Terzi-Modaevi-Hazır giyim koneksiyon… Bir ömür
13 Ağustos 2025

Birinci bölüm

Saka Çeşme Sokak, Konya Han Zemin kat Sultan hamam. Babamın iş adresi.

Dedemin lâkabı Gömlekçi Kemal Efendi.  Kuzguncuk’ta gömlek atölyesi var. Eşinin ve çocuklarının çalıştığı bir aile işletmesi. Baba tarafım doğuştan terzi ve sonrasında tüm kardeşler hazır giyimin bir ucundan tutmuş.

Beş ila altı yaşlarımda her cumartesi günü, sonraları tatillerde birlikte gittiğim bana büyülü gelen mekân. Gözüme dev gözükürdü. Vefatının yedinci günü bitince annemle gittiğimizde toplam 10 M2 bile olmayan o işyerinin bana kardeşime ve ailemize nasıl bereket getirdiğini anladım. 

Kasasından çıkan el yazısı bilançosu ise tüm alacak ve borç dökümü sonunda bizlere geleceğimizi garanti altına alabilecek bir mini servet bıraktığını gözlerim yaşlı anlamıştım. Dönemin esnafı tüm borçları ödedi. Biz de babamın tüm borçlarını ödedik.

O yaşlarda evimizde sürekli bir hareket var.  Sokak kapısının açıldığı holün ortasında yerde bir terazi. Rengârenk akrilik çileler tartılıyor. Gelen her kadına veriliyor. Kadınların el örgüsü getirdikleri patik ya da bebe kıyafetleri tartılıp aradaki fireye bakılıyor. Uygunsa her kadına parça başı hakkı ödeniyor. Yeni modeller ve çileler teslim ediliyor.

Benim görevim ponpon ve kordon yapmak. Bir de paketlemeye yardımcı olmak.

Bebe giysileri siparişleri el örgüsüyle yapılabilecek adetleri aşınca üretim zamanın mekanik triko el makinalarına terfi etti. Biz de annemle birlikte önce saç bantları sonrasında beyaz okul yakalarının üretimine başladık. Motorsuz ayaklı dikiş makinası. Benim de dikiş dikmeyi erken yaşlarda öğrendiğim yadigâr makinamız. Suteks in (1986 yılında kurduğum Hazır giyim ve konfeksiyon ihracat şirketim) girişinde özenle yerleştirilmiş duruyor. Kurulduğu andan itibaren annemin sonsuz desteğini aldığım halen devam eden şirketimiz.

Mezuniyet elbisemi, benim, kızımın gelinliklerimizi biraz yardım alarak kendim dikmiştim.

Yıl 1980. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi ve dış ilişkiler yüksek lisans diplomamı aldığımda eşzamanlı çevirmenlik mesleğini icra ettiğim için ekonomik durumum iyiydi pek de iş aramıyordum. İlk iş teklifi bütünleşmiş bir hazır boyahane ve giyim konfeksiyon fabrikasının yatırım projesi. 

Klasik ve polo yaka tişört-Polo-Gecelik pijama dikim bantları. Toplam 300 dikiş makinası otomatik kesim ve otomatik kalıp çıkarma birimleri dahil.  Alt kat boyahane tesisi. Örme giyim üzerine. Namı diğer penye üretim birimi.

Zamanın ruhu mu ilk iş teklifimin baba mesleğiyle ilgili olması bir tesadüf mü yoksa tevafuk mu? Hâlâ bilemiyorum.

(Tevafuk, iki şeyin birbirini karşılaması ve denk gelmesi demektir. Tesadüfe verilme ihtimali olmayan ve arkasında İlâhî bir kasıt ve iradenin varlığı hissedilen denk gelmelere tevafuk denir.) 

24 Ocak ekonomik kararları arifesi. Dışa açılıyoruz. Ekonomi zincirlerinden kurtuluyor. Dünya ile entegre olacağız. 1981’de Sermaye Piyasası kuruldu. Borsa 1986’da açıldı.1982’de döviz hesabının açılmasına izin verildi.1983/84’te dış ticaret büyük ölçüde serbestleşti.1984’te döviz işlemleri eşzamanlı olarak serbest bırakıldı.1989’da sermaye hareketleri serbestleşti. Hem ihracat hem yatırım teşvikleri cömertçe verilmiş. Okuldaki efsanevi ekonomi Hocamız Rahmetli Demir Demirgil kulağımıza üflemiş. Döviz getirici sektörlerde çalışın. Ülkemizin daha çok uzun yıllar dövize ihtiyacı olacak.

İnşaat ve boya makinalarının yapımı hariç yatırım teşvik projesi ve tüm teşvik kredilerinin alınması ile yatırımı tamamladım. İthalatları da sürdürüp fabrikanın zamanında açılmasını da tek başıma yürüttüm.

Bunu önce Galatasaray Lisesindeki özgün, derin ve çok yönlü, Boğaziçi Üniversitesinde aldığım köklü ve tamamen icraata yönelik eğitimime borçluyum. 

Bu kurumlardan birincisi bu yıl Liseye tercihte birinci sıraya çıkmış. GS camiası büyük bir aile. İkincisi ise yok edilmeye çalışılıyor. Var gücüyle direniyor. Bu arada ben dahil mezunlara sitem etmeden geçemeyeceğim. Ülke ekonomisinin yönetiminde büyük söz sahibi bu mezunlar kitlesi arenada vahşi hayvanlar tarafından yok edilmeye çalışılan gladyatörleri izler gibi seyrediyor. Her neyse geçelim ilerleyelim hanımlar beyler.

Yatırım biter bitmez ihracat seferberliği başladı. 

Gümrük Birliği öncesi ve sonrası ayrı bir yazıda anlatılacak. Aşağıdaki tabloda görüyorsunuz. Yalnızca ihracat rakamları var. Bunlara iç talebi de ilave edersek iki katına yaklaşırız. Ancak görünen köy de kılavuz istemiyor.

Dünyadaki toplam ihracat artışından daha büyük bir artış göstermiş sektörümüz. Hazır Giyim Konfeksiyon dünya ticaretindeki payını artarak koruyan bir sektörün doğduğu andan itibaren temsilcisiyim.

Bacasız sanayi olarak adlandırılan sektörümüz istihdamın da çözümüdür. Her bir makinaya 1,5 insan gücü varsayılır. En az onun kadar da yan sanayide çalışanları da dahil edersek. Ülkemizin en emek yoğun sektörüdür. Hemen ucuz işgücü sömüren patron klişesini içinizden geçirdiyseniz bir nefes alın.

Rahmetli Turgut Özal haricindeki hiçbir siyasi dönem sorumlularının sektörümüzün önemini anlayabildiği kanaatinde değilim. Muhalefeti ve iktidarı ne yazık ki bu sanayii ellerinin tersiyle itmektedirler.

Defalarca sunumlar yapılmış olsa da başlarını kuma gömmektedirler. Evet katma değeri yükse modaya yönelik üretim yapmalıyız. Zaten 44 yıllık ömrümüzde son 30 yılda zaten yapıyoruz. Perakende sektörü dünya standartlarına erişebildiyse bunu temelindeki oturmuş imalat yapan bizlere borçlu.

Tutturmuşlar ve haklılar teknoloji üretelim katma değeri yüksek sanayilere yönelelim. Peki kardeşim. Mevcut sektörleri yok ederek bitirerek niye yapalım bunu? Biri diğerinin alternatifi değil ki. Her ikisini birden korumak mümkün. Ancak bunu değerli büyüklerimize anlatmak ne mümkün?

Haftaya anlatmaya devam edeceğim. 

ÇOK OKUNANLAR