Bir gün mutlaka yargılanacak ve mahkum olacaklar
10 Ağustos 2025

Onları tanıyorsunuz. Muhaliflerini saf dışı bırakıyorlar. Medyayı susturuyorlar. Denetleyici kurumları ortadan kaldırıyor, bağımsız bürokratları işten atıyorlar. Yargıyı ele geçiriyorlar., Anayasa, yasalar yokmuş gibi davranıyorlar. 

Geçen hafta mesela, El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele, emrivaki bir Anayasa değişikliği ile, başkanlık süresi önündeki sınırlamaları kaldırttı. Kendini seçtirdiği sürece, ömür boyu başkan olabilmesinin önünü açtı. Trump ise, geçen hafta, işsizlik rakamlarını beğenmediği için istatistik kurumunun başkanını işten attı. Cumhuriyetçiler daha çok temsilci çıkarsın diye, Texas eyaletinin haritasını değiştirmeye girişti. Kendisiyle yapılan bir söyleşinin tamamını yayınlamadığı için düşman olduğu CBS televizyonunun (ilgili programı tümüyle yayından kaldırtmakla ve 16 milyon dolar tazminat almakla yetinmeyip) ana şirketi Paramount’un, Skydance adlı bir başka medya deviyle birleşmesini “kolaylaştırdı” ve böylece tüm üst yönetimin değişmesini sağladı.  

Bu tür haberler, haklı olarak, birçoğumuzun içini karartıyor. Sözünü ettiğimiz şeyler basit politik ayak oyunları değil. Birçoğu yasalara aykırı, anayasal suç. Bir kısmımız, bu “seçilmiş otokrat”ların soruşturulması ve yargılanması konusunda umudumuzu yitirdik. 

Ama geçen hafta Kolombiya’da hepimizin yüreğine su serpecek öyle bir şey oldu ki, “hayırlısıyla tamamına ererse,” içimizdeki müzmin karamsarlara bile “neden olmasın” dedirtebilir… 

Dokunulmaz sanılan eski başkan rüşvetten mahkum oldu

2002-2010 yılları arasında Kolombiya’da Devlet Başkanı olarak hüküm süren Alvaro Uribe, geçen hafta, kendisini bir dönem Kolombiya’yı kana bulamış olan milis kuvvetleri ile ilişkilendiren bir tanığa rüşvet verdiği gerekçesiyle Kolombiya mahkemesi tarafından 12 yıl ev hapsi cezasına çarptırıldı. Cezanın kesinleşmesi için temyiz aşamasının geçilmesi gerekse de on yıl kadar önce hayal bile edilemeyecek böyle bir kararın alınmış olmasının, Uribe hakkında daha büyük suçlamaların yargı önüne gelmesinin, tanıkların konuşmasının, belgelerin ortaya çıkmasının önünü açacağı düşünülüyor.

Yirmi yılı aşkın bir süredir, Uribe neredeyse dokunulmaz görünüyordu. Başkanlığı 8 yıl sürmüş, sonrasında senatör olarak siyaset arenasının etkili bir figürü olmaya devam etmişti. Başkanlığı döneminde, milyarlarca dolarlık ABD askeri yardımıyla, “Kolombiya’yı teröre boğan ve kana bulayan” FARC-EN gerillalarını (Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri – Halk Ordusu) etkisiz hale getirdiği söyleniyor, bu “başarısı” ile övgüler alıyordu. Hatta, George W. Bush tarafından, kendisine, ABD Başkanlık Özgürlük Madalyası dahi verilmişti. 

Gayrı-nizami silahlı güçler kurarak “terörle mücadele”

Tabii gerçek, bu çarpıtılmış başarı hikayesinden çok farklıydı. Birincisi, Uribe döneminde FARC’ın etkinliği azalmış olsa da kalıcı barış ve FARC’ın nihai olarak silah bırakması 2017 yılında gerçekleşmişti. Yani Uribe’nin Başkanlığı’nın (Anayasa gereği üçüncü kez seçilemediği için) sona ermesinden 7 yıl sonra… Babası FARC gerillaları tarafından öldürülmüş olan Uribe, başkanlıktan sonra, yeniden parlamentoya girip senatörlük yaparken, barış görüşmelerini engellemeye dahi çabalamıştı. 

