Terzi-Modaevi-Hazır giyim konfeksiyon… Bir ömür: Gümrük Birliği
20 Ağustos 2025

Birinci bölüm çocukluk, gençlik ve 1980 yılında başlayan Hazır giyim serüvenimin başlangıç dönemini kapsıyordu. 

Sanayi ve ihracata verilen yoğun teşvikler dolayısıyla ihracat çok cazip hale gelmişti. Her bir TL sına imalatçıya %30 Dış ticaret Sermaye Şirketine %10 nakit teşvik sağlanıyordu. Yani 1 TL’lık ihracat yapınca devlet size %40 a varan bir nakit iadesi yapıyordu. İçimizden bugün de örneklerine çok rastladığımız küçük bir kesim durumu istismar ederek hayâli ihracata yöneldiler. Otuz kırk yıl önce yolsuzluk arayanlar olursa bu dönemi araştırmalarını hararetle tavsiye ederim.

Türkiye çıkışlı fiyatlar piyasaların çok altına inince Avrupa Birliği hemen kotalar uygulamaya başladı. Her ürün kategorisinin satın alma kotaları ve eşzamanlı kota borsaları oluştu. Bu borsada alışveriş genellikle gümrük işlemlerini düzenleyen şirketler aracılığıyla yapılırdı. Kota birim fiyatları ise döneme göre değişirdi. Bedelleri ise nakit açıktan ödenirdi. Eğer kesin satış yapılacaksa banka aracılığıyla ödemeler yapılırdı.

Dış Ticaret Sermaye şirketleri büyük miktarda kotaları ellerinde bulundururlar ve bunun da ticaretinden kâr ederlerdi.

1980 yılında başlayan serüven 1990’larda ihracata yönelik bir sanayi oluşturmuştu. Ancak yine küçüklerin değil kota ticaretini yapanların yönettiği bir sektöre dönüşmüştü.

Benim sivil toplumcu ruhum hemen sektörün mutlaka bir derneğinin olduğunu varsaymış ve yolum 1982 yılında Türkiye Giyim Sanayicileri Derneğiyle (TGSD) kesişmişti.

Toplantılara ve Derneğimizin çalışmalarına katılmaya başladım. 1990 yılında Yönetim Kurulu üyeliğine davet edildim. Daha yoğun çalışmaya başladım.  Ufukta Gümrük Birliği ihtimali gözükünce 1994-1996 yılları arasında Yönetim Kurulu Başkanlığına adaylığımı açıkladım.

Kararım kesindi. İki yıl süreyle işimi ihmal etme pahasına ülkemizin Gümrük birliğini gerçekleştirmesi için çalışacaktım. Çünkü Gümrük Birliği gerçekleştiğinde sektörümüzün ve ülkenin önü o kadar açılacaktı. Ben de strateji değiştirerek İtalyan, Fransız, Belçika ve Portekiz’deki pahalı imalâtların yeni Türk üreticisi olacaktım. Bugün de geçerli olan stratejimiz Avrupa’nın ve Amerika’nın orta ve üst fiyat gruplarının liderliğini ele geçirmektir. Kısa zamanda ortalama fiyatımızı iki katına ciromuzu üç katına çıkarmıştık. Flaman Belçikalı çalışanımız sayesinde müşteri profilimizin tamamı değişmiş ve yepyeni Hollandalı ve Belçikalı markalarımız olmuştu. 

Gümrük Birliği’nin tanımını Wikipedia’dan aldım.

“Avrupa Birliği-Türkiye Gümrük Birliği, (Türkiye’de Gümrük Birliği adıyla bilinir.) 6 Mart 1995 tarihinde Ankara Anlaşması ile kurulan AT-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin uygulama kararı almasıyla 31 Aralık 1995 tarihinde yürürlüğe giren gümrük birliğidir.[1] Ticari ürünler, her iki taraf arasında herhangi bir gümrük kısıtlaması olmaksızın satılabilir. Gümrük Birliği temel ekonomik alanlarda (tarım gibi), ikili ticaret imtiyazları uygular, hizmet veya kamu ihalelerini kapsamaz. Gümrük birliği, kapalı ürünler için ortak bir dış tarife sağlamanın yanı sıra Türkiye’de, özellikle endüstriyel standartlara ilişkin birkaç temel iç pazar alanlarında AB müktesebatının uygulanmasını öngörmektedir.”

