Bir tekno-oligark bitişiğinize yerleşirse neler olur…
AD-Architectural Digest’ de okuduğum India Roby imzalı bir yazından anlaşılan o ki, ‘Silicon Vadisi’nin milyarderleri’, gerçek hayatta sanki Monopoly oynar gibi, kendi mahallelerindeki, caddelerindeki bütün evleri satın alıyor.
Mark Zuckerberg, son 14 yıldır ‘koca bir mahallenin sahibi oymuş gibi’, tam 11 evde yaşıyormuş.
The New York Times’a göre, 2011’de San Francisco Körfez Bölgesi’nin varlıklı semtlerinden Crescent Park’a taşınmasından bu yana, bölgedeki “portföyüne” yaklaşık bir düzine mülk eklemek için 110 milyon Dolar harcamış.
Habere bakılırsa, Facebook’un kurucu ortağı iki sokağa yayılan bu binalardan beşini tek bir kompleks hâline dönüştürerek, kendisi ile ailesinin ana ikametgâhı olarak kullanıyormuş.
Esasında Mark Zuckerberg’in emlak portföyünde devasa Kauai malikanesi, Palo Alto’daki yazdığım mülkleri ve 23 milyon dolarlık Washington DC Malikanesi de bulunuyormuş.
Bu uçuk-kaçık teknoloji milyarderi, Palo Alto’daki, komplekse dönüşmüş o mülküne devasa (yaklaşık 650 metrekare) bir yeraltı alanı da eklemiş.
Ruhsatlara “bodrum” olarak geçen bu alanı, komşular “bunker” (sığınak) ya da “Milyarderin Yarasa Mağarası” olarak adlandırıyor.
Architectural Digest bu alanın gerçekten bir sığınak olup olmadığını doğrulayamasa da, Zuckerberg’in yeraltı yapılarına özel bir ilgisi olduğu açık.
Geçen yıl Wired dergisinde Kauai’deki mülkündeki sığınak tartışmaları gündeme geldiğinde, Zuckerberg bu durumu esprili bir şekilde karşılamış ve instagram’da, eşi Priscilla Chan’in kapının şifresini girmesiyle açılan, içinde video oyun oynadığı bir görüntüyü paylaşmıştı.
Bunu okuyunca “yahu bu adam kaç yaşında” diye merak edip baktım.
40’ını geçmiş.
Makalede sözü edilen diğer bir yapı, Kaliforniya’daki mahallede Ailenin özel okul olarak kullandığı bir bina.
The New York Times’a göre bu yapı, Palo Alto’nun imar kodlarına aykırı şekilde 14 çocuk için ‘okul işlevi’ görüyormuş.
Milyarderin Sözcüsü, bu düzenlemenin pandemi sırasında oluşan “learning pod” (evde eğitim grubu) modelinin devamı olduğunu, çocuklara istikrarlı bir eğitim sağlamak amacıyla salgından sonra da sürdürüldüğünü belirtmiş.
Zuckerberg ve Chan’in evinde faaliyet gösteren okul, BBS (evde eğitim gurubu), teknik olarak yasal usullerden geçirilmiş “ev temelli bir özel okul” olabilir.
Ancak Palo Alto Belediyesi, bunu ‘evde yürütülen okul faaliyeti’ olarak değil, ‘izin gerektiren özel eğitim kurumu’ olarak değerlendirmiş.
Çünkü uzak mesafelerden gelip giden çalışanları ve trafik nedeniyle zoning kurallarını ihlâl ettiği sonucuna da ulaşmış.
Bu nedenle Aile, okulun faaliyetini sonlandırmakta uzlaşmış; ama herhangi bir resmî ceza da uygulanmamış…
Zuckerberg’in bu mega-kompleksinin inşaatını yıllardır sürdürüyor olması mahalle sakinlerinde kaçınılmaz olarak epey rahatsızlık yaratmış.
AD’ye konuşan komşular, sokakların inşaat malzemeleriyle dolu olduğunu, gürültünün günlük hayatı rahatsız ettiğini söylüyor.
Ayrıca bazı komşular, güvenlik kamerası sistemlerinin diğer evlere yönelik olarak kurulmasından ve gözetim hissinden şikâyetçi.
