Korku endüstrisi ve korku ticareti
23 Eylül 2025

Bugün Amerika’da doğan her 31 çocuktan birine otizm teşhisi konuyor.

Oysa bundan 25 yıl önce, 2000 yılında aynı teşhisi 150 bebekten biri alıyordu.

Benzer bir durum Türkiye için de geçerli. Sağlık Bakanlığı’na göre bugün doğan 68 çocuktan birine otizm teşhisi konuyor. Oysa 25 yıl önce bu rakam 200’de bir civarındaydı.

Ne oluyor? Bilmediğimiz bir otizm salgını mı var? Neden artıyor otizm tanısı alan çocukların sayısı ve bu hastalığın görülme sıklığı?

Neyin hastalık olup neyin olmadığı ve tedavilerin ne olacağı konusunda hem bütün dünya hem de Türkiye çok uzun zamandan beri Amerika’ya bakıyor.

Örneğin Amerika’da eskiden iyi kolesterol-kötü kolesterol ayrımı yapılırdı ve kişinin toplam kolesterol düzeyinin yüksek olup olmadığı bu iki rakam arasındaki ilişkiye göre anlamlandırılırdı.

Önce o rakam küçüldükçe küçüldü, “güvenli” kolesterol miktarı azaldı. Derken son olarak artık iyi-kötü ayrımına bakılmaz oldu, sadece toplam kolesterole bakılıyor.

Amerika böyle yapınca Türkiye dahil dünyadaki bütün kalp doktorlarının kolesterole bakışı da, hastalarına verdikleri tavsiyeler de değişti. Sonuç: Artık geçmişe göre çok daha fazla insana kolesterol düşürücü statin cinsi ilaçlar yazılıyor.

Bu satırların yazarı da son 4 aydır kolesterol ilacı kullanıyor. Her gün ilaç kullanmak beni rahatsız eden bir şey ve kolesterol düzeyim de öyle çok yüksek değil ama beynimi besleyen damarda yüzde 30 bir daralma görüldü. Doktorum “Orada varsa her yerde vardır” dedi. O yüzden ilacı kullanıyorum. 20 yıl önce olsa doktor muhtemelen aynı ilacı bana yazmazdı.

Amerika’nın koyduğu standartlar illa art niyetlidir diye bir şey söylemiyorum ama bu ülkenin koyduğu standartlar dünyanın her yerinde etki yaratıyor, bunu bilelim.

O standartların oluşmasında ilaç şirketlerinin ne kadar büyük bir etkisi olduğunu biliyoruz. Amerika’da milyonlarca can alan ve hala daha bitmemiş olan afyon temelli ağrı kesiciler krizini anlatan TV dizileri ve filmler yapıldı. O krize neden olan ilaç firması ve onun sahibi ailenin aldığı cezaları ve bu arada FDA’de çevirdikleri dolapları bilmeyenimiz kalmadı.

Otizme geri döneyim. Neden otizm tanısı artıyor? Bilmediğimiz bir salgın mı var?

Bu konu biraz tartışmalı. Otizm tanısının Amerika’da (ve zincirleme olarak Türkiye dahil bütün dünyada) artmasının bir sebebi, otizm spektrumunun Amerikalı doktorlar tarafından düzenli olarak genişletilmesi.

Otizm, evet bir spektrum hastalığı. Yani türlü çeşitli belirtileri var. Bu belirtilerden ne kadarının sizin çocuğunuzda da bulunduğu önemli. Belirti sayısı arttıkça veya “Şu kadar belirtiden fazlası otizmdir” diyen cümledeki rakam küçüldükçe otizm tanısı alan çocuk sayısı da artıyor.

Ama tanımın genişlemesinde şu anda ilaç şirketlerini suçlayacak bir şey yok. Çünkü otizmin bir ilacı yok. (Zaten mevcut olan bir ilaç daha iki gün önce otizm ilacı olarak tanımlandı ama bu ilaç da tedavi için değil otizmi hafifletmek için bir yardımcı olarak söylendi. Bu ilaç bildiğimiz folik asit, Amerika’daki ticari adıyla ‘Leucovorin.’ Pek çok besinden zaten doğal olarak alabildiğimiz B9 vitamini yani.)

