiyor.

Sonra bakıyorum etrafa. 

Bir telaş, bir telaş.

Herkes ‘kendini’ -aklına göre- kurtarma peşinde.

Kimileri çoktan buradan kaçmış. 

Döneceği filân hikâye.

Ya da pılısını pırtısını toplamış, kaçtı, kaçacak. 

Bireysel Tedbirler” -neme lâzım- alınmış.

Bazı liseler, “yurtdışına öğrenci ihraç şirketi” gibi de, bilmeyen var mıdır bu ülkede?

Boşuna mı her gün karşınıza çıkan, “şuraya yerleş hem cennet hem çok ucuz” algoritma işi ilânlar, “al bir ev kap vatandaşlığı” “haber” (!) bombardımanı. 

Doktorlar gidiyorsa, dert edeceğimize neredeyse zil takıp oynanıyor.

Sonra, kurtuluş yok tek başına de gitsin.

Merak ediyorum, hem o şarkı/sloganı dillendirip, sonra evine dönünce yastığa başı değer değmez uyuyabiliyor mu öyleleri?

Asıl bu zihinsel çatlaktan kurtuluş nasıl olacak… 

Biri çıkıp onu anlatmalı.

Pompala yıkılası bireyciliği, 

pompala dünyayı uçuruma getirmiş liberal açgözlülüğü, patlayana kadar şişir narsisizmi, uydur pembe hikâyeleri, düş yollara.

Açlıktan ölenlere, “ölme ölme eşeğim ölme”* gelecek parlatma satıcılığı yap, hayat tarzın için hızdan tık nefes kaldığında, kendini seçtiğin hedonist yolda rahatlatan şırınga kavramlar’la avut.

Bunları bilmezmişsin gibi, çocuklara gelecekte paçalarını kurtartmak için ideolojik şekillendirmeyle statükoya göbekten bağlı “elit insan yetiştirme zihniyeti”nin tonla para ödeyerek hâlâ ortakçısı ol, onları da o hibrit yaşama alıştır, ülkelerinden vaz geçmelerine hiç için sızlamasın, üstüne üstlük o meseleyi bir de kendine yont, hor gör kendi kültürünü, her şey için hep halkını suçla, püskürt sana karşı gelen başkalarını, görmezden gel kendinin de boğazına kadar içinde olduklarını. 

Ört-bas et bildiğin bilumum pislikleri.

Sonra sıkış.

Unuttuklarını, çok eskide bıraktıklarını hatırlamaya çalış.

Ya da nedense birden “yalnız kalmak” gibi bir ‘tatlı telâşa’ kapıl.

Bir başına yaptıklarımızın hepsini sanki hep başkasına soran biziz gibi.

Hiçbir eğri büğrü planı olmayan, karışık hesap-kitapsız pürü-pak kişilermişiz gibi.

Carl Jung’un dediği gibi:

Kendini bilen bir insan yalnızca ışığını değil, gölgesini de tanır.”

Hiç değilse bunu anlamazmış gibi yapmayalım.

Melâli anlamayan nesle aşina değiliz” demiş Şair.

Bu da bizim kuşağın ona katkı olarak eklediği:

Karşı durmayı anlamayan nesle aşina değiliz.

Dünyanın neredeyse tamamı öyle.

(Sözüm dürüst, sade insanların tümünden dışarı elbette.)

Su akıyor, birileri suskun suskun bakıyor.

Birileri habire testiyi dolduruyor.

İsmet Özel’in kitabı gibi:

Surat asmak hakkımız.”

***

*Nasreddin Hoca, eşeğinin her gün arpasını azaltmaya ve hayvanın günlük payından kesmeye mecbur kalmış. Her gün birer parmak eksilen arpa, son zamanlarda iyice azalmış. Hoca hayvana yem verirken onunla konuşur gibi yaparmış; “Aman benim emektar eşeğim, sakın açlıktan ölme. Senin için on dönüm yonca ektirdim, yaza bitecek.”

ÇOK OKUNANLAR