Çift aylı istihbarat: Gazze savaşının en kritik anı, 9 Eylül 2025, saat 16.46
08 Ekim 2025

7 Eylül 2025 günü Miami’de, kanal kenarında  lüks bir malikane…

Orada üç kilit isim toplantı halinde.

Evin sahibi Steve Witkoff…

Başkan Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi…

İkinci kişi Jared Kushner…

Başkan Trump’ın damadı…

Orta Doğu’ya barış getirecek ünlü “İbrahim Anlaşmalarının” kilit isimlerinden biri…

Ve üçüncü kişi…

Ron Dermer…

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun en yakın danışmanı…

21 Maddelik Gazze Barış Planının en kritik anı, işte Miami’deki bu toplantıdan bir gün sonra yaşanıyor…

Gazze tarihinde en kritik iki gece

Gazze Savaşının başlangıç tarihi hiç şüphesiz 7 Ekim 2023 gecesiydi.

Hamas’ın askeri kanadı o gece İsrail’de bir konserde eğlenen insanlara saldırmış ve o saldırıda 1200’e yakın insan katledilmişti.

Bu saldırı, 21’inci Yüzyılın en büyük insanlık trajedisinin tetikleyicisi oldu.

Aradan geçen 2 yıldan sonra Gazze’deki kanı durdurucak bir barış gelecekse…

O barışın en kritik günü de 9 Eylül 2025 günüydü…

Tam saatiyle de 16.45…

Size işte o 24 saatin bir “John Le Carre” romanına benzeyen hikayesini anlatacağım, ama önce aynı Eylül ayının 19 gün sonrasına gidip oradan başlayacağım.

Manhattan’daki otelin özel kodla korunan misafiri

28 Eylül 2025 günü New York şehrinin Manhattan bölgesinde bir otelde olağanüstü önlemlerin alındığı görülüyor.

O gün orada Gazze Barış planı ile ilgili son nokta konacaktır.

Daha sonra haber sitelerinde ve gazetelerde  “Bir Manhattan Oteli” olarak geçecek  yer, Park Avenue 540 numaradaki Loews Regency Otelidir.

Secret Service tarafından olağanüstü önlemlerle korunan otelin çok kritik bir misafiri vardır.

İsrail Başbakanı Netanyahu…

Netanyahu’nun iki vazgeçilmez şartı

Amerikalı ve İsrailli heyetler burada bir araya gelip, hazırlanan 21 maddelik planı Netanyahu’ya sunarlar.

Netanyahu’nun iki şartı vardır.

Biri, Hamas’ın Gazze’nin geleceğinde hiçbir söz sahibi olmayacağının karara bağlanması.

Öteki ise barış planında “İki devletli çözüm” ifadesine yer verilmemesi.

İki taraf arasında “Go Between” başlar ve 12 saat sonra Başkan Trump ve Netanyahu yan yana bu planı bütün dünyaya duyururlar.

20 günlük inanılmaz bir maratondur bu ve en kritik anı bundan 19 gün önce yaşanmıştır.

Yani 9 Eylül günü saat 16.45’de.

Şimdi o en kritik anın 24 saat öncesine dönüyorum ve yazının başındaki Miami toplantısının kapısını aralıyorum.

Miami’de kanalın kenarındaki malikanede 3 saat ne konuşuldu?

Miami’de kanal kenarındaki lük malikanede o gün çok kritik bir toplantı yapılmaktadır.

İkisi Amerikalı biri İsrailli üç “kurt” 20 gün sonra “Barış planı olarak” açıklanacak tarihi planın ilk eskizlerini hazırlamaktadır.

Toplantı üç saat sürer.

Sonunda anlaşılan metini iki Amerikalı, Başkan Trump’a, İsrailli yetkili de Netanyahu’ya iletir.

Aynı saatlerde Doha’da bir başka toplantı

Ancak yapılması gereken çok önemli bir başka iş daha vardır.

Aynı saatlerde Katar’ın Başkenti Doha’da bir başka paralel toplantı devam etmektedir.

Katarlı yetkililer, orada bulunan Hamas üst düzey yetkilileri ile görüşmektedir.

Hamas’ın hayattaki en önemli lideri masada

Hamas tarafında masada çok tanıdık bir isim oturmaktadır.

Halil Al Hayya…

Hamas’ın en üst düzey müzakerecisi…

Aynı zamanda örgütün 7 Ekim 2023 saldırısının planlayıcılarından biri olarak biliniyor.

