Türkiye, geçen yılın son günlerinden itibaren bir iş insanının, İnan Kıraç’ın yaşadığı trajediyi konuşuyor.
Her şey İnan Kıraç’ın 24 Aralık 2024 günü İstanbul Büyükçekmece Belediyesinde herkesten gizli bir törenle Emine Alangoya ile evlenmesiyle başladı.
Bu evlilik, İnan Kıraç’ın kızı İpek Kıraç açısından bardağı taşıran damla oldu ve genç kadın babasına karşı hukuki yollara gitmeye karar verdi.
İstanbul Anadolu Adliyesinde önce babasının aki melekelerinin yerinde olmadığı iddiasıyla babasına vasi atanması için dava açtı; ardından bunu tamamlayacak şekilde aynı mahkemede bir de babasının Emine Alangoya ile yaptığı evliliğin iptali için dava açtı.
10Haber’in yakından takip ettiği süreç içinde mahkeme önce İnan Kıraç’ı Adli Tıp Kurumu’na sevk etti. Buradan Kıraç’ın imza atma ehliyetinin bulunmadığına dair rapor çıkınca aynı mahkeme iki avukatı İnan Kıraç’a vasi olarak tayin etti.
Ardından İnan Kıraç’ın Emine Alangoya ile olan evliliğinin de iptaline karar verdi mahkeme bu ayın başında ve kamuoyu baba ile kızı arasında suların durulduğunu düşündü.
Meğer henüz sular durulmamış
Oysa durumun hiç de öyle olmadığı son bir hafta içinde ortaya çıktı. Çünkü, İnan Kıraç’a mahkeme tarafından atanan vasiler, İnan Kıraç’ın kendi kızı aleyhine açtığı davaları durdurmak bir yana sürdürüyordu. Yani vasi atanması ve evlilik iptali davalarında İpek Kıraç’ın kazandığı düşünülüyordu ama henüz Kıraç bir şey kazanmış değildi.
Bu konuda ilk dolaylı haber, mahkeme tarafından İnan Kıraç’a vasi olarak atanan iki avukatın İnan Kıraç’ı hukuken temsil etmek üzere avukatlar tutmaya başlamasıyla duyuldu.
Daha önceki yıllarda İnan Kıraç ile kızı İpek Kıraç’ın arası, Suna Kıraç’ın mirası nedeniyle açılmıştı.
Suna Kıraç vasiyetini İpek henüz 8 yaşındayken düzenledi
İpek Kıraç, 1984’ün 29 Kasımında İstanbul’da doğdu. Biyolojik annesi onu bebekken terk etti. Henüz çok küçük yaştayken, çocukları olmayan Suna ve İnan kıraç çifti tarafından evlat edinildi. Yeni anne babası onu sevgiyle büyüttü.
İpek henüz 8 yaşındayken, annesi Suna Kıraç önemli bir karar aldı ve bu kararını hayata geçirmek için İstanbul Kadıköy’de bir notere gitti. Suna Kıraç, Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç’un kızıydı ve bu sıfatıyla, Koç Holding’in çoğunluk hissesine sahip olan Temel Ticaret ve Yatırım AŞ’nin yüzde 20,13 payına sahipti. 1992 yılında gittiği noterde düzenlediği vasiyetnamesinde bu hisselerin tamamını henüz 8 yaşında olan kızına bıraktığını, geri kalan mirasının ise Medeni Kanun uyarınca dağıtılmasını uygun gördüğünü söyledi.
Vasiyetten bütün ailenin haberi vardı
Bu vasiyetname düzenlendiğinde henüz Vehbi Koç hayattaydı, Suna Kıraç Koç Holding’in finanstan sorumlu yönetim kurulu üyesiydi, İnan Kıraç ise Koç Holding’in İdare Komitesi üyesiydi ve aynı zamanda holdingin otomotiv grup başkanıydı.
Suna Kıraç’ın böyle bir vasiyetname hazırladığını babası Vehbi Koç’tan, kardeşlerinden ve eşi İnan Kıraç’tan gizli tutmuş olmasına, bu vasiyetin Kıraç’ın 2020’de ölümünden sonra konuyla ilgili insanlara bir sürpriz olarak gelmesinin olasılığı çok düşük. Nitekim, İnan Kıraç bu vasiyetin varlığını bildiğini mahkemede kendi ağzından söylediği için daha sonra kızına karşı açtığı davayı kazanamadı, mahkeme bu vasiyeti onayladı, Temel Ticaret hisseleri tartışmasız biçimde İpek kıraç’a geçti, o da Koç Holding yönetim kuruluna girdi.
