Mavi yaka
08 Ekim 2025

Yerleşik düzene geçince, ilk önce kendi tarlanızı ekip biçiyor, kendinize yetiyordunuz. Kimseye ihtiyacınız yoktu. Bağımsız ve özgürdünüz. İhtiyaç fazlası üretim çıkınca savaşmaya başladınız güçlüler diğerlerinin mallarına el koydular. Sonuçta önce teba oldunuz sonra serf ya da reaya.

Sonradan keşfedilen bir kıtadan köklerinizden koparılarak sürgün edilip bir yere çalıştırılmaya getirildiyseniz de köle oldunuz. Kölelik aslında ilk çağlardan beri hep vardı. Sizleri insandan saymıyorlardı.

Bağımsızlığınız ve özgürlüğünüz elinizden gitti. Yüzyıllarca böyle yaşadınız. Herkes doğduğu sınıfa aitti ve sınıflar arası geçiş yoktu.

Sonra Orta Çağ’da zanaatkâr loncalarında çırak sıfatıyla çalıştınız. Ne zaman ki burjuva sınıfı ortaya çıkmaya başladı, işte o zaman sizler de ilk hizmetkârlar olarak tarihte yerlerinizi aldınız.

Sınıf bilincinin gelişmesi 18. Ve 19. Yüzyılda ortaya çıktı.

Tarımdan sanayi devrimine geçince topraktan koparak şehirlerdeki ‘varoşlarda’ yerlerinizi aldınız. İnsaflı olan ve çok insan çalıştıran bazı işverenler sizlere on binlerce kişilik lojmanlar yaptı ve oralarda oturup günde 12 ila 18 saat çalıştınız. Altı yaşındaki çocuklar kömür madenlerine indirilerek çalıştırıldılar. İnsafsızlık, açgözlülük insanın doğasında var.

Tabii ki haklarınızı savunan bilim insanları filozoflar da o devirlerde tarih sahnesine çıktılar. O gün yazdıklarının büyük bir kısmı  ne yazık ki bugün için de geçerli.

Bir yüzyıl boyunca insani şartlara kavuşmak için sizin sözcüleriniz oldular. Şartların bugünkü halini alması için 20. Yüzyılı beklemek gerekti. 

On dokuzuncu Yüzyılda dünyada en zengin ila en fakir arasındaki fark 20 ila 40 katsayısı ile ölçülüyordu. Bu fark Osmanlı’da ilk yüzde onun servetin yüzde 43 ila 53 ünü elinde tuttuğu şeklinde özetleniyor.

Yirminci yüzyıldaki dünya savaşı nedeniyle olsa gerek en zengin ile en fakir arasındaki fark 10 ila 20 katına düştü. Tahmini yapılan hesaplamalara göre, ülkemizde 2005 yılında üst %5 ile en düşük gelirli yüzde 5 farkın katsayısı 13,7 dir.

Yirmi birinci yüzyıla gelindiğinde küresel ölçekte bölgelere göre servet açısından yüzlerce hatta binlerce kata varan katsayılara ulaşıldı. Bu kez kesin hesaplamalara göre en yüksek gelir gurubu olan % 5 ile en düşük gelir grubu % 5 arasındaki katsayı 2022 yılında 31 dir.

Doyamadım doyamadım ben parayı sevmelere doyamadım şarkısından girip, işçisin sen işçi kal diye devam edebiliriz.

İlk ve orta çağlarda sınıfsal ayrımlar netti, aralarında geçiş yoktu. 

Bu kez de özgürlük, demokrasi, hürriyet, mülkiyet, mucizesi diye yutturulan son iki yüzyılda ve dahi içinde yaşadığımız çeyrek yüzyılda bakınız durum nasıl giderek vahimleşmiş.

Yirminci yüzyılda beden gücüyle çalıştırılan insanlara daha az kir göstersin diye blucin tulum ve mavi gömlek giydirildiği için bu sınıfın tanımı mavi yaka olmuş. İkinci sınıf köle diyebiliriz.

Beyaz yaka kendini ayrıştırmış. Göğsünü gere gere birinci sınıf köle olmayı kabul etmiş. 

Ama gel zaman git zaman emek o kadar azalıp zenaatkârlık hepten yok olunca birdenbire bir hemşire genel müdür yardımcısından daha çok para kazanmaya başlamış. Musluk tamircisi ya da elektronik tamircisi bir mavi yaka çalışanı iki lisan bilen doktoralı beyaz yakalıya gelir açısından fark atar olmuş. 

Bir taraftan teknolojinin gelişimiyle milyonları sokağa döküp ne haliniz varsa görün diyoruz, diğer taraftan teknik bir kurs bitiren tamirci hayatını gayet güzel idame ettirebiliyor. Şeytanın sopası yok.

Ama işverenler boş durur mu? Serbest zamanlı çalışma evinden çalışma ülkeler arası çalışma vs diyerek istihdamı tüm dünyadan en ucuzuna temin etmeyi sürdürüyorlar. Çok yüksek kârlar ediyor ama bir türlü vergi vermeyi içlerine sindiremiyorlar. Koskoca LVMH patronu Fransa vergi oranlarını yükseltince şirket merkezini ülke dışına taşıdı. Miyar dolarlardan bahsediyoruz.

Evet insanlık çoğaldı. Dünyanın bizlere sunacağı her şey insanın ihtiyacını karşılamazmış diyorlar yalan. Gelir dağılımı eşitsizliği yüzünden karşılanamıyor.