Katarlıları ikna görevi ilginç bir şekilde Netanyahu’nun Baş danışmanı  Ron Dermer’a verilmiştir.

Netanyahu’nun danışmanı 12 saat boyunca konuşuyor

Dermer o akşam 12 saate yakın süresini telefon başında geçirir.

Bir yandan Doha’daki yetkililerle bir yandan İsrail’deki yetkililerle konuşur.

O gece yarısı işini bitirip yatarken, barış planının en önemli aşaması aşılmış gibidir.

Ancak Miami üzerine çöken gece, hiç kimsenin beklemediği bir olayın üzerine kamuflaj gibi geçmiştir. 

Miami sabah saat 08.46… Washington Doha’yı arıyor ama artık çok geçtir

Miami saatiyle sabah tam 8.46’da İsrail jetleri Doha’da Hamas yöneticilerinin bulunduğu yeri bombalamaya başlamıştır.

Witkoff ve Trump bunu öğrendiği anda Katarlı muhataplarını arayıp durumu haber verirler.

Ancak artık çok geçtir.

İsrail, tarihinde ilk kez bir Körfez Arap ülkesine saldırmıştır.

Uçaklar görevini yapıp geri dönmeye başlamıştır.

Her şeyin bittiği andır.

Danışman 15 saat boyunca konuştuğu insanlardan saldırıyı saklamıştır

Miami, Washington ve Doha’daki yetkililer ihanete uğradığı duygusunu yaşamaktadırlar.

Netanyahu’nun danışmanı Ron Dermer bir gün önce 3 saat birlikte olduğu iki Amerikalıya bu saldırı hakkında en küçük ipucu vermemiştir.

Ayrıca o gece 12 saat boyunca konuştuğu Katarlı yöneticilere de bu saldırı hakkında hiçbir şey söylememiştir.

Peki Dermer’in de bu saldırıdan haberdar olmama ihtimali var mı…

Konuya hakim çevreler “Bilmemesi mümkün değil” diyor.

İsrail hem Washington’u hem Doha’yı resmen aldatmıştır.

Barış ihtimali o sabah itibariyle ortadan kalkmıştır.

İş bitirici patronun iş yapma pragmatizmi

Ancak Washington’daki değerlendirme State Department’ın klasik düşünce biçimlerinin dışına kaymıştır artık.

İşte bu noktada Trump’ın belki de tek iyi meziyeti olan “İş insanı pragmatizmi” devreye girer.

“Bu saldırıyı fırsata çevirelim…”

O noktadan itibaren, bu saldırıyı İsrail’in avantajı değil, dezavantajına çevirme diplomasisi başlar.

İsrail, dünya kamuoyundan sonra artık Trump ve Katar gibi çok kuvvetli müttefiklerini de kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Ayrıca çok önem verdiği ve büyük bir diplomasi ile başardığı “İbrahim Anlaşmaları” da tehlikeye girmiştir.

Hamas ise, bugün hayatta kalan neredeyse tek önemli ismi El Hayya’nın  da İsrail istihbaratı tarafından adım adım takip edildiği mesajını almıştır.

Çalışmalar yeniden başlar.

Kirk’ün cenazesine giden Trump’ın Air Force One’dan verdiği talimat

İlk büyük adım 20 Eylül günü atılır.

O sabah Katar Başbakanı El Tahani, Arap ülkelerinin bu barış planı için isteklerini Witkoff ve Kushner’e bildirir.

Ertesi gün, yani 21 Eylül günü  Başkan Trump, Air Force One uçağında damadı ile birlikte, öldürülen Trumpçı aktivist Kirk’in ün cenazesine gitmektedir.

Trump uçaktan telefonla Witkoff’la konuşur ve ona şu talimatı verir:

“Bu basit bir ateş kes planı olmayacak. Bir savaşı sona erdirme planı olacak…”

İşte 28 Eylül gününe böyle gelindi…

O gün Trump ve Netanyahu yan yana gelip 20 maddelik Barış Planını bütün dünyaya ilan ettiler.

Hamas’ı silah bırakmaya ikna görevi Mısır, Türkiye ve Katar’a

Geriye tek önemli iş kalmıştı.

Hamas’ı ikna etmek…

Ancak 20 maddeden biri Hamas için “Yolun sonu” anlamına geliyordu.

