Aşk
24 Ağustos 2025

Orkestranın adrenalindopaminnoradrenalin yaylı sazlar üçlüsünün baş döndürücü müziğinin eşliğinde östrojjenle testesteron çılgınca dans etmeye başlarlar. Gözleri dünyayı görmez. Birbirleriyle bütünleşirler yekdiğerinde kaybolurlar.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamazlar. Endorfin kemanıyla sakin ve dinlendirici müziğiyle çiftin ruhlarını yeniden sarmalar. Huzurla birbirlerine sarılırlar. Dingin ve sakin bir biçimde yavaş müziğin keyfini çıkartırlar. Önce uzaktan gelen yumuşak sesiyle oksitosin yakınlaştıkça çift müthiş bir huzurun sarmalı içinde bir kez daha yakınlaşırlar ve bütünleşirler.

Bu romansın sürekliliği erkekte vazopressin kadında ise oksitosinin uyum içinde dansa devam etmeleriyle mümkün olacaktır.

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.

Aşık Veysel ise: Seversin Kavuşamazsın aşk olur demiş.

Aşkın zorluğu binlerce kez yazılıp çizilmesine rağmen hâlâ tam olarak açıklanamayıp tanımlanamamasında. 

Nörobilimle tanışınca biraz rahatlamıştım. Aslında duygularımız ve arzularımızı dizginlemek bizim elimizde değildi. Ohh. Cevabını bulunca rahatlıyorsun bir süre için.

Sonra yine sorular içimi kemirmeye başladı. Neden “O”. Onlarcasının içinden sen mi seçiyorsun yoksa o mu seni seçiyor ya da ilk görüşte aşk dendiği gibi birbirinizi mi seçiyorsunuz?

Tevellütten ötürü yine bizim zamanımızda diyeceğim bu olgu tanımlıydı. Kadınsan evleneceğin adama âşık olacaktın. Erkeksen evlenilecek kadını bulacaktın. Âşık olman şart mıydı? Olsa iyi olurdu ama şart değildi. Karın evinin kadını ve çocuklarının anası olmak için uygun muydu? Ona bakılırdı.

Annemin kuşağında boşanmak mümkün değildi. Bizim kuşakta kadınsan anlaşamazsan çocuklarının hatırı için onlar büyüyene kadar dayanır sonra da boşanırdın. Çoğu zaman erkek de ikinci ya da üçüncü bir hayatın içindeydi. Bundan da çekinmezdi.

Çok mu sert oldu. Topu erkeklere atıp kenara mı çekildim? Hayır. Oyun kurucu ataerkil düzen. Erkek de kadın da farkına varabilseler oyunu bozabilirlerdi. Ama kaideyi ancak istisnalar bozuyordu ahir zamanlarda.

Çocuklarımız aradıkları doğru kişiyi bulana kadar yaşadıkları ilişkilerden öğrendiler. Geç evlendiler ama daha huzurlu ve sürekli bir birliktelik götürdüler.

Peki ya bir sonraki kuşak. Onlar ne istediklerini çok iyi biliyorlar. Hem birey olarak ayakları üzerinde dururken, kendilerine değer veren ve uyumlu yaşayacakları eşlerini seçiyorlar. Geç olsun ama güç olmasın.

Hayal mı kurdum olması gerektiğini mi yazdım yoksa? İşler çok daha karmakarışık ve sarpa mı sarmış da ben mi inkâr ediyorum?

Artık aşk yok mu? İnsanlar sitelerden parmak hızıyla seçilen eşlerle geçirilen bir gecelik hazlar dünyasında kaybolup yalnızlıklarına mı geri dönüyorlar?

Ben insanın doğasındaki arzuların isteklerin ve duyguların hiç kaybolmadığına inananlardanım. Toplumsal kurallar yeni özgürlükler ve kısıtlar getirir. Ancak insan aşktan sevgiden vazgeçmez. Hep onu yaşayacağı yeni süreçler yaratmaya çalışır.

Sevmek ve sevilmek temel ihtiyaçlarımızdan. Cinsellik de öyle. Nasıl ki yemek yeme ihtiyacımızı kontrol altına alarak ve doğal halinden saptırarak nefsimizi terbiye etmeye kalkarsak psikolojik yeme bozuklukları doğarsa, sevme sevilme ve cinsellik ihtiyacımızı kontrol almaya kalkınca ortaya sapkın duygular saçılır.

Mademki beynimiz ve hormonlar tüm duygularımızın kontrolünü ellerinde tutuyorlar o zaman önce beynimizdeki kuruntuları ve öğretilmiş kurallar dizinini yıkarak ruhumuzu serbest bırakmalıyız, ancak o zaman sağlıklı ve uzun soluklu ilişkiler kurabiliriz.

Çok bilimsel ve sığ geliyor ama gerçeklik buradan başlıyor. Sonrası hayallerimiz sonsuz ve özgür. Yaşam istediğimiz hayatı ve ilişkiyi bol bol düşünür olasılıkları değerlendirir ve muhatabımızla daha rahat ortak alanlar oluşturabiliriz.

Benim buraya varmam on yıllar almış olsa da gençlerin bu olguları daha yirmili yaşlarında fark ettiklerini görüyorum. Deneyimleriyle birlikte sağlam ilişkilere otuzlu hatta kırklı yaşlarda varıyorlar. Ehh yaşam ömrü de artık seksenlerin üstüne çıktığına göre önlerinde birlikte yaşanacak nice uzun ve keyifli yıllar var.

Aşkın en önemli tetikleyicilerinden biri tutku ve cinsellik. Bu konuyu sevgili Serdar Turgut yıllardır hazırlandığı bir kitapla anlatacak. Ben onu okumadan yazmayayım dedim.

Keşke şu âhir ömrümüzde her insan her yaşta aşkını ve cinselliğini doya doya yaşamadan göçmese.

ÇOK OKUNANLAR