Stratejik zekasını beğendiğim Serdar Danyeli dikkatime getirdi. Arthur Schopenhauer bir cümleyle insanlığın kaderini özetlemişti:
“Bu dünyada cesur insanlar ölür, zeki insanlar deli olur ve dünya aptalların mutluluğuyla doludur.”
Cesaretin Bedeli
Cesaret, tarih boyunca pahalıya mal oldu. Sokrates zehir içti, Bruno yakıldı, Martin Luther King vuruldu. Bizde de Uğur Mumcu, Hrant Dink, Tahir Elçi gibi isimler gerçeği söyledikleri için yaşamlarını yitirdi. Uluslararası veriler gösteriyor ki hâlâ her yıl onlarca gazeteci, yalnızca hakikati dile getirdiği için öldürülüyor. Cesaretin faturası hâlâ çok ağır.
Zekânın Yükü
Zeki olanların hikâyesi de pek iç açıcı değil. Nietzsche’nin aklını kaybedişi, Van Gogh’un intiharı, Virginia Woolf’un depresyonu… Aynı şekilde Sabahattin Ali’nin faili meçhul ölümü ya da Aziz Nesin’in hayatı boyunca uğradığı linçler… Derin düşünen insanlar çoğu zaman toplumun dar kalıplarına sığmadı. Bugün de öyle: TÜİK verilerine göre üniversite mezunlarının üçte biri depresyon veya kaygı bozukluğu yaşıyor. Zekâ, mutluluğu değil, sancıyı çoğaltıyor.
Aptallığın Mutluluğu
Ama sorgulamayan, düşünmeyen, önüne konanla yetinenler daha huzurlu görünüyor. Futbol muhabbetiyle, magazin dedikodularıyla, sosyal medyada atılan birkaç hamasi mesajla hayatını dolduranlar daha rahat. Gallup’un araştırmasına göre, Türkiye’de kendini “çok mutlu” sayanların çoğu düşük eğitim ve gelir grubundan geliyor. Yani Schopenhauer’ın dediği gibi: mutluluk çoğu kez cehaletin armağanı.
Yanılsamalar Çağı
Bugünün farkı, bir de sahte tiplerin çoğalması:
•Cesur olduğunu sanan korkaklar – klavyenin başında aslan, gerçek hayatta sessiz.
•Zeki olduğunu sanan süzme aptallar – iki yabancı kelimeyle derinlik sattığını zannedenler.
•Akıllı olduğunu düşünen kurnaz aptallar – günü kurtarmayı strateji sananlar.
Hem dünyada hem bizde bu yanılsamalar çoğaldıkça, gerçek cesurların ve gerçek zekâ sahiplerinin önü daha da tıkanıyor.
Ne Yapmalı?
Hayatın akışını değiştiremeyiz belki. Ama cesareti boş bir kahramanlık değil toplumu besleyen bir güç, zekâyı da yalnızlığın değil ortak aklın ışığı haline getirebiliriz. Schopenhauer’ın karamsar tablosunu tersine çevirmek elimizde.
Ama işin bir de şu yanı var: Kendini mutlu hisseden cahillere, aptallara da fazla karışmayalım… Mutluluklarını ellerinden almak bize düşmez!