Baba kız Suna Kıraç’a baktılar
Suna Kıraç’ın 1992’de yaptığı bu tercih onun ne evlilik ilişkisini ne de İnan Kıraç’la birlikte kızları İpek’le olan ilişkilerini değiştirdi. Bilenler hep İpek’in sevgiyle büyütüldüğünü, İnan ve Suna Kıraç’ın kızlarının üzerine titrediklerini anlatıyor.
2000 yılında, İpek henüz 16 yaşındayken annesi Suna Kıraç’a ALS hastalığı tanısı kondu. Bu tanı ailenin hayatını alt üst etti. Suna Kıraç bu hastalık yüzünden yavaş yavaş bütün hareket kabiliyetini kaybetmeye başladı. En sonunda kendi başına nefes alamaz, yutkunamaz, konuşamaz hale geldi. Çok uzun süre yatalak hasta olarak kaldı, büyük bir ihtimamla bakıldı.
Eşi İnan Kıraç, kızı İpek Kıraç onu sanki hayatı normalmiş gibi hissettirmek için ellerinden geleni yaptılar. Bütün imkanlar zorlandı, Suna Kıraç o haldeyken defalarca yurt içi ve dışı gezilere gidildi, hastalığı sırasında Suna Kıraç daha sonra çok satarlar listesine girecek kitabını yazdı.
Babasıyla arası erkek arkadaş yüzünden mi açıldı?
İpek Kıraç annesinin hastalığı sırasında büyüdü, Türkiye’de Koç Lisesi’nin ardından ABD’de Brown Üniversitesinden mezun oldu ve bir süre sonra babasıyla birlikte, babasının Kıraça Holding adlı şirketinde çalışmaya başladı. Bu şirketin bir kuruluşu olan ve yat üreten Sirena Marine, İpek Kıraç tarafından kuruldu ve yönetildi.
Ancak babayla kızın arası, İpek Kıraç’ın uzun süredir birlikte olduğu bir erkek arkadaşından ayrılmasından sonra açılmaya başladı. Suna Kıraç’ın 2020’deki ölümünden sonra ise bu mesafe arttı. İnan Kıraç kızının evlenmesini istiyordu, annesi öldüğünde 36 yaşında olan İpek Kıraç ise kendini hazır hissetmiyordu.
Paris’teki ev kavgası
Annesiyle babasının zamanında Paris’te aldıkları ve sık sık içinde vakit geçirdikleri evle ilgili yaşanan bir tartışma babayla kızın arasını ciddi şekilde açtı. İnan Kıraç kızını evin kilitlerini değiştirmek ve eve el koymakla suçluyordu.
Arkası çorap söküğü gibi geldi. İnan Kıraç kızından sürekli “evlatlık” diye söz etmeye başladı, onu evlatlıktan reddetmeye ve kendi mirasından mahrum bırakmaya karar verdi. Bir yandan evlatlıktan red için mahkemede dava açtı, bir yandan da kendine yeni bir vakıf kurarak bütün mal varlığını bu vakfa aktardı, böylece miras dışı bıraktı. Bu vakfın başına da daha sonra evleneceği Emine Alangoya’yı yönetici olarak geçirdi.
Şimdi, İnan Kıraç’a vasi atanmış olması, Emine Alangoya ile olan evliliğinin mahkeme tarafından iptal edilmiş olması sonrası baba ile kızı arasındaki mal paylaşımına dayalı hukuki sorunların da bitmiş olması beklenirdi ama bu sorunlar aynen eskisi gibi devam ediyor.
128 milyon liralık avukat
İnan Kıraç’a vasi olarak atanan avukatlar, ilk iş olarak daha önce bizzat İnan Kıraç’tan vekalet almış ama Kıraç’ın imza yetkisi kaldırıldığı için vekaletleri düşmüş olan avukatların yerine kendileri avukat atamaya başladı. Böyle seçilen avukatlardan biri, Çorum Barosu avukatlarından Eşref Kaya isimli bir avukattı.
Eşref Kaya dün T24 haber sitesinden Cengiz Anıl Bölükbaş’a konuştu ve “İnan Kıraç’ın malını yağmalamak istiyorlar. Biz de buna izin vermedik. Vermeyince beni, hâkimi, mahkemeyi değiştirmeye uğraşıyorlar. İnan Kıraç’ı dolandırmaya çalışıyormuş gibi bir hava yaratmaya çalışıyorlar ama tam tersi onlar dolandırmaya çalışıyor” dedi.