Hatta bazı ev sahiplerine, evlerini taşımaları için piyasa değerinin iki-üç katı -mesela 14,5 milyon dolar- teklif edildiği dile getiriliyor.
Bir de “Facebook Standartları” meselesi var.
Zuckerberg’e komşu bir evde yaşayan Michael Kieschnick, milyarderin ekibinin aradaki ahşap çit hakkında “Facebook standartlarını karşılamıyor!” dediğini aktarıyor.
Bu çit, iki misli daha kalın ve uzun hâle getirilecek şekilde yeniden inşa edilmiş.
Komşuların şikâyetleri sonrası bazı değişiklikleri de milyarderin ekibi yapmış, el-hak.
Mesela koruma ekipleri artık daha sessiz çalışsın diye özel araç kullanmaya başlamış.
Daha cömerti, gürültülü dönemlerde ise, komşulara hediye sepetleri gönderilmiş.
İçlerinde şampanya, Krispy Kreme dondurmalı çörek ve “gürültü önleyici kulaklıklar” bulunuyormuş!
Kieschnick, bu jestlerin “semptomu düzeltmeye yönelik bir ‘band-aid’ (yara bandı)” olduğunu düşünüyor.
Biz bunu ünlü “pansuman tedbirleri” benzetmesiyle epey zamandır biliriz.
Komşuları Michael Kieschnick, “Hiçbir mahalle işgal edilmek istemez… Ama tam da öyle oldu.” diyormuş.
Evinin üç yanı Zuckerberg mülkleriyle çevriliymiş adamın.
Kieschnick, zenginlerin kendi kurallarını koyma alışkanlığı olduğundan şikâyetçi. Ancak bu kez, bizim “dağdan gelip bağdakini koymak” diye tarif ettiğimiz yeni komşuları “burası bizim mahallemiz!” dediği için daha da rahatsız olduğunu vurguluyor.
Ayrıca yerel yetkililerin tepkisizliği de bir başka eleştiri konusu.
People da benzer şekilde bu durumu aktarıyor:
Komşular, bitmeyen inşaat, park yerlerinin engellenmesi, yoğun güvenlik kamera sistemleri ve şehirde Zuckerberg’e olağanüstü izinler vermesi nedeniyle huzursuz olduklarını ifade ediyorlar.
Ayrıca, The Times’ın yazdığı, yapılmış 56 izin başvurusundan söz ediyor ve sadece bir “yara bandı” çözümün onaylandığını vurguluyor.
Guardian Mark Zuckerberg’in Palo Alto’daki mülkleri üzerinden kendine özel bir ‘tampon bölge’ (buffer) yaratma stratejisine dikkat çekmekte haksızlık mı etmiş, bilmiyorum.
Guardian’ın kapsamlı bir yazısı, Silicon Vadisi’nde hızla zenginleşen teknoloji elitlerinin aynı sokaklardaki diğer evleri de satın alarak, kendilerine “görkemli mekânlar” inşa ettiklerini ve mahalle peyzajını kimseyi takmadan değiştirdiklerini vurguluyor.
Bu galiba açık.
İstanbul’a dönersek…
Bir gazeteci dostum, oldukça uzun bir süredir bir müteahhitin Etiler’deki bir Kentsel Ada’yı üzerindeki bütün yapılarla birlikte ele geçirmenin peşinde olduğunu; ve akıllara ziyan bir kentsel dönüşüm cinliğiyle, dam üstünde saksağan gibi duruşu yüzünden iskânını bir türlü alamadığı otelini de o pakete dahil edip kurtaracak bir sinsi plan uyguladığını gündeme getirmeye çalışıyor.
Örnek bir sivil inisiyatif/mahalleli dayanışmasıyla.
Bu sabah ona, yazmaya çalıştığım Amerika’daki garabeti ilettim.
Bir başka ortak arkadaşımız, “Küreselleşme işte bu!” dedi.
Bense pervasızlıktan nefret eden biri olarak, her hatırladığımda, hediye sepetleriyle “özür” niyetine gönderilen gürültü önleyici kulak tıkaçlarında tıkanıp kalıyorum.