Parmaktaki yüzüğün ve kodların izinde: Cinayet tam iki yılda çözüldü
17 Ağustos 2025

Tarih 13 Mayıs 2003. Nakliyeci Halil İbrahim, Bahçeşehir’de bir inşaat firmasından aldığı malzemeleri Sultanbeyli’ye götürmek üzere kamyonuyla yola çıktı. 47 bin lira değerindeki yükü taşıyan Halil İbrahim, kısa bir süre sonra yolda mini etekli genç bir kadının otostop yaptığını gördü. 

Habertürk’ten Mustafa Şekeroğlu’na göre Halil İbrahim ilgisini çeken bu genç kadınla kısa bir konuşma yapmış ama onu kamyonuna alırken kan donduran bir cinayete kurban gideceğini hiç düşünememişti.

Halil İbrahim’den haber alamayan yakınları, iki gün sonra önce jandarma karakoluna giderek kayıp başvurusunda bulundu. O dönem bölge Bahçeşehir, jandarmanın sorumluluğundaydı. Halil İbrahim’in en son Bahçeşehir’de görüldüğü bilgisi üzerine başvuru buraya yapıldı. Ardından ailesi, Gayrettepe’de bulunan Kayıplar Büro Amirliği’ne de başvurarak kayıp müracaatında bulundu. Böylece hem jandarma hem de polis tarafından eş zamanlı bir arama çalışması başlatıldı.

Kayıp başvurusu üzerine Kayıplar Masası’nın deneyimli dedektifi Eşref Şahin çalışma başlattı. Emekli polis memuru Şahin, o günün detaylarını şöyle anlattı: “Bu kayıp başvurusunun ana sorumluluğu jandarma bölgesindeydi. O nedenle ilk incelemeleri onlar yapıyordu. Ancak bize de başvuru gelince ben olaya dahil oldum. Babasıyla görüştüm, jandarma komutanı ile de irtibat halindeydik. Yapılan araştırmalar sırasında, 5 gün sonra kamyonun bulunduğu bilgisi bana ulaştı. Kamyon, Ümraniye’de terk edilmiş halde bulunmuştu.”

Ümraniye’de bulunan kamyon jandarma ekipleri tarafından detaylı incelemeye alındı. Ancak kayıp nakliyeci Halil İbrahim’den hiçbir iz yoktu. Kamyonun kasasında bulunan 47 bin lira değerindeki inşaat malzemesi de ortadan kaybolmuştu. Olay yerine giden Şahin aracı incelediğini belirterek “Kamyon terk edilmiş ve içi tamamen boştu. Bu durum, olayın iyiye işaret etmediğini gösteriyordu. Araç içerisinde yapılan incelemede kan izlerine rastlandı. İlk akla gelen soru şu oldu: ‘Acaba bu kan Halil’e mi aitti?’ Görünen görüntüye göre Halil, bir şekilde tuzağa düşürülmüş, kamyonu gasp edilmiş ve öldürülmüş olma ihtimali oldukça yüksekti.” dedi.

Soruşturmayı o dönemde jandarma ekipleri yürütüyordu. Ancak Kayıplar Masası’ndan deneyimli dedektif Eşref Şahin, dosyayı rutin olarak takip etmeye devam ediyordu. Şahin, birkaç ay sonra Hırsızlık Büro Amirliği’nden çağrıldı. Kısım amiri, Şahin’den bir konuda destek istedi. Kayıp nakliyeci olayına baktığı için yine aynı firmaya ait bir kamyon malzeme çalınmıştı. Şahin, ekibiyle birlikte bu hırsızlık olayına da bakmaya başladı.

