Hiç hayatınızda ‘çıraklık’ yaptınız mı? Benim en severek yaptığım işler; her gün keyifle uyanarak kendimi sokağa attığım, sorarak ve severek öğrendiğim, sabırla ustaları gözlediğim ve dinlediğim, sürekli kendimi geliştirdiğim çıraklık işlerim oldu.
Önce çırak ne demek, oradan başlayalım. Çünkü anlatmazsam küçümsediğimiz bu kelimeye ve anlamına haksızlık yapmış olabiliriz. Çırak kelimesinin kökü “çerağ/çırağ”dan geliyor ve Farsçada kandil, meşale ve mum anlamlarına geliyormuş. “Çıra” ise yanmak ve ışımak manasında kullanılıyor. Kelime anlamı ise “bir zanaat öğrenmek amacıyla bir ustanın yanında çalışan kişi.” Yani çırak dediğimiz kişi, daha iyi işler yapmak ve etrafını aydınlatmak üzere ustalardan sabırla öğrenen kişi demek.
İnsanın iş hayatında en büyük şansı ne?
İyi çıraklar işlerini iyi yaptıkça, öğrendiklerinin üstüne koydukça ve yavaş yavaş ustalaşıp başka çıraklara anlatmaya başlayınca da yeni boyutlara geçiyor. İnsanın en büyük şansı, iş hayatında iyi ustalarla çalışması. Ustalaşmak, işi öğrenmek, işin hakkını vermek, işi bilen birine duyulan saygı, iş disiplini almak, iş süreçleri bilgisi… İşte tüm bunlar bir işi sevmek, daha iyi yapmak, çalıştığın ustanın bilgeliği ve bitmeyen öğrenme süreci; sonra da o zanaati ele almak ve başkalarına anlatmaya, öğretmeye başlamak. Sabırla ve tutkuyla yapacağın işi bulmak ve ustalaşmak hayatımızda hepimizin en çok istediği amaç değil mi?
Yaşadığımız gelgitler, kendimizi tam hissetmememiz, yaparken keyif almamamız, yöneticilerimizin bizi yetiştirmek için çaba harcamaması, işe gitmekten sabah şevkle kalkmamızı durduran başlıca engellerden. İşte çırak olmak; öğrenmeye devam etmek, öğrendiklerini biriktirmek ve bütünlemek, üzerine yine eklemeler yapmak… Kısacası çıraklığa devam etmek önemli.
Çıraklık eğitimleri hayatımı değiştirdi
Bizim yaşlarda, ilkokulda yaz tatillerinde çıraklık yapmadan yaz tatili bitmezdi. Ya babanızın yanında ya da komşumuzun işyerinde haftanın 5 günü sabahtan akşama kadar işe gidilip ustanın verdiği işler tamamlanırdı. Aynı işte devam ettikçe ve yaş ilerledikçe sorumluluk artar ve daha havalı işler teslim edilirdi. Önce babamın yanında tuhafiyecilik, sonra Kapalıçarşı’da toptancı yanında yaptığım çıraklık eğitimleri hayatımı değiştirdi. 22 yaşında okul bitti ve gerçek iş hayatı başladı. Hani gömlek-kravatlı olan. Sabah ve akşam servise binilen, öğlen yemeklerinde işçi, memur, müdür birlikte kuyruğa girilen ve yemekhanede beraber yemek yenen.
İş hayatımın ilk 10 yılında beraber çalıştığım isimler önce amirim, sonra ustam ve ağabeyim oldular. Çünkü onlar dürüst, donanımlı ve entelektüellerdi. Gece gündüz demeden fedakârca çalışırdık. Doğru bildiğini söylerlerdi. Patron, aile demezlerdi. Uzmanlığa ve inisiyatif kullanımına alan sağlarlardı. Gencecik uzmanlara ve şeflere milyarları yönetme ve inisiyatif alma yetkisi verirlerdi. Yeni işlerde, yeni ülkelerde bize ve fikirlerimize güvenilirlerdi. Başarılı sonuçlar aldığımızda, onlardan öğrendiklerimizin değerini çok daha iyi anlamıştık. Hiçbir zaman “doğrusu budur” demediler, iyiyi ve kötüyü görmemizi sağladılar.
Eğitime önem verdiler. Bu bazen bir okul, bazen bir kurs, çoğu zaman da konferans ve fuarlara göndermek şeklinde oldu.Yurtdışı eğitimlerde ve gezilerde hafta sonunu da orada geçirmemizi, oradaki kültürel yaşamı ve kültürü görmemizi isterlerdi.
Aslında farklı kültür ve yani bakış açılarını, yine işe girince yanlarına çırak verildiğim İngiliz danışman ekip arkadaşlarımdan öğrendim diyebilirim. Benden 5-6 yaş daha büyük, her sektörde ve ülkede görev yapmış, bugün de hâlâ görüştüğüm İngiliz arkadaşlarım… Beni sadece işte değil, iş dışında da her yere yanlarında taşıdılar.
İyi günleri, zor günleri, geç saatlere kadar uğraşmayı birlikte aştık.Onlarla çalışmaktan hep mutluluk ve gurur duydum. İyi ustaların yanında çıraklık yapmak beni hep mutlu etti. Bildiklerini konuşup anlatırken yeni şeyler öğrenip üzerine eklemek işin en zevkli boyutu. Sizin hayatınızı değiştiren çıraklık hikâyeleriniz var mı?