Lipsi adasının dingin limanında, Calypso restoranının masasında oturuyoruz. Önümüzde Cotswolds viskileri, yanımda onun üreticisi Donald Szor, eşi Kathi ve kızları Emily … Denizin tuzlu kokusu, adanın huzurlu sessizliği ve içten bir sohbet eşlik ediyor geceye. Donald, kadehini kaldırıyor ve belki de hayatın en yalın özetini yapıyor:
“Hayatın üç döngüsü var: Go-Go, Slow-Go ve No-Go. Ama unutma, her evrede dolu dolu yaşamak gerekir. Hatta bazen, altmışında bile yeniden Go-Go yıllarına dönmek, o enerji ve cesareti göstermek şarttır.”
O an düşündüm: Hayat, düz bir çizgi değil. Bazen hızlanıyor, bazen yavaşlıyor, bazen duruyor. Asıl mesele, hangi evrede olursak olalım, yeniden hızlanma cesaretini gösterebilmek.
Go-Go Yılları: Hız ve Hırs Çağı
Gençlikten orta yaşa kadar uzanan bu dönem, enerjinin sınırsız göründüğü yıllardır.
•Kariyer basamakları tırmanılır, iş kurulur, risk alınır.
•Seyahatler yapılır, yeni diller öğrenilir, uykusuz gecelerde projeler üretilir.
•Sağlık, tükenmez bir sermaye gibi görülür.
Atatürk’ün 57 yıllık ömrüne bir imparatorluğun çöküşünü ve bir Cumh uriyet’in kuruluşunu sığdırması, Go-Go yıllarının en parlak örneklerinden biridir.
Sadun Boro’nun genç yaşta dünya denizlerine açılıp “böylesi yok” diyerek Gökova’ya yerleşmesi de aynı dönemin cesaretini yansıtır.
Ama bu yıllardaki en büyük yanılgı, bu temponun hep süreceğini sanmaktır.
Slow-Go Yılları: Yavaşlamak, Ama Tadını Çıkarmak
Genellikle 60’lardan itibaren başlayan bu evre, hızın yerini seçiciliğe bırakır. Enerji azalır ama yaşam hâlâ üretkendir.
•İşten kısmen çekilir, danışmanlık ve mentorluk öne çıkar.
•Seyahatler yapılır ama daha bilinçli, daha yavaş.
•Sağlık kontrolleri ve aile ile geçirilen vakit öne çıkar.
Warren Buffett, 90 yaşına rağmen hâlâ yatırım dünyasına yön verebiliyorsa, bunun nedeni Slow-Go yıllarını bilgelik üretimine dönüştürmesidir.
Ama Donald’ın işaret ettiği gibi, Slow-Go’da kalmak zorunluluk değildir. İsteyen, bu yaşlarda da yeniden Go-Go enerjisini bulabilir.
No-Go Yılları: Kabulleniş ve İçsel Yolculuk
Hareket kabiliyetinin azaldığı, bağımlılıkların arttığı dönemdir. Çoğu zaman ev merkezli bir yaşam sürülür. Ama bu evre yalnızca bir “durma” değil, daha çok içsel bir yolculuktur.
•Enerji azalırken, şükran ve manevi derinlik artar.
•Yakınların ilgisi ve destek öne çıkar.
•İnsan, geçmişini muhasebe edip yaşamını kabullenmeye yönelir.
Nelson Mandela, yaşlılığında bile sadece susmadı; barış ve uzlaşma mesajıyla tüm dünyaya ilham verdi.
Yaşar Kemal, hayatının son yıllarında dahi eserler üretmeye devam etti.
No-Go yılları, üretimin yavaşladığı ama ruhsal derinliğin çoğaldığı bir dönemdir.
Bir Go-Go Hikâyesi: Daniel Szor ve Cotswolds Viski
Masamızda içtiğimiz viski, aslında bu döngülerin canlı bir sembolüydü.
Daniel Szor, uzun yıllar New York ve Londra finans dünyasında çalıştı. Paranın içindeydi ama bir gün şunu fark etti: “Ben başkalarının hayallerini büyütüyorum, kendi hayalimi değil.” Orta yaşlarının Slow-Go döneminde, radikal bir karar aldı. Finansı bıraktı, İngiltere’nin Cotswolds bölgesine döndü ve hayalini gerçekleştirdi: Cotswolds Distillery.
•Yerel çiftçilerin arpalarını kullandı.
•Küçük ölçekli ama dünya standartlarında kaliteli viski üretti.
•Geleneksel yöntemleri modern pazarlamayla buluşturdu.
Bugün Cotswolds viskileri yalnızca İngiltere’de değil, Avrupa ve Amerika’da da saygınlık kazandı. Szor, hayatının ortasında yeniden Go-Go cesareti göstererek, Slow-Go yıllarını yeni bir atılım dönemine çevirdi.
Donald’ın Calypso’daki sözleriyle birleştiğinde bu hikâye bize şunu söylüyor: Yaş kaç olursa olsun, cesaret ve vizyonla yeniden Go-Go dönemine dönmek mümkün.
Döngüler Arasında Özgürce
Hayatın üç döngüsü bize yalnızca biyolojik bir yol haritası sunmuyor; aynı zamanda bir yaşam stratejisi öğretiyor:
•Go-Go’da yatırım yap, keşfet ama sağlığını unutma.
•Slow-Go’da denge kur, paylaş ve bilgelik üret.
•No-Go’da şükret, derinleş ve kabullen.
Ama en önemlisi, Donald’ın da dediği gibi:
“Yaşamın her döngüsünü dolu dolu yaşamak lazım. Hatta bazen, 60’ında bile yeniden Go-Go’ya dönüp enerji ve cesaret göstermek şarttır.”
Ege’nin ortasında, Calypso’nun masasında Donald’ın Cotswold’da imal ettiği bir kadeh viskiyle öğrendiğim en büyük ders buydu: Hayatın sırrı, Go-Go, Slow-Go ve No-Go arasında özgürce gidip gelebilmekte.