İkincisi, Uribe “terörle mücadele”de gayrı-nizami silahlı güçleri (sağcı paramiliter grupları) kullanmış, başkanlık döneminde, paramiliter gruplara yasal dayanak sağlayacak “Özel Güvenlik Güçleri” yasası çıkarmış ve bu güçlerin iktidar ile olan bağlantılarının soruşturulmasını sürekli baltalamıştı. Uribe döneminde, yüksek mahkeme, parlamento üyelerinin üçte biri hakkında (seçim sahtekarlıkları da dahil) paramiliter gruplarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle soruşturma açmıştı. Uribe, yargıçlara karşı şiddetli bir karalama kampanyası başlatmış ve istihbarat ajanlarını yargıçların ve bağımsız gazetecilerin peşine takmıştı. 

Üçüncüsü, Uribe başkan olmadan önce, Antioquia eyaletinin valisiyken, o bölgedeki paramiliter gruplar ile Uribe’nin yakın ilişkisi olduğu ortaya çıkmıştı. Söz konusu paramiliter gruplar, bölgedeki köylülere yapılan saldırılardan, El Aro katliamından ve avukat Jesús María Valle’nin öldürülmesinden sorumluydu. 

Siyaset- ordu-paramiliter gruplar işbirliği

25 Ekim 1997’de, uyuşturucu işinde faaliyet gösteren paramiliter bir grup, Uribe’nin valilik yaptığı Antioquia eyaletinin tarımla uğraşan El Aro köyüne saldırarak, beş gün dehşet saçmıştı. 17 kişiyi öldüren milisler, çok sayıda kadına tecavüz etmişler, köyü ateşe vermişler ve 300 kişilik köyün geri kalanının evlerini, köylerini terk etmesini sağlamışlardı, 

Avukat Jesus Maria Valle, Antioquia valisi Alvaro Uribe’ye bir yıldan fazla bir süre, paramiliterlerin kırsal kesimi acımasızca ele geçirmesini ve orduyla işbirliği yapmasını durdurması için adeta yalvarmıştı. Uribe parmağını kıpırdatmadığı gibi Valle’yi “silahlı kuvvetlerin düşmanı” ilan etmişti. Bunun üzerine Valle, katliamla ilgili ifade verdiği savcılardan, paramiliter gruplar, ordu ve Uribe’nin işbirliğinin, sivilleri öldürüp topraklarını ele geçirmesiyle ilgili kapsamlı bir soruşturma yapmalarını talep etmişti. Kısa bir süre sonra, Avukat Valle’nin, Netflix’in ünlü Narcos dizisini izleyenlerin yakından bildiği, Medellin kentindeki hukuk bürosuna dalan takım elbiseli iki kişi, Valle’yi kurşun yağmuruna tutarak öldürmüştü. 

Terörle “mücadele edenler”, terörün büyüğünü gerçekleştiriyor

Kolombiya hükümetlerinin, ABD desteği ile tarımı makineleştirme ve büyük plantasyonlarda tarım yapılmasını sağlama amacıyla yürürlüğe koyduğu politikalar, Kolombiya köylülerinin topraklarını kaybetmelerine, tarım bölgelerinden göçmelerine veya büyük sermayenin tarım işletmelerinde işçi olmalarına yol açmıştı. Marksist-Leninist FARC gerillaları, 1964’ten beri gelir adaletsizliğinin sona erdirilmesi ve köylülere topraklarının iade edilmesi için savaşıyordu. Köylülerin kitlesel desteğine sahipti. Örgüt, finansmanını, Küba gibi bazı komünist ülkelerinden yardım almanın dışında, adam kaçırmalar ve fidye, kontrol ettikleri bölgeden vergi toplama ve uyuşturucu imalatı-ticareti ile sağlıyordu. 