Eşref Kaya’nın adı birkaç gün önce İnan kıraç’ın vasisi avukatların yaptığı açıklamayla gündeme geldi. Vasiler, Eşref Kaya’nın takip etmekte olduğu davanın büyüklüğünün 3,2 milyar lira olduğunu, bu yüzden avukatlık ücretinin de 128 milyon lira olarak belirlendiğini duyurmuştu.
Eşref Kaya ise henüz hiç para almadığını söylüyor, “Harcamaları cebimden yapıyorum” diyor, adının duyulmasını ve medyada 128 milyon liranın yazılmış olmasını “medya operasyonu” olarak niteleyip İpek Kıraç’ı suçlıuyor.
“İnan Kıraç’ın malını yağmalamak istiyorlar”
Eşref Kaya şöyle demiş:
“İnan Kıraç’a vasi tayin edildi biliyorsunuz. Bir insan kısıtlanınca, kısıtlandığı zaman daha önceki verdiği vekâletler otomatik hükümsüz kalıyor. Kimse arzu etmedi onların avukatlarını. Ben daha önce mesela FETÖ’nün şirketlerine kayyımlar atandığında onların avukatlığını yaptım. Yani bu konuda tecrübem var. 30 yıllık meslek geçmişim var. Benim bu davaları takip etmem istendi ve davaları da gayet başarıyla götürüyoruz. İnan Kıraç’ın evliliği iptali üzerine kızı İpek Kıraç birtakım tekliflerle geldiler. ‘Davaları kapatalım, anlaşalım’ dediler. Fakat biz kabul etmedik. Çünkü İnan Kıraç aleyhine bir işlem yapamayız. Biz suç örgütü suçlamasıyla suç duyurusunda bulunduk. Uzlaşılacak bir durum yoktu. İnan Kıraç’ın malını yağmalamak istiyorlar. Biz de buna izin vermedik. Vermeyince beni, hâkimi, mahkemeyi değiştirmeye uğraşıyorlar. Şikayetler yapıldı, usulsüz hiçbir işlemimiz yok. Bunun üzerine her şeyi reddedince son aşama olarak öyle bir medya operasyonu çektiler.
Ben otuzun üzerinde davasına bakıyorum İnan Kıraç’ın. Bu davalarla ilgili sözleşme yaptık. Mahkemenin her işlemi denetime tabidir. Bizim de her işlemimiz denetim altındadır. Kafamıza göre böyle bir işlem yapamayız. Bizim ve yapılan sözleşmede avukatlık asgari tarifesinin en altındaki. Orana göre yapıldı. Avukatlık kanunu 164. madde der ki, bir avukatın ücreti en az yüzde 10 olmak üzere yüzde 30’a çıkabilir. Biz en minimum oran olan yüzde 10 üzerinden anlaşma yaptık bütün davalar için. Onlar sadece ekonomik büyüklüğü olan bu davayı göz önüne alıyorlar. 3,2 milyarlık bir dava, onun da yüzde 10’u 320 milyon eder. ‘Avukat bu kadar para alır mı?’ diyorlar. 1 TL almadığımız davada bizi suçlamaya çalışıyorlar. Birçok davaya bakıyoruz biz. Mesela Emine Alangoya’nın çalışanlarının marifetiyle İnan Kıraç’ın hesabından 180.000.000 lira para çekilmiş. İnan Kıraç’ı yağmalamaya çalışıyorlar. Suç duyurularında bulunduk.
Biz şimdi emek veriyoruz, çalışıyoruz. Sanki hiçbir iş yapmamışız gibi konuşuluyor. Bir sürü işlem yapıyoruz. Ama sorun yok diye düşündük. Şimdi onlar da bunu engellemek için böyle bir haber yaptırdılar. Bir para ödettirmeyelim diye düşünüyorlar. İnan Kıraç 88 yaşında. İpek Kıraç kızı olduğu ve miras ona kalacağı için vefat ettiği zaman bu davaların hepsi sonuçsuz kalacak. Hem bu para ödenmesin hem de bu süreçte avukat devre dışı kalsın istiyorlar. İnan Kıraç’ı dolandırmaya çalışıyormuş gibi bir hava yaratmaya çalışıyorlar ama tam tersi onlar dolandırmaya çalışıyor.”