Yüz
29 Eylül 2025

“Yüz” kelimesi Türkçede sadece bedensel bir yüzey (surat) değil, aynı zamanda toplumsal değerlerin yansıtıldığı ahlâki bir alan da.

Yani insanın yüzü, onur, utanç, saygınlık, suçluluk gibi soyut kavramların taşındığı metaforik bir yüzey.

‘Yüz’, boyanan, lekelenen, kızaran bir alan olarak düşünülür.

“Yüzü ak olmak” , vicdanen rahat, onurlu, alnı açık olmak…

“Yüzüne vurmak” birinin kusurunu açıkça söylemek, “yüzünü kızartmak”.

Yani ‘yüz’, toplum önünde ‘utanma kapasitesinin’ göstergesi.

Özgürlük, “kaderin çizdiği sınırların içinde seçim yapma cesareti” ise,

Sartre’ın dediği gibi “sınırları reddederek kendi yolunu var etme yükümlülüğüdür” de.

Gerçeğin farkında olup da  ortalığı bulandırmak için ‘işini gücünü ona karşı kürek çekmek’ yapmış , bunda ısrarlı biri, eğer psikolojik sorunlu değilse, ‘kendi  yüzünün durumunu’ mutlaka biliyordur.

Amerika’nın hegemonyasına biat, önce onun ilk düğmesi yanlış iliklenmiş ‘yaşam tarzına’ uyum, o hayata para yetiştirmek için o devletin yeryüzünde yaptıklarına da ‘sessiz bir onay’ demek.

Eğitilmiş, o hayata alıştırılmış, onların hakkına çöktüğünü bal gibi bildiklerin ‘ölürlerse ölsün, sen yoluna devam et’ sistemine ‘mensub edilmiş’ hatta ona ‘destek eleman’ yapılmış zihinlerin zımni işbirliğiyle, bütün dünya berbat bir arsızlığı ‘küresel kader’ gibi yaşıyor.

Hem de, o hayatın

‘Başka türlü bir hayat yaşamak’ alternatiflerine ergeç yenilmeyi hakettiği besbelliyken.

Ona ister bir vakitler çok satışı yapılmış bir ‘rüya’ deyin, ister ‘gözü doymazlık’; istediğiniz kadar uyduruk  ‘fikir balonlarıyla’ onu tekrar şişirmeye çalışın, istediğiniz kadar karşılıksız para basın,  o ‘hep bana lep bana’ hayata bakış uçurumun dibinde.

İbn Sînâ’ın dediği gibi, “Kader var, ama içinde ihtimaller de var.”

ÇOK OKUNANLAR