Özetle Sanayi ürünleri AB ülkeleriyle karşılıklı serbest olarak yapılacaktı. Hem de bu Çin’in Dünya Ticaret Örgütüne dahil olmasından 10 yıl önce gerçekleşecekti. Bizler de atı alıp Üsküdar’ı çoktan geçmiş olacaktık.

Sürece ilk itiraz sektörden geldi. Biz bir grup kotaları elimizde tutuyoruz. Tüm siparişler mecburen bize geliyor. Bırak daha bir süre böyle gitsin. Neden piyasaları açalım ki? Ortalama kota fiyatlarının bugünkü değerlerle yaklaşık 1,5 avro olduğu düşünülürse bu paralar buharlaşacak ve fiyatlar ucuzlayacaktı.

Eşzamanlı olarak Gümrük Birliği karşıtı sektörlerle ve dönemin Başbakanıyla toplantılar düzenlemeye başladık. Başta Otomotiv ve Kimya Sektörleri geliyordu.

Bizim bir önerimiz karşılık buldu. Bu üç sektörün temsilcileri ve ülkedeki büyük holdinglerin strateji bölümlerinin temsilcileriyle ortak toplantılar düzenlemeye başladık. Gümrük Birliği anlaşmasının her sektöre net getiri ve götürülerini tartışmaya başladık.  Kısa bir süre içinde tüm sektörler uzun vadeli getiriyi görür görmez Gümrük Birliğini savunur konuma geldiler.

Başkanlığımın birinci yılı sonunda 6 Mart 1995’te imzalandığında ülkemizin sanayi ve ticaretini parlak bir gelecek bekliyordu. Ben anlaşmanın imzalandığı salonda gözlerim yaşlı hayatımın en mutlu anlarından birini yaşıyordum.

Daha önce kota müzakerelerini yaparken masanın karşısında oturduğumuz AB Yetkilisi bana gülerek; bugüne kadar karşı taraflarda oturduk. Şimdiden sonra masanın aynı tarafında oturup üçüncü ülkelerle ticaret anlaşmalarını birlikte yürüteceğiz demişti. 

Özellikle de Tekstil ve Konfeksiyon sektörlerimiz uçup gideceklerdi. Nitekim yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi ülkemiz gümrük birliği sonrasında yeniden dünyanın 20. Büyük ekonomisi boyutuna erişmiştir.

Ayrıca ihracata o tarihe kadar tanınan tüm teşvikler sıfırlandı. Artık kendi kanatlarımızla uçma vaktiydi. Bu dönemde hızla büyüyen ve sanayileşen yeni gruplar olduğu gibi sadece teşviğe dayalı işlerini yürütenler mücadeleden çekildiler.  Her değişim dönemi yeni oyuncularını yaratır. Pazar daha iyi oyuncuların eline geçer.

Gümrük Birliği süresi başladıktan sonra Türkiye’nin tam üyeliğe giden sürecinde büyük bir yapılacak işler listesi vardı. Kopenhag ve Maastricht kriterlerine uygunluk yasalarını en kısa zamanda meclisten geçirmeye başlamak. Yani her daim dilimize pelesenk olan yapısal reformlar. Devletin düzenleyici kurumlarının özerk olduğu ve toplumsal menfaatlerin en yüksek düzeyde korunacağı bir piyasa ekonomisi düzeni. Öte yandan Başta yaşama hakkı ve Kadın hakları olmak üzere tüm demokratik hak ve özgürlüklerin en üst standartta uygulanması için yapılacak yasal düzenlemeler.

Gümrük Birliği Sonrası dönemdeki siyasiler bu başarıyı kendi lehlerine çevirmek amacıyla seçim ekonomisine girdiler. Şahlanan piyasaları kötü yönettikleri için de kriz dönemleri hiç bitmedi. Bırakın yapısal reformları ülke iyice gerilemeye başladı. Dünya ekonomisinin de şahlanan bir dönemi olduğu için tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin ihracatı ve başarısı katlanarak artıyordu. 

Sonuç 2002 yılında tüm eski siyasi aktörler kaybettiler. Kırk yıllık hatta yüzyıllık birikimin sonucu olan bir muhalefet gurubu iktidara geldi. 2002 seçimlerinde ben CHP ikinci bölge 11. Sıradan milletvekili adayıydım. Yine şans mı tevafuk mu bilinmez 10. Sıra seçildi ve ben yeni dönemi karşılamak üzere işimin başına geri döndüm. 

Haftaya son bölüm geliyor.

ÇOK OKUNANLAR