Kolombiya devleti (ve derin devleti) önce ordu ile gerillaların (ve köylülerin) üzerine gitti. Sonra da paramiliter gruplar kurarak (kurdurarak) savaşa dahil etti. Haliyle bölge üzerinde egemenlik kurmaya çalışırken, FARC’ın mali kaynaklarını devralmamak olmazdı. (Tamamen halisane niyetlerle) uyuşturucu işi, bölgeden vergi toplama gibi etkinlikler de paramiliter gruplara geçiyor ve genişletiliyor, hatta FARC ile işbirliği yaptığı ileri sürülerek köylüler topraklarından sürülüyordu. Eh, milli servet olan topraklara da mecburen el konuyordu. Bütün bunların devletle/derin devletle, orduyla/polisle işbirliği yapılmadan gerçekleştirilmesi mümkün değildi. 

Kolombiya’nın resmi bir hükümet kurumu olan, “Ulusal Tarihsel Hafıza Merkezi”, 1981 ile 2012 yılları arasında sivil ölümlerinin %38’inden paramiliter grupların, %17 kadarından gerillaların, %10’undan Kolombiya güvenlik güçlerinin ve %27’ye yakınından ise diğer tanımlanamayan silahlı grupların sorumlu olduğunu tahmin ediyor.  Adam kaçırmalar ise (27 bini aşkın) hemen tümüyle FARC tarafından gerçekleştirilmiş. 

Eski paramiliterler ifade vermeye başlayınca

İşte geçen haftaki mahkeme kararının geri planında, bütün bu olaylar ve Uribe’nin 1990’larda bir paramiliter grup kurduğu iddialarına ilişkin yüksek mahkeme soruşturması var. Uribe, iddiaların bir kongre üyesi tarafından uydurulduğunu iddia etti, ancak yüksek mahkeme Uribe’nin savunmasını temelsiz buldu. Yerine, eski paramiliter tanıklıklara ifadelerini değiştirmeleri için ödeme yapıldığı iddialarını da içine katarak, Uribe hakkında yeni bir soruşturma başlatılmasını emretti. Uribe taktik olarak senato üyeliğinden istifa etti ve davanın yüksek mahkemeden alt mahkemeye taşınmasını sağladı. Savcılar davayı ilerletmek istemiyor gibi görünüyordu ve yıllar boyunca olduğu gibi, bu davanın da önceki birçok soruşturmaya benzer şekilde sonuçsuz kalacağı düşünülüyordu.  Ancak yeni bir başsavcının göreve gelmesiyle dava yeniden hız kazandı ve sonunda bu hafta 12 yıl ev hapsi cezasıyla sonuçlandı.

Ceza insanın gözüne hafif gibi görünüyor ama bunun bir ilk ve başlangıç olduğu unutulmamalı. Geride başka soruşturmalar, davalar var.

Uribe görevi devretmek zorunda kaldıktan sonra, onu izleyen ilk Başkan kendi Savunma Bakanı’ydı. Ancak yıllar içinde başkanlık makamı birkaç kez daha el değiştirdi. Bu süreç içinde bir yandan FARC ile barış görüşmeleri yürürken, bir yandan da paramiliter grupların tasfiyesine gidildi. Birçok üst düzey paramiliter lider hapse girdi. Verilen ifadeler, yapılan soruşturmalar, paramiliterler ile ordunun ve siyasi kurumların önemli kesimleri arasında yaygın bir işbirliği olduğunu, ordunun ve Uribe döneminde  genelkurmay başkanı olan Pedro Juan Moreno’nun El Aro katliamına karıştığını ortaya koyuyordu.  Moreno’nun Valle’nin öldürülmesini onayladığına dair kanıtlar da ortaya çıktı. Tabii Uribe bunların hepsini reddediyordu. Adalet mekanizması içinde hala bulunan yandaşları ise onu korumaya devam ediyor, süreci uzatıyordu. Ayrıca, Donald Trump yönetimi de Kolombiya mahkemelerini itibarsızlaştırmaya çalışıyor, mevcut Kolombiya hükümetini “Adalet teşkilatını bir silah olarak kullanmakla” suçluyordu. 

