Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, iktidarın “Terörsüz Türkiye” adını verdiği yeni sürecin, geçiş niteliği taşıyan rutin dışı bir dönem olduğunu vurguladı. Bu süreçte rutin yaklaşımların yeterli olmayacağını belirten Uçum, Komisyon çalışmalarının aktüel siyasetle gölgelenmemesi gerektiğini ifade etti. Ona göre, güncel tartışmaların öne çıkarılması hem yöntem hem de işin esası açısından doğru bir yaklaşım değil.
Uçum, Türkiye’de birçok aktüel konunun “Terörsüz Türkiye”nin inşasıyla birlikte kendiliğinden çözüme kavuşacağını söyledi. “Türkiye Yüzyılı reform programı”nın güçlü ve kapsamlı bir şekilde hayata geçmesinin koşullarının da bu geçiş süreciyle birlikte oluşacağını dile getirdi.
Bu nedenle reform sürecinin gündeminin geçici konulara veya Türkiye’nin nesnel gerçeklerine aykırı taleplere heba edilmemesi gerektiğini belirten Uçum, esas olanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği büyük reform programına hazırlık olduğunu ifade etti. Daha fazla demokrasi, özgürlük ve etkin devleti hedefleyen reform programının başarıyla uygulanmasında Komisyonun yapıcı yaklaşımlarının belirleyici olacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum, TBMM bünyesinde kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ve işleyen süreç hakkında şunları kaydetti:
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİ VE GEÇİŞ DÖNEMİ DİNAMİKLERİ!
Dünyanın alt üst olduğu ve krizler yaşadığı bir dönemden geçiyoruz.
Ekonomik süreçlerde kapitalizmin ülkesel, bölgesel ve küresel bunalımları sürekli hale geldi.
Ulusal ve uluslararası siyasal sistemlere ilişkin sorunlar, çözülmek bir yana giderek kronikleşiyor. Uluslararası ilişkilerde hukuki süreçler etkisini kaybediyor.
Filistin/Gazze soykırımı tüm uluslararası sistemin çöküşünü tescilledi. Siyonist saldırganlığa ve vahşete karşı dünya adeta felç olmuş izlenimi veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin çabaları dışında anlamlı bir gayret yok.
Dünyanın her yerinde toplumlar bir varoluş mücadelesine girmiş durumda.
Güç savaşları artık diplomasi, hukuk gibi örtülere de ihtiyaç duyulmadan açıktan yapılıyor.
Uluslararası toplum açısından güven veren ve bağlayıcı olan hiçbir kurum, norm ve değer yok.
İnancın, hukukun, vicdanın, ahlakın ve her türlü insani değerin istismar edildiği hatta terk edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bunların en bayağı şekillerini günlük hayatta da görüyoruz.
Bu gidişatta ya dünyanın daha adil bir şekilde yeniden yapılanması için yollar bulunacak veya insanlık kaosun hâkim olduğu bir karanlığın içine sürüklenmeye devam edecek.
Tam da bu noktada Türkiye’nin terörün kökten tasfiyesine ilişkin attığı tarihi adımlar büyük önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vurgusuyla “Terörsüz Türkiye adım adım inşa ediliyor”.
TBMM bünyesinde kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu da bu konudaki tarihi adımlardan biridir.
Terörsüz Türkiye’nin inşa süreci bir geçiş sürecidir. Elbette geçiş süreci sorunsuz yürümüyor, bundan sonra da çeşitli sorunlar çıkacağı öngörülebilir. Dışarıdan ve içeriden eylemsel ve fikri sabotajlar yapmaya çalışan merkezler var. Bunlara karşı Devletin çok olasılıklı tedbirler aldığı anlaşılıyor.
Geçiş süreçlerinin kendine has özellikleri ve dinamikleri sebebiyle bazı sorunlu gruplar fırsat arayışına girerler. İçinde olduğumuz Terörsüz Türkiye’ye geçiş döneminde çeşitli gayri meşru odakların, küçük çıkar gruplarının, dijital suç örgütlerinin, ülke karşıtı özel siyasi ajanda sahibi olanların kendilerince fırsat görüp hareketlendikleri gözleniyor. Bu tip zararlı yapı ve ilişkiler yabancı istihbarat teşkilatların kullanımına da elverişlidir. Ancak böyle fırsatçı ve değer yoksunu kişiler ve grupların ipliği pazara erken çıkar ve süreç ilerledikçe adım adım tasfiye olurlar. Zaten bunlara ilişkin de her türlü tedbir alınır.
Asıl önemli olan bu geçiş sürecinin rutin dışı bir dönem olduğunu bilerek süreci yönetmektir. Rutin dışı dönemlerde rutinde kullanılan yaklaşımlar yetmez, çoğunlukla doğru da olmaz. Bu nedenle Komisyondaki bazı grupların aktüel siyaset üzerinden meseleyi ele almaları, aktüel konuları genel ihtiyaçların önüne çıkarmaları hem yöntemsel hem de işin esası açısından isabetli olmaz. Unutulmasın ki Türkiye’de bugün bir çok aktüel konu Terörsüz Türkiye’ye geçişle birlikte hal yoluna girecek hususları kapsıyor.
“Türkiye Yüzyılı reform programı”nın çok daha güçlü ve çok daha kapsamlı bir seviyede gerçekleşmesinin koşulları Terörsüz Türkiye’ye geçişle birlikte eksiksiz sağlanır. Bu tarihi imkanı, ileride kendiliğinden gündemden kalkacak veya anlamını yitirecek aktüel konulara yahut Türkiye’nin nesnel gerçeğine ve kırmızı çizgilerine aykırı taleplere heba etmemek gerekir.
Esas olan Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği büyük reform programına hazırlamaktır. Komisyonun genel mutabakat sağlayacağı demokrasi ve hukuk perspektifi reform sürecine büyük katkı yapar. “Daha fazla demokrasiyi, daha fazla özgürlüğü, daha etkin devleti amaçlayan reform programının” hayata geçeceği aşama için Komisyonun ortaya koyacağı yapıcı yaklaşımlar çok önemli bir temel olabilir.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın sözleriyle bitirirsek; “Siyasi görüşlerimiz, hayat tarzlarımız, kökenlerimiz, fikirlerimiz farklı olsa bile hepimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin asli sahipleriyiz, aynı evin fertleriyiz.””