Turizm: Ördeklerle Dolu Bir Dünyada Kuğu Gibi Kalabilmek 
18 Ağustos 2025

Rekabet zor zanaat.

Bir taraftan, “pahalı geldiğimiz için Rus turistler Antalya’yı usul usul terk ediyor” diye yazılıyor…

Öbür yanda, son birkaç on-yılda yükselen, bir yolunu bulup tarihi Haliç-Tersaneler kesimine de yerleşen bir oteller zincirinin girişimcisi çıkıyor, “Bize paralı turist lâzım” deyiveriyor.

Bir yanda ormanlar yanıyor, yeryüzü sallanıyor, insanlar sokaklarda uyuyor.

Bir yanda bırakın matemi, zengin mutfağının geleceği konuşuluyor.

Kime inanmalı? 

Bunu o otel civarının hayat derdinde yerleşik halkına, Haliç’in o kıyısında bildim bileli ‘uykuluk’ yenilen mütevazı lokantacılarına sorsak, “biz” denilen kimdir, herkes de artık bir bilse iyi olur.

Ola ki, kimi alaycı gülüşlerden hepimize lâzım hakikati bir nebze öğrenmiş oluruz. 

Belki insanların suskunluğundan.

Bu işlere iyi-kötü emek vermiş biri olarak şu kadarını da ben söylemek isterim: 

Çarşı uzun derler, orada gerçekliğini harcatmamış, mış gibi yapmayan kuğu ülkelere de mutlaka yer var. 

Yeter ki siz siz olun.

Elimi dostça omuzuna koydum meğer yarası tam oradaymış” demiş Paul Valery, bizim derdimiz de biz olmakla.

Bunu tadım mönülerine çoktan aşina zenginin düzgünü bilir ve hemen anlar. Çok da örneği var.

Bu saatten sonra kimse kitaplarını açıp da, bize Pazar Penetrasyonu bölümü filan da okumasın.

Tabana giden kanalları kesik bu ülkede bitmek tükenmek bilmeyen bir zihniyet itişmesi yaşıyoruz.

İlle de Doğu-Batı fikir ayrımına, laik- sofu karşıtlığına, orası/burası farkına bağlamak doğru da değil bu ontolojik rahatsızlığı.

Temel’i mahkemeye çıkarmışlar, hakim, “Doğruyu söyle, yalan söylersen ceza alırsın” demiş.

Temel, “Hakim Bey”, demiş, “Ben doğrusunu söyleyeyim, ama ben buralı olmadığım için belki size yanlış gelir.

Birilerine göre, halk yanlış.

Kalan çoğunluğa göre, öyle düşünenler.

Birileri yıllardır küresel hikâyelerle nemalandığı bir düzenin sürmesinin peşinde; geri kalanlar fukaralaştı, can derdinde.

Voltaire’e göre, eğer bir anlaşmazlık uzun zamandan beri sürüyorsa, iki tarafta kendi yaptığını, geçmişini gözden geçirmeli.

Başka çıkış yok.

Biz Voltaire molter dinlemeyiz, geri adımı ille de karşımızdakinden bekleriz.

Büyümeden yaşlanan çocukların yaptığı gibi: 

Birbirimizle her an patırtı çıktı-çıkacak bir hayatı ‘normalmiş gibi’ görmeye alışkınız. 

Oysa ‘Çıkarın Doğrusu’ ile ‘Ahlâkın Doğrusu’ belli ki aynı şey değil.

Tepemizdeki Demokles’in kılıcı galiba şimdi tam da o durum:

Doğru dediğimiz çıkarın kalkanı mı, vicdanın pusulası mı?”

Bir adam pazarda bağırmış,

Doğru söyleyenin şahitliğini kabul etmiyorum!”

Kalabalık sormuş,

Neden?”

Çünkü” demiş adam, “doğruyu herkesin hoşuna gidecek şekilde söylemek mümkün değil. 

Yorulduk, usandık, ama böyleyiz.

ÇOK OKUNANLAR