Hayatın en zor sorularından biridir: Arkadaş mı daha kıymetlidir, aile mi?
Cevabı, yıllar içinde değişir; bazen birine yaklaşırız, bazen diğerine.
Ailenin Yükü ve Lütfu
Aile, kan bağıyla gelen bir zorunluluktur. Çocukluğunuzdan itibaren aynı sofrada yemek yediğiniz, aynı çatı altında uyuduğunuz, aynı acıyı ve sevinci paylaştığınız insanlardır. Düğünlerde, cenazelerde, bayram sofralarında hep onlar vardır.
Ama bu bağ her zaman huzur getirmez. Çıkar çatışmaları, kıskançlıklar, miras kavgaları ve yıllarca süren kırgınlıklar olur. Dışarıdan güllük gülistanlık görünen aile tabloları, çoğu zaman yüzeysel samimiyetin maskesini taşır. Bir bayram sabahı sarılanların, ertesi gün birbirine küsen insanlar olduğunu görürsünüz. Hatta yıllarca “örnek çift” diye gösterilenlerin ansızın boşandığını. Aile, hem köklerimizin gücü hem de ruhumuzu en çok yoran aynadır.
Arkadaşlığın Hafifliği ve Tehlikeleri
Arkadaşlık ise seçimdir. Ortak yanlar, benzer ruh halleri, birlikte keyif alınan uğraşlar üzerinden kurulur. Geçmişin yüklerini taşımaz; ailenizle yaşadığınız kavgaları, kırgınlıkları bilmez. Bu yüzden arkadaşla geçirilen vakit daha hafif, daha özgürdür.
Ama arkadaşlık da toz pembe değildir. Ne kadar yakın olursanız olun, arkanızdan konuşan, kıskançlığa kapılan, dedikodunuzu yapan dostlara rastlarsınız. Bir gün yanınızda duran, ertesi gün sırtınızı döndüğünüzde hançerleyenler de eksik olmaz. Arkadaşlık da insani zaaflardan bağışık değildir.
İkilem ve Denge
O yüzden “Arkadaş mı, aile mi?” sorusunun doğru cevabı tek değildir. Ailede zorunluluk, geçmişin ağırlığı ve hatıraların bağlayıcılığı vardır. Arkadaşta özgürlük, esneklik ama aynı zamanda geçicilik ve kırılganlık vardır.
Gerçek olan şudur: Doğru dengeyi ancak ve ancak siz kurabilirsiniz. Hangi koşulda hangi bağa yaslanacağınızı, kime ne kadar alan açacağınızı, kiminle hangi sınırı koyacağınızı siz belirlersiniz.
Denge
Arkadaş çoğu zaman ruhunuza daha yakındır, aile ise sizi köklerinize bağlar. Arkadaşın kıskançlığı da, ailenin samimiyetsiz yüzeysel sevgisi de vardır. Ama hayatın güzelliği ve ağırlığı, her ikisini de aynı terazide taşımayı başarabilenlerde saklıdır.
İdeali, birini diğerine üstün kılmadan, her birine kendi değerini vermektir. Çünkü hayat dediğimiz aslında tam da budur: dengeyi arama çabası.