Çünkü “Hamas silahlarını bırakacak, yönetim tamamen tarafsız bir teknokrat kadroya bırakılacak, Hamas Gazze’nin geleceğinde hiçbir role sahip olamayacaktı…”

Peki bunu kim kabul ettirebilirdi?

Son yıllarda Hamas’a destek veren neredeyse iki üç ülkeden biri olan Türkiye…

Belagat diplomasisinde Hamas ve kapalı kapılar ardında Hamas

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı günlerde ABD’de açık açık “Hamas bir terör örgütü değildir” diye açıklama yapmıştı.

Peki bu ne anlama geliyor?

Türkiye, Hamas’ın silah bırakmasına itiraz mı edecekti?

Hayır…

O konuşma belagat diplomasisinin yan ürünüydü.

Türkiye daha bir ay önce BM kararında Hamas’ın silah bırakması maddesine hiç ses çıkarmamış açıklamayı imzalamıştı.

Şimdi perde arkasındaki bu gerçekçi kararı Hamas’a kabul ettirmeye sıra gelmişti.

30 Eylül günü Ankara’dan kalkan özel uçağın yolcusunun Hamas’a mesajı

Bu konuda ilk adım 30 Eylül günü atıldı.

MİT Başkanı İbrahim Kalın o gün Katar’a hareket etti.

Orada Katar ve Mısır yetkilileriyle bir araya geldi.

Ve Wall Street Journal gazetesinin iddiasına göre o gün üç ülke Hamas’ın hayatta kalan son liderine şu ultimatomu verdi:

“Ya bu anlaşmayı kabul edeceksin, ya da bundan böyle Hamas’a verdiğimiz bütün desteği keseceğiz.”

Türkiye’de iktidar yanlısı bazı yazarlar hala Hamas güzellemesi yaparken, perde arkasında bu gelişmeler vardı.

Hem Ortadoğu’da hem Türkiye’de gerçekçi herkes biliyor ki, Gazze’nin geleceğinde Hamas’lı bir çözüm ihtimalı sıfır.

Bu barışı sadece iki güç torpilleyebilir

Barış konusunda çok önemli bir yere gelindi.

Artık bu barışı torpilleyecek sadece iki güç odağı kaldı.

İsrail’in fanatik Siyonist kesimi…

Ve Hamas ve Filistin dışındaki Hamasçılar.

Ama onların da öğrenmesi gereken bir şey var.

Orta Doğu’nun geleceğinde artık Hamas ve onun ideolojisi İhvan’a yer yok.

İhvan’a son darbe Şam’da Şara’dan

Son olarak Ahmet Şara yönetimi Suriye’deki Hamas’ı tasfiye edecek düğmeye bastı.

Geriye bir tek Gazze’deki Hamas kaldı.

Peki Gazze’de durum ne?

New York Times geçen Pazar günü Gazze’ye giden muhabirlerinin halkla yaptığı görüşmeleri anlatan bir yazı yayınladı.

Yazının başlığı “Yeter Artık”tı…

Gazetecilerin konuştuğu Gazzeli kadın ve erkekler,  artık açıkça barış istediklerini ve Hamas’ın halk arasındaki desteğini kaybettiğini söylüyordu.

Hem de bunları isimleriyle söylüyorlardı.

Hamas’ın son hizmeti artık Ortadoğu coğrafyasından çekilmektir

Yani Hamas’ın mazlum Gazze halkına yapacağı son hizmet, Gazze çocuklarının geleceğinden çekip gitmesidir.

Enkaza  dönmüş bir ülkede “Hamas aklı” ve “Zaferinden” söz edenlere de son sözüm şu:

Hamas’ın tek zaferi bu barış için Gazze’den ve Ortadoğu’dan o İslamcı ideolojisini çekmesidir.

Çünkü, Netanyahu’nun yok etmeye çalıştığı  o çocuklar, kadınlar, erkekler artık insan gibi bir hayattı hak etti.

Ve bütün dünyanın vicdan sahibi insanları da onların arkasında.

Bu yeni dünyada artık Hamas gibi örgütlere yer yok.

Netanyahu denen katilin elinde hiçbir bahaneyi bırakmak istemiyorsak…

Yapmamız gereken budur.

***

(*) Buradaki bilgilerin hepsi başta New York Times ve bölgeyle ilgili haber siteleri olmak üzere açık kaynaklardan alınmıştır.

ÇOK OKUNANLAR