Buraya bir küçük not düşelim: Uribe’nin Genel Kurmay Başkanı Pedro Juan Moreno, Uribe’nin başkanlığının ikinci döneminden hemen önce helikopterinin düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Olay kayıtlara kaza olarak geçti. Ancak şimdi Başsavcılık, bunun bir kaza mı sabotaj mı olduğunu, olayın Uribe ile bir ilişkisi olup olmadığını da soruşturuyor. Haklı bir kuşku. Herhalde Moreno “çok şey biliyordu”. 

Kritik rol siyasette ve sivil örgütlerde

Peki ne oldu da işlediği suçların ortaya çıkmayacağı, onu yargılamaya cesaret edemeyecekleri, yandaşlarının koruma kalkanının sonsuza kadar devam edeceği konusunda kendisine pek güvenen Uribe, beklenmedik biçimde mahkum oldu?

Burada ismini anmamız gereken ilk kişi, Kolombiya’nın 7 Ağustos 2022’de göreve gelen Devlet Başkanı Gustavo Petro. Petro, senatörlük de yapmış eski bir gerilla ve Kolombiya’nın ilk solcu başkanı. Kolombiya’yı dönüştürecek reformlarla, iklim değişikliği, iç barışın kalıcı kılınması ve gelir eşitsizliği ile mücadele gibi konularla uğraşırken, geçmişe dönük adaletin sağlanmasını da gündeminin önemli bir maddesi yapmış. İşi kolay değil. Yılların mafya, suç örgütleri, devlet işbirliğini temizlerken çok sayıda çıkar çevresinin ayağına basıyor. Bu çevreleri destekleyenlerin protestolarını, komplolarını göğüslemek zorunda kalıyor. 

Otokrasi dönemlerinde işlenen suçların cezalandırılabilmesi için ben şahsen solcu bir hükümeti “gerek şart” olarak görenlerdenim. Ancak “yeter şart” değil. Bütün bu karmaşık suç ağının, yeri-zamanı geldiğinde deşifre edilebilmesi için sivil toplum örgütlerine de büyük iş düşüyor. Tanıklıkları, belgeleri toplamak, arşivlemek, günü gelince ortaya çıkarmak… Onların işi daha zorlu ve uzun soluklu bir mücadeleyi gerektiriyor. 

Burada da ikinci bir ismi anmamız gerekiyor. Bir kadın kahraman: Maria McFarland Sánchez-Moreno. Kendisi, RepresentUs (Bizi Temsil Et) adlı bir ABD’li sivil toplum örgütünün CEO’su. Örgüt, demokrasiyi korumak ve hükümetlerin hesap verebilir olmalarını sağlamak için çalışıyor. Sánchez-Moreno, “Burada Ölü Yok: Kolombiya’da Cinayet ve İnkar Hikayesi” adlı ödüllü kitabın yazarı. Uribe döneminin büyük kısmında Human Rights Watch’ın Kolombiya’da yürüttüğü araştırmalarda, ön cephedeki kişi olmuş. Uribe sonrası, Kolombiya hapishanelerine giderek, eski paramiliter mahkumlarla, grup komutanlarıyla görüşmeler yapmış ve bazı tanıklıkları bizzat kayda geçirmiş. 

Uribe’nin mahkumiyet haberini, Guardian gazetesi için, Maria McFarland Sánchez-Moreno kaleme aldı. Öykümüzü, onun sözleriyle noktalayalım: “Liderler ne kadar güç toplarsa toplasınlar, sonuçta kanunların üstünde değiller. Ve durum ne kadar umutsuz olursa olsun, cesaret ve kararlılıkla hesap verebilirlik yolunda ilerlemek için yapabileceğimiz çok şey var.”

ÇOK OKUNANLAR