Sevgili İrem, spor hocasını çok arzuladım, bu aldatmaya girer mi?
02 Ağustos 2025

Merhaba İrem,
Ben 38 yaşındayım, evliyim, bir oğlum var, eşimle 12 yıldır beraberiz. Kötü bir evlilik değil, ama son birkaç yıldır cinsel hayatımız sanki … Var ama bağlantı kurulamıyor. Neyse, esas meselem şu: Geçen ay pilates dersine başladım. İlk derste bir spor hocası vardı — öyle Brad Pitt falan değil yani, ama öyle bir elektrik çarptı ki beni. İçimden “Ben hâlâ istek duyabiliyor muyum?!” diye bir ses geldi. Sence bu his ihanete girer mi? Yoksa hormonlarım “hey kızım hâlâ canlıyız!” mı diyor? Ben ne yapayım? Pilatesi bırakayım mı, yoksa hayatı mı sorgulayayım?

Değerli Okurum,
Ahh o spor hocaları… Nice evlilikleri sorgulatmış, nice hormonları dürtmüştür!

Sana çok güzel bir haberim var: Evet, hâlâ canlısın. Ve hayır, bu his ihanete girmez. Bunu bir “güncelleme bildirimi” gibi düşün. Beynin diyor ki: “Hey! Bu beden sadece market listesi ezberlemek, çorap eşlemek ve belgesel aralarında uyuya kalmak için yaratılmadı!”

Uzun ilişkilerde “uyarıcı çeşitlilik” azalır. Bu, eşini sevmediğin anlamına gelmez. Ama beynin uyarılmak için yeni bir senaryo ister. O senaryo bazen spor hocası olabilir. Bu bir “ilgi kaçamağı”dır, “bedensel uyanış”tır — ve evet, oldukça yaygındır.

Şimdi şu sorulara dürüstçe yanıt ver: Eşinle cinsellik dışı yakınlığınız ne durumda? Birlikte güldüğünüz, saçma sapan anlar yaşıyor musunuz? Son 1 yılda yeni ne denediniz? Eğer cevaplar hep “hımm” diye başlıyorsa, o zaman mesele pilateste değil, mesele ilişkiye “yeni bir nefes” bulmakta.

Evliliği suçlama, sıradanlığı suçla. Ve o sıradanlığa küçük kaçamaklar ekle: Yeni bir fantezi, yeni bir ortam, hatta belki yeni bir parfüm bile fark yaratır. Önemli olan vazgeçmeden, yeniden denemek.

Sevişmeden de iyi bir eş olunur mu?

Merhaba İrem,
Ben 35 yaşında, evli, çocuksuz bir kadınım. Eşimle aramız iyi, hatta çoğu zaman çok iyi. Onu seviyorum, ona saygı duyuyorum, hayat ortağım gibi hissediyorum. Ama cinsel hayatımızla ilgili kafamda bir düğüm var: Son zamanlarda canım istemediği halde, yine de onun gönlü olsun diye birlikte oluyorum. “Nasıl olsa geçecek” diye düşünüyorum, ama bazen bedenim orada olsa da ruhum başka bir odada gibi. Kendimi kandırıyor gibi hissediyorum. Ama işin kötüsü, bunu yapmadığımda da “kötü eş” gibi hissediyorum. İstemek zorunda mıyım? Her seferinde tutkulu, arzulu olmak mı gerek? Yoksa bu da evliliğin doğal bir hali mi? Yani… sevişmeden de iyi bir eş olunur mu?

Değerli okurum,
Öncelikle sana kocaman bir sarılma gönderiyorum çünkü yazdıkların birçok kadının (ve aslında erkeğin de) iç sesi gibi. “Ben istemiyorum ama onu kırmak da istemiyorum” çizgisinde yürümek… evlilikte çok tanıdık, ama çok az konuşulan bir mesele.

Şimdi gelelim senin muazzam soruna: İstemeden yapılan seks, gerçekten seks midir? Cevap: Beden açısından evet. Ruh açısından… gri alandayız. Cinsellik, sadece istek değil, bazen bağlılık, alışkanlık, hatta vicdan duygusuyla da yapılabiliyor. Ama sürekli olarak “kendini ikna ederek” birlikte olmak, bir noktadan sonra sadece eşini değil, seni de tüketir.

