Hadi Gel de Mutlu Ol!
28 Temmuz 2025

Hadi gel de mutlu ol.

Huzurlu ol.

Gülümse, umut et, üret.

Mümkün mü?

Eğer hâlâ insansan…

Eğer hâlâ içinde bir parça vicdan, bir tutam empati kaldıysa, çevrende olan bitene duyarsız kalmak mümkün değil.

Savaşlar…

Kadınlar, çocuklar, siviller bombaların altında.

Açlıkla, susuzlukla, ölümle sınanan savaşzedeler.

Gözümüzün önünde yaşanıyor bu karanlık ama birileri hâlâ “akşam ne yesek?” derdinde.

Ülkem desen…

Dört bir yandan yanıyor.

Yanan yalnızca ağaçlar değil,

Hayvanlar, ormanda mahsur kalan canlar…

Ve onları kurtarmak için canını feda eden kahramanlar.

Bir kurtarma görevlisi daha şehit oldu geçenlerde.

Bunu bir cümlede geçiştirmek bile vicdan yıpratıyor.

Kadınlar katlediliyor.

Hayvanlar işkence görüyor.

Doğa perişan.

Sokaklar sessiz çığlıklarla dolu.

Ve ekonomik gerçeklik…

Kira mı?

Yiyecek mi?

Sağlık mı?

İlaç, elektrik, su, doğalgaz?

Hepsi birden sırtımızda.

Ağırlığı öyle bir bastırıyor ki, artık omuz değil, ruh çöküyor.

Ruh sağlığımız zaten alarm veriyor.

Anksiyete, uyku bozuklukları, panik ataklar, stres kaynaklı agresyonlar…

Sanki hepimiz aynı sessiz çığlığın içindeyiz.

Bir sabah daha yorgun uyanıyoruz, bir akşam daha huzursuz uyuyoruz.

Bu şartlarda “normal kalmak” artık başlı başına bir başarı gibi.

Kimse iyi değil, sadece kimse itiraf etmiyor.

Ama biz?

Devam ediyoruz.

Nasıl mı?

Maskelerle.

Görünmez, delik deşik olmuş, içimizi zar zor tutan maskelerle…

Her Pazartesi, sanki hiçbir şey olmamış gibi giyiniyor, hazırlanıyor ve işimize gidiyoruz.

Sanki gece yatmadan önce haberleri izlememişiz gibi,

Sanki o yangın yerinde bir can daha kaybolmamış gibi…

Gülüyoruz.

Konuşuyoruz.

Plan yapıyoruz.

Ama içimiz kanıyor.

Bir zorunluluk bu.

Hayat devam etmeli çünkü faturalar beklemiyor.

Aidat yatacak.

Kira gecikmeyecek.

Market poşeti dolacak.

Ve dönmeye devam edecek o çark.

Hamster gibi koşuyoruz…

Varılacak bir yer yok, onu da biliyoruz ama duramıyoruz.

Çünkü durmak, her şeyi duymak demek.

Duyunca da delirmemek imkânsız.

Ve bir grup insan var…

Hiçbir şey olmamış gibi yaşıyorlar.

Hiçbir dert yokmuşçasına…

Sanki başka bir ülkede, başka bir dünyadalar.

Bir ekran uzaklıktalar bize.

Ama aynı sofraya oturmuyoruz, aynı havayı solumuyoruz, aynı endişeyi taşımıyoruz.

Biz buradayız.

Yaralı ama ayaktayız.

Sistemin içinde, ruhumuzu kaybetmeden yürümeye çalışan milyonlarız.

Ve hâlâ insanız.

Belki bu bile yeterince devrimci bir şeydir şu çağda.

Hayat devam etmiyor aslında, biz onu devam ettirmek zorunda kalıyoruz.

ÇOK OKUNANLAR