Aradan tam 11 ay geçmişti. Hırsızların peşinde çalışmalarını sürdüren dedektif Eşref Şahin’in önüne bu kez jandarmaya ulaşan bir ihbar düştü. İhbar, kayıp nakliyeci Halil İbrahim’le ilgili en kritik gelişmeye işaret ediyordu. Beylikdüzü’nde 30 metre derinliğinde bir kuyuda çürümüş bir erkek cesedi bulundu. Cesedin üzerindeki kıyafetler de zamanla parçalanmış, tanınmaz hale gelmişti. Çürümüş haldeki bu ceset, aylar önce kaybolan nakliyecinin akıbetine ışık tutacaktı.

Parmaktaki alyansın iç yazısı

Beylikdüzü’nde 30 metrelik kuyuda bulunan çürümüş erkek cesedi, kayıp nakliyeci Halil İbrahim’e aitti. Kimlik tespiti için en kritik ayrıntı ise parmağındaki alyans oldu. Şahin, o detayları şöyle anlattı; “Babası yanıma geldi. Jandarma bir ceset bulmuş ama çürümüş olduğu için tanınmaz haldeydi dedi. ‘Bu benim oğluma ait değildir’ diyordu. Üzerinde tanıyacak bir kıyafet bile kalmamıştı. Ben de kendisine, ‘Oğlunun parmağında alyans var mıydı?’ diye sordum. ‘Evet’ dedi. Alyansın üzerinde nişanlısının ismi yazılıydı. Jandarmaya gidip baktılar. Gerçekten de alyans bulundu ve üzerinde ‘Nurcan’ yazıyordu. Nurcan, oğlunun nişanlısıydı. DNA testi de yapıldı ve sonuçlar cesedin Halil İbrahim’e ait olduğunu kesinleştirdi.” Bu bulgu, kayıp dosyasını resmen bir cinayet soruşturmasına dönüştürdü.

Malzemedeki seri kodu

Kayıp nakliyeci Halil İbrahim’in cesedi 11 ay sonra bulundu. Yapılan incelemede, domuz bağıyla bağlanarak kuyuya atıldığı ortaya çıktı. Vahşetin faillerinin kim olduğuna dair çalışmalar devam ederken, dedektif Eşref Şahin hırsızlık olayıyla bağlantılı önemli bir bilgiye ulaştı.

İnşaat malzemeleri çalınan firmanın yetkilileri, her ürettikleri malzemenin kendine özgü bir kod numarasının olduğunu söyledi. Bu kritik bilgi üzerine harekete geçen Şahin, kamyondan çalınan malzemelerin seri kodlarını aldı. Uzun ve titiz bir çalışmanın ardından hırsızların kimliğini belirlemeyi başardı.

Düzenlenen operasyonla hırsızlık şebekesini çökerten Eşref Şahin, “Bu şebekeyi çökerttiğimizde, aynı kişilerin nakliyeci cinayetini de işlemiş olabileceği ihtimali üzerinde durduk. Ancak yaptığımız detaylı çalışmalarda iki olay arasında bir bağlantı kuramadık. Bizim yakaladığımız şüpheliler, nakliyeci cinayetinde yer almamıştı; olayda farklı kişilerin parmağı vardı” dedi.

Jandarma komutanı ile nakliyeci cinayetini görüştüklerini belirten Şahin, elindeki bilgileri komutana aktardığını söyleyerek “Üsteğmenle konuşurken, çalınan inşaat malzemelerinin her birinin özel seri kodları olduğunu anlattım. Bu malzemeler, verilen kodlarla paketler halinde satışa sunuluyordu. Ona, ‘Bu kodlara mutlaka dikkat et. Eğer hırsızlık malzemesini bulursan, üzerindeki seri numaralarını kontrol et’ dedim.” ifadelerini kullandı.