Evlilikte şöyle bir mit var: “İyi bir eş her zaman hazır, ilgili ve arzulu olmalı.” Hayır efendim! İyi bir eş bazen yorgun olur, bazen uzak olur, bazen sadece sarılmak ister. Bazen de arzusu ancak başladıktan sonra gelir (evet, bu da normal). Ama her seferinde kendi arzunu yok saymak? O, seni yavaş yavaş dokunulmak istenmeyen biri haline getirir. Kendi bedenine karşı yabancılaşmana yol açar.

Eşinle dürüstçe ama suçlamadan konuş. “Son zamanlarda isteğim az ama bu seni istemediğim anlamına gelmiyor” demek, mucizeler yaratır. Çünkü eşin tahmin bile etmiyor olabilir. Kendini suçlama. Arzu her zaman coşkuyla başlamaz. Bazen ilgiden, bazen bir gülümsemeden doğar. Bazen de hiç doğmaz. Bu seni kötü biri yapmaz. Kısacası iyi bir eş olmak demek, kendini yok saymak değil, kendini de dahil ederek sevmek demek.

Eşim cinsellik yaşarsak terapi biter diye korkuyor

Merhaba İrem,
Ben 39 yaşındayım, evliyim, iki çocuk annesiyim. Eşimle 10 yıldır evliyiz. Son 2 yıldır evliliğimizi kurtarmak için çift terapisine gidiyoruz. Gidiyoruz dediysem… Ben daha çok gidiyorum, o daha çok dinliyor. Şimdi sorum şu: Eşim, cinselliğimizi düzeltebileceğimiz anlarda hep geri çekiliyor. Ne zaman bir yakınlık yaşanacak gibi olsa, duygusal bir şey söylesem ya da tensel temas başlasa hemen soğuyor. Önceden hiç böyle değildi. Geçenlerde şaka yollu “Yahu biz tam yol alıyoruz, sen hemen duruyorsun. Terapiye malzeme mi bırakmak istiyorsun?” dedim. Cevap mı? “Bilmiyorum. Belki de evet.” Bu bir şaka mıydı, yoksa adam gerçekten sorun çözülürse terapi biter diye mi korkuyor? Ben ne yapayım? Cinsellik mi yaşayayım, terapinin heyecanını mı bozmamayayım?

Değerli Okurum,
Ne güzel bir soruyla geldin! Eşinle aranızdaki bağ kopmamış belli, hâlâ dokunma, hissetme, hatta şakalaşma çabası var.

Bazı insanlar için sorunlu ilişki, kimliğin bir parçası haline gelir. Yani derdi çözerse, kendisi de çözülecek gibi hisseder. Sanki “iyileşirsek seni sevmekten vazgeçerim” gibi saçma ama samimi bir korku yaşar.

Eşin büyük ihtimalle şu anda “cinselliğin dönüşünün ilişkinin iyiye gittiğinin kanıtı” olduğunun farkında. Ve bu onu hem heyecanlandırıyor, hem de ürkütüyor. Çünkü o zaman ne yapacak? Seanslarda ne konuşacak? Ya terapist “artık sizi mezun ediyoruz” derse?

Bu konuya mizahını da kat ama ciddiye al. “Gerçekten mi terapi bitecek diye mi korkuyorsun?” gibi bir soruyu samimiyetle sorman işe yarar. Yakınlığı illa ki yatakta arama. Onunla otur, dokun, birlikte sus, ama seks beklentisi yaratmadan. Bu bazen güvenli bir zemin sağlar.

Terapiste bu konuyu sen aç. Çünkü eşin açmaz. Güzel bir ilerleme alanı doğar. Ve son olarak: Seks, bir ilişkinin ödülü değil; bir parçasıdır. İyileşince seks yapılmaz. Seks yapılınca da iyileşmiş olunmaz. Ama dokunmak, arzu duymak, beraber gülmek… bunlar seansı bozan şeyler değil, “terapiyi başarıyla tamamlamış olmanın” işaretidir.

Kısacası, sevgili okurum: Sevişin. Dahası var mı kızım hadi anlat bakalım!

ÇOK OKUNANLAR