Bu eşitsizlik faşizmi yeniden hortlatıyor. Neymiş efendim popülizmmiş. Bal gibi faşizm. Her türlü ayrımcılık ve ırkçılık hak götüre. Neden bu kadar diktatör türedi. Halk fakirleştikçe hırçınlaşıyor. Karşısına zenginleri çıkaramayız ya. Biz de en zayıf halka kimi bulursak onu çıkartıyoruz. Fakirler zengin ülkelere göç etmeye çalışınca da denizlerde boğuyoruz ölsünler korksunlar ki bizim ülkemize gelmesinler diyoruz. Peki helâları kimler temizliyor. Mazgalların altında nefessiz ve havasız kimler çalışıyor. Bütün büyük şehirlerdeki hizmet verenlerin arka kapısına gidin görürsünüz. Sefil çalışma şartları hâlâ hüküm sürüyor.

Siz bakmayın öyle plazalardaki steril ortamlara. Hâlâ dünyadaki işletmelerin % 95’i orta ölçekli. Efendim hiç kimse yetişmiş insan gücü bulamıyormuş. Z kuşağı çalışmıyormuş. Yahu boğaz tokluğuna çalışacağına evinde oturur. Emekli annesinden babasından harçlık alır. Bilişimde kayıt dışı işler yapar ekmeğini çıkartır. Ben hiç istediği hakkını alan bir çalışanımın sadakatsizliğini ve ihanetini görmedim. Tek tük arada helâl süt emmemişler çıkar ama genelde size minnet duyarlar ve başka yerde iş aramazlar. Çok daha az insanla çok daha verimli çalışırsınız. 

Onların sorunlarını çözen mekanizmalar kurmanız gerekir. Babasını hastaneye götürecek, üç ay sonraya sıra verirler. Halbuki çalışanlarınıza aile sigortası yapıp cüzi bir prim ödersiniz. Babası bedava ameliyat olur, o kişiyi ömür boyu kaybetmezsiniz. Ben hayatım boyunca hep böyle yaptım. Çok faydasını gördüm. En büyük krizleri çalışanlarımın desteğiyle el birliğiyle atlattım.

ABD de Mr. Trump ya da Trump efendi ne yapıyor sağlık sigortasını kesmeye bakıyor. Bizde Milli Eğitim Bakanımız ne diyor zorunlu eğitimi 12 yıldan 8 yıla indirelim diyor. Yeteneksiz kalsınlar iş bulamasınlar.

Kim bilir şimdiden vatandaşlık ücretini ödeyerek onarı evlerinde oturtacaklar. Oy deposu gibi kullanacaklar herhalde. Ben ne bileyim. Böyle politikalara neden sahip çıkılıyor aklım ermiyor.

Gelelim son aşama prekaryaya. Prekarya nedir? 

“Prekarya” (precariat) kelimesi, Latince precarius (“belirsiz, güvencesiz”) sözcüğünden ve proletarya (işçi sınıfı) kelimesinden türetilmiştir. Yani anlam olarak “güvencesiz işçi sınıfı” demektir.

Prekarya, klasik “işçi sınıfından farklı olarak, sürekli işi olmayan, geliri düzensiz, sosyal güvenceleri zayıf ya da hiç olmayan, koşulları esnek ama belirsiz olan insanlardan oluşan yeni bir sınıftır.

Bu gruba şunlar girer: Kuryeler, platform işçileri (örneğin yemek uygulaması çalışanları), kısa süreli sözleşmeli veya yarı zamanlı çalışanlar, sigortasız ya da kayıt dışı çalışanlar, genç mezun olup sürekli iş değiştirmek zorunda kalan “beyaz yakalı” çalışanlar.

Düşük ücret, süresiz çalıştırma yetmedi, şimdi de ihtiyacım olunca alırım, olmayınca sokağa atarım. Bir sonraki aşama herhalde çalışanlardan para istemek olacak. Seni boş tutmuyorum. Oyalanıyorsun bana para var diyebilirler. Öfff ki ne öff. 

Öz geçmişine bizde staj yapacağını yazınca daha hızlı iş bulacaksın onun için sen bize para öde diyen markalar var. Aylık belirli bir ücret ödeyip sonra bir kısmını geri tahsil eden işveren var. Var da var.

Bir an önce vatandaşlık ücreti çıkartılsın. Bu insanlara ev tahsis edilsin. 

Onlar başlarının çaresine bakarlarmış. Yoksa bunun getireceği sosyal patlamaları öngörebiliyor musunuz? Ben öngöremiyorum şahsen.

Fransız ihtilali 1789 da yapıldı. Kim diyor ki otuz yıl sonra dünyadaki bütün işçi sınıfı topluca örgütlenip bu düzeni yıkamaz. Bal gibi olabilir. Biz göremeyiz ama olabilir.

Şimdi beni gelecek nesilleri isyana teşvik etme suçundan hapse atarlar mı? Olur mu olur. Ne bileyim.

Siz siz olun hakkınızı almadığınız sürece bir işte çalışmayın. Limon satın yine o parayı çıkartırsınız. Ülkemizde müteşebbis açığı var. Benden size yardım sözü kesin. Teke tek. Grup halinde. Her şekliyle olur.

Daha fazla kendinizi ezdirmeyin. Mini hizmetler üreten insanlar olun. Köpek gezdirin. Manikür pedikür yapmayı öğrenin. Evlere servise gidin. Teslim olmamanın bir yolunu bulun.

Naçizane tavsiyem bu.

Günün sözü Das Kapital’ den gelsin.

“Emeğin değeri, emeğin harcandığı sürenin toplumsal olarak gerekli kısmıyla ölçülür.”
Kapital, Cilt I

ÇOK OKUNANLAR