Her ay sabırsızlıkla bekliyorum: tekneye atlayıp, Ege haritasında küçücük bir nokta olan Lipsi’ye gitmeyi, dostlarımla ve doğayla buluşmayı.
Nüfusu 700’ü geçmeyen bu ada ne Mykonos’un şatafatına ne de Santorini’nin kartpostal şöhretine sahip. Ama sadeliği, doğallığı ve sahiciliğiyle giderek daha fazla cazibe merkezi haline geliyor.
Bodrum’dan Leros’a 45 dakika, oradan Lipsi’ye yalnızca 20 dakika sürüyor. Patmos ile Leros hattının tam ortasında yer alan ada, Arki, Agathonisi ve Marathos gibi küçük adacıklarla çevrili. Feribot ve günübirlik tekne seferleriyle küçük ama canlı bir düğüm noktası haline gelmiş durumda.
Lipsi’nin dönüşümünde en büyük pay, uzun yıllardır belediye başkanlığını yürüten Fotis Maggos’a ait. Üst üste seçim kazanması, halkın ona duyduğu güvenin göstergesi. Maggos’un yaklaşımı, Lipsi’yi küçük ama sürdürülebilir bir ada modeli haline getirmek. Aşırı turizmden uzak, ekolojiye saygılı ve yerel kimliğini koruyarak büyüyen bir ada vizyonu, bu toprakların geleceğini belirliyor.
Bu vizyonu somutlaştıran isimlerden biri ise adanın simge girişimcisi Manolis Hiras. Sabah balıkçıların getirdiği levrek ve çiftçilerin sunduğu ada otları onun mutfağında Lipsi’nin ruhuna dönüşüyor. Yerellik onun için bir moda kavram değil, hayatın özü. Restoranıyla başlayan yolculuk, butik konaklamalara, düğünlere ve etkinliklere yayılan bütünlüklü bir ada deneyimine dönüşmüş durumda.
Manolis’in arkasında güçlü bir aile desteği var. Annesi ve babası yıllar boyunca ona yol açtı, hâlâ işlerin içindeler. Eşi restoranı ve etkinlikleri onunla birlikte yönetiyor. Oğlu ve kızı günlük işlerde sorumluluk alıyor. Bu yüzden Manolis’in başarısı bireysel değil, kolektif bir emek.
Manolis’i farklı kılan yalnızca vizyonu değil, yorulmaz enerjisi. Sabah gün doğmadan balıkçı teknelerinin dönüşünü beklerken, öğlen düğün hazırlığında masaları düzenlerken, akşam ise misafirlerle sohbet ederken görebilirsiniz. İddialı ama gösterişsiz, sahici ama profesyonel. Misafirlerine müşteri değil, ada dostu gibi yaklaşıyor. Sofrasına oturan Türk, İtalyan, Fransız ya da Alman, kendi damak tadını buluyor ama ortak bir sahicilik duygusuyla adadan ayrılıyor.
Ada halkının yaşam biçimi de en az girişimcilikleri kadar dikkat çekici. Lipsi’de hemen her ailenin benzer bir hikâyesi var. Devletten ya da kiliseden destek beklemeden kendi imkânlarıyla küçük şapeller inşa ediyor, bakımlarını da üstleniyorlar. Tourkomnima koyundaki Agios Nikolaos, Manolis ailesinin katkısıyla yapılan şapellerden biri. Küçük ama anlamlı. Bu şapeller ada kimliğinin sessiz sembolleri.
Lipsi’nin doğası, denizi ve mutfağı birbirini tamamlıyor. Platis Gialos’un altın kumları, Liendou’nun kayalıklarla çevrili sakinliği, Katsadia ve Tourkomnima’nın bakirliği adanın deniz ruhunu yansıtıyor. Kabak ve mercimekten yapılan pitaroudia, zeytinyağlı deniz ürünleri, octopus saganaki ve Fokiano üzümünden üretilen şaraplar bu mutfağın temel taşları.
Benim için Manolis Tastes adanın en özel duraklarından biri. Limandaki Kalypso Restaurant deniz ürünleriyle öne çıkıyor. Pefko Taverna, samimi atmosferiyle adeta bir aile sofrasını andırıyor. Katsadia Koyu’ndaki Dilaila, deniz, yemek ve müzik üçlüsünü bir araya getiriyor. Steki tou Ntouka ise geleneksel Yunan mutfağının sadeliğini sergiliyor.
Pastane ve café kültürü de Lipsi’nin cazibesinin bir parçası. Kairi Bakery sabahın vazgeçilmezi, Kyma Café tatlı ve kahve eşliğinde gün batımını izlemek için ideal. Pefko Café deniz manzaralı kahvaltısıyla biliniyor. Gün ortasında soluklanmak için Avli en doğru adreslerden biri. Alışverişte Lipsi Winery’nin Aposperitis ve Anthonero şarapları, ada balı, mizithra peyniri, el dokuması tekstiller ve seramikler ada ruhunu yansıtan en güzel hediyelikler arasında.
Bir gün Avli’de kahvemi yudumlarken yanımdaki harabe binayı satın alıp restore etmeyi düşündüm. Taş mimarı Veli Oktay’la maliyetleri, izin süreçlerini ve malzeme zorluklarını konuştuktan sonra işin romantizmin ötesinde ne kadar zahmetli olduğunu anladım. Hevesim gerçekçiliğe dönüştü. Hayaller değerli ama gerçekler göz ardı edilmemeli.
Manolis’in hikâyesi Lipsi’deki pek çok ailenin hikâyesiyle birleşiyor. Gösterişten uzak, samimiyetle büyüyen bir ada ekonomisi. Fotis Maggos’un sürdürülebilir vizyonu ve Manolis gibi girişimcilerin enerjisi sayesinde Lipsi, Ege’nin küçük ama ilham verici modeli haline geliyor.
Bu ada yalnızca Yunanistan’a değil, Türkiye’deki turizmcilerimize de dersler sunuyor. Samimiyet, sürdürülebilirlik ve aile emeği üzerine kurulu bir modelin, büyük sermaye ya da aşırı tanıtım olmadan da uluslararası cazibe yaratabileceğini gösteriyor.
Küçük bir ada, büyük bir vizyonla dünyaya girişimcilik, dayanışma ve sürdürülebilir kalkınma dersi veriyor.