Son dönemde özellikle TikTok, Instagram ve YouTube gibi sosyal medya platformlarında “sezgisel beslenme” kavramı dikkat çekici bir şekilde öne çıkıyor. Katı diyet kurallarına karşı bir alternatif olarak sunulan bu yaklaşım, bireylerin açlık ve tokluk sinyallerine göre beslenmesini öneriyor. Kilo takıntısından uzak, bedensel farkındalığı esas alan sezgisel beslenme, özellikle gençler ve beden olumlama hareketini destekleyen kullanıcılar arasında hızla yayılıyor.
Uzmanlara göre sezgisel beslenme, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik iyilik halini de destekliyor. Kalori saymadan, yasak listeleri olmadan, suçluluk duymadan yemek yemeyi teşvik eden bu sistem, bireylerin yeme davranışlarını daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir zemine oturtmayı amaçlıyor. Sosyal medyada ise bu anlayış, “diyetsiz yaşam”, “yemekle barış” ve “kendini dinle” gibi etiketlerle milyonlara ulaşıyor.
Beslenme uzmanı ve diyetisyenler de bu akıma temkinli fakat olumlu yaklaşıyor. Sezgisel beslenmenin doğru bir şekilde uygulanması halinde yeme bozukluklarının önlenmesine katkı sağlayabileceğini belirten uzmanlar, bu yöntemin bireylerin kendilerini daha özgür ve huzurlu hissetmelerine yardımcı olduğunu ifade ediyor.
Sezgisel beslenmenin popülerleşmesinde sosyal medya içerik üreticilerinin büyük payı var. Günlük vloglar, tarif videoları, farkındalık içerikleri ve beslenme günlükleri aracılığıyla binlerce kişiye ulaşan bu trend, diyet kültürüne alternatif olarak yükseliyor.
Sezgisel yeme, bireylerin kilo vermesi ve sağlıklı bir yaşam sürmeleriyle ilgili muhtemel bir yaklaşım olarak gelişti. Ancak araştırmacılar bu yaklaşımın kilo kaybını veya uzun vadede kilo vermeyi sağlayabileceğine dair yeterince destekleyici çalışmanın olmadığına vurgu yapıyor. Nitekim sezgisel yemenin amacı kilo vermek değil insanların besinlerle olan ilişkisini iyileştirmek. Bu sebeple doktorlar ve diyetisyenler bu “diyet dışı” diyet yaklaşımının sonuçlarının kişiden kişiye farklılık gösterdiği konusunda uyarılar yapıyor.