Otistik tanısı alan bir çocuğu olan ailelerin hayatını nasıl altüst ettiğini hepimiz biliyoruz. Tedavisi olmayan, en fazla çocuğun normale yakın bir hayat sürüp, örneğin oklula gidip sonrasında da kendi ayakları üzerinde durabilen bir birey olmasını sağlamaya yönelik programlar var. Bunda da çocuğun o spektrumun (otizm yelpazesi) neresinde olduğu büyük önem taşıyor.

Hastalığın bir tedavisi olmaması, neredeyse bütün ümidi hastalığı önlemeye yöneltmiş durumda.

Hastalığı önlemek içinse önce hastalığın neden olduğunu öğrenmek gerekiyor. Genetik kanıtlar ve dolayısıyla genetik bir tedavi çok arandı ama otizme neden olduğu varsayılan genetiğin çok sayıda genin birden dahil olduğu çok karmaşık bir mekanizma olduğu artık düşünülüyor. Yani bu konuda ümitler azaldı.

Zaman zaman ortaya farklı teoriler, hatta tedaviler atıldı. Örneğin bağırsak florasının, yani bağırsaklarımızda yaşayan mikropların hastalık üzerindeki etkisi konusu incelendi. Bazı başarılı sonuçlar da alındı ama sonra burası da eskisi kadar gelecek vaat etmeyen bir alana dönüştü.

1990’larda bir İngiliz doktor sadece 12 hasta üzerinde yaptığını iddia ettiği bir araştırmayı saygın Lancet bilim dergisinde yayınladı. Ona göre bebeklikte yapılan karma aşıların içinde “sabitleyici madde” olarak kullanılan civa otizme neden oluyordu.

Büyün dünya birden bire bu teoriye inandı. Gerçi o makale aradan geçen onca zamanda onlarca defa yanlışlandı, o makalenin zaten sahte bir araştırmaya dayandığı ortaya çıktı, doktor lisansını kaybetti vs ama dünya çapında bir aşı karşıtlığı da o makale nedeniye başladı. Bugün Amerika’da bile kızamıktan çocuklar ölüyor. Ülkemizde de aşı karşıtlığı yaygın.

Korona salgını sırasında “Çamaşır suyu için iyi gelir, mikrobu öldürüyor” gibi sağlık tavsiyeleriyle tanıdığımız Amerikan Başkanı Donald Trump dün çıktı, dünyanın belki de en yaygın kullanılan ilacı olan hepimizin defalarca ateşimizi düşürmek veya hafif ağrılarımızı dindirmek için kullandığımız parasetamolleri otizmin sebebi olarak ilan etti.

Ona göre hamilelikte parasetamol kullanımı bebeklerin otistik doğmasına neden oluyordu.

Başkan böyle diyor ama arkasındaki bilim heyeti hiç öyle demiyordu. Örneğin FDA’in parasetamollerle ilgili hamilelere yaptığı uyarı “ölçülü kullanın”dan, “doktorunuz vermedikçe kullanmayın”dan ileri gitmiyordu.

Çünkü hamilelikte yüksek ateşe maruz kalmak bebek için çok büyük bir tehlike. Bilinen en güvenilir ateş düşürücüler ise parasetamoller. Hamile kadının yüksek ateş halinde parasetamol almaması çok daha büyük bir risk.

Şimdi dünyamızın korku endüstrisine ve korku ticaretine Amerikan Başkanı tarafından yeni bir şey daha eklendi.

Otistik çocuğu olanlar hafızalarını yokluyor: Acaba hamilelik sırasında parasetamol kullandı mı?

Halen hamileliği devam edenler korku içinde. Ateşleri çıkarsa ne yapacaklar?

Bir delinin attığı taşı milyarlarca akıllı çıkarmaya çalışacak ve çıkaramayacak.

ÇOK OKUNANLAR