Cinayetin çözülmesini sağlayan en kritik detay, tesadüfen yapılan bir sohbetten çıktı. Dedektif Şahin o ayrıntıyı şöyle anlattı: “Bir gün üsteğmenin yanına, malzemeleri çalınan firmaya ait bir bayi sahibi gelmiş. Sohbet sırasında üsteğmene, ‘Benim işler kötü gidiyor ama karşımdaki aynı firmanın başka bir bayisi çok iş yapıyor. Sürekli malzeme geliyor, bu kadar malzeme nereden geliyor anlamıyorum’ demiş. Bunun üzerine üsteğmen, ‘Biz bu iş yerini bir inceleyelim’ diyor. Bana da bilgi geldi. Ben de komutana, ‘O iş yerine gelen malzemelerin kodlarına bakın’ dedim.”

Bu konuşmanın ardından jandarma ekipleri, Çatalca’da bulunan söz konusu iş yerine baskın düzenledi. İş yerine gelen tüm malların seri kodları tek tek incelendi. Yapılan incelemede, malzemeler arasında Halil İbrahim’in nakliyeciliğini yaptığı ve kaybolan inşaat malzemelerinin de bulunduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine iş yeri sahibi gözaltına alındı.

Çatalca’daki bayi, ifadesinde malzemeleri 15 bin lira karşılığında üç kişiden satın aldığını söyledi. Yapılan araştırmalarda bu kişilerin kimlikleri belirlendi. Telefon kayıtları incelendiğinde, şüphelilerin o tarihlerde Halil İbrahim’in öldürüldüğü kuyunun bulunduğu bölgede oldukları tespit edildi. İncelemeler sonucunda biri kadın olmak üzere dört kişinin cinayet olayında yer aldığı ortaya çıktı.

Tüyler ürperten plan

Kan donduran cinayet iki yıl sonra çözüldü. Kayıp vakalarında uzman dedektif Eşref Şahin, cinayetin ayrıntılarını şöyle anlattı: “Kimlikleri tespit edilen şüpheliler yakalandı. O dönem kamyon şoförleri sık sık tuzağa düşürülüyor, gasp ediliyordu. Bu olayda şüpheliler, bir eskort kadını kullandılar. Maktulümüz mallarını yükledikten sonra yola çıkıyor. Kadın, otostop yaparak kamyonu durduruyor. Halil İbrahim de onu aracına alıyor. Bu sırada diğer şüpheliler başka bir araçla kamyonu takip ediyor. Kadın, kamyoneti Beylikdüzü’nde yol kenarına çektirip durduruyor. Gasp olayı işte burada gerçekleşiyor.”

Kayıp uzmanı, emekli polis memuru Eşref Şahin “Maktulümüzü etkisiz hale getirip ellerini, ayaklarını ve ağzını domuz bağıyla bağladıktan sonra 30 metrelik kuyuya atıyorlar. Muhtemelen Halil İbrahim atıldığı anda hayatını kaybetti. Kamyonda bulunan kan izleri ise şüphelilere ait çıktı. Malzemeleri taşırken parmaklarını kestikleri için kan bulaşmıştı. Olay bu şekilde çözüme kavuştu” diye anlattı,.

Şüpheliler, sorguda kan donduran ifadeler verdi. Katil zanlılarından biri cinayeti şöyle anlattı: “Fabrikadan nakliyeciler sürekli mal taşıyordu. Amca oğlum ve iki arkadaşımla birlikte bu malzemeleri çalmak için plan yaptık. Bin lira karşılığında bir hayat kadınıyla anlaştık. Kadın, otostop yaparak kamyonlardan birine binecekti. Ardından parayla ilişki kurma teklifinde bulunacak ve nakliyeciyi tenha bir yere yönlendirecekti. Biz de orada kamyoncuyu etkisiz hale getirip malzemeleri çalacaktık. O gün de planı aynen uyguladık. Kadını gönderdikten sonra nakliyeciyi öldürdük.”

Cinayetin ardından malzemeleri satan gasp çetesinin, sanki hiçbir şey olmamış gibi Ortaköy’de bir gece kulübüne giderek eğlendikleri de ortaya çıktı.

ÇOK OKUNANLAR