AKP’nin bir kesiminde tartışma başladı…
Erdoğan sonrası AKP’nin başına kim geçecek?
Oğlu Bilal Erdoğan mı…
Damadı Selçuk Bayraktar mı?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan mı…
CHP’den kim?
İmamoğlu mu, Mansur Yavaş mı, Özel mi…
Erdoğan sonrası bir prematüre fantazi
Bazıları diyor ki…
“Erdoğan döneminin sonu geldi mi ki, daha kış gelmeden o koltuğa kim oturacak gibi manasız bir tartışmayı başlatıyorsunuz…”
Haksız da değiller…
O nedenle bu tartışma “Premature bir fantezi…”
Ama madem AKP kanadına alttan alta böyle prematüre bir fantezi var, o zaman ben de bir başka prematüre fantezi ile katılayım bu tartışmaya…
Erdoğan sonrası için benim adayım Gül Ağırca
Benim Erdoğan sonrası için adayım Gül Ağırca…
Çünkü ondan sonra bir “Sakura Baharı” istiyorum vatandaş olarak.
Biliyorum çoğunuz hemen şunu soracaksınız…
Gül Ağırca da kim?
Gül Ağırca kim mi? Bir rock davulcusu
Hemen söyleyeyim…
Volvox Gurubunun davulcusu…
Adından da anlaşılacağı gibi bir kadın davulcu…
Volvox 1980’lerin sonunda kurulmuş bir “Girl band…”
Kadın Rock grubu yani…
Hem de “Heavy Metal” grup.
Şöyle dersem belki hemen tanıyacaksınız:
“Şebnem Ferah’ın grubu…”
Bursalı kızların kurduğu bir kadın rock topluluğu…
Davulcuya kız verilmez, kıza cumhur verilir mi?
Erdoğan sonrası Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı Sisteminin başına adayım işte bu kadın…
Seçimi hangi parti kazanırsa o partinin başına böyle bir kadın geçsin diyorum.
“Davulcuya kız verilmez” atasözünü hala lügatından silememiş bir ülkede yaşıyoruz.
Ortada bu laf varken davulcu bir kıza “Cumhur verilir mi…”
Üstelik de şöyle bir soru da gelebilir.
Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı koltuğuna madem “Rock’çı” bir kadın oturtacaksın, grubun bir anlamda şefi sayılan Şebnem Ferah’ı niye aday göstermiyorsun…
Yani “Front woman” varken niye davulcu…
Niye Şebnem Ferah değil de Gül Ağırca?
Hiç merak etmeyin, fantezi dediysem, ülkemin başına öyle önüme gelen davulcuyu oturtmam elbette.
Çok araştırdım ve çok sağlam bir gerekçem var.
Çünkü bu ayın 4’ünde “Heavy Metalci bir kadın davulcu, dünyanın en büyük güçlerinden birinin başına seçildi…”
Japonya’nın AKP’si sayılan Liberal Demokrat Parti,(LDP) genel başkanlığa Takaichi Sanae’yi seçti.
1255 yıldan beri ilk defa bir kadın başkan
Böylece Japonya gibi bir dev gücün ilk kadın başbakanı olacak.
Hem de ne zamandan beri ilk biliyor musunuz?
1255 yıldan beri Japonya’yı yönetecek ilk kadın olacak.
Japonya tam manasıyla bir “Maço Toplum…”
Ama geçmişinde 8 “Tenno’su” vardı.
Yani “İmparatoriçe’si…”
Bunların sonuncusu 764 ile 770 arasında 6 yıl tahtta kalan İmparatoriçe Shotoku’du…
Cebinde iki davul bageti ile gezen başbakan adayı
Peki kimdir 1255 yıldan sonra “Erkek egemen Japonya’da” kadının makus talihini değiştiren Takaichi Sanae?
Eski bir rockçı…
Hem de Hevay Metal cinsinden.
Grubun davulcusu…
Hala çantasında iki davul bageti ile geziyor.
Strese girdiği zaman, sakinleşmek için “Deep Purple” dinliyor iyi mi.
Baba otomotivci, anne polis memuru
Hayat hikayesi de ilginç.
1961 yılında doğmuş.
Babası otomotiv sektöründe çalışmış. Annesi ise Nara bölgesi Emniyet Müdürlüğünde polis memuruymuş.
Kendisi Kobe Üniversitesi’nde “İş İdaresi” bölümünü bitirmiş.
Dediğim gibi sıkı bir rockçı.
Kawasaki Z400’lü sokak dövüşçüsü
Davulcu ve bir de sıkı motosiklet tutkunu.
Hem de öyle Audrey Hepburn’un Roma Tatili filminde arkasına bindiği Vespa gibi bir şey değil.
Bir Kawasaki Z400 binicisi.
Orta sınıf bir motosiklet ama tarzı ingilizce şöyle anlatılıyor:
“Streetfighter…”
Yani “Sokak döğüşçüsü…”
Liberal bir partinin muhafazakar şahini
Şöyle bir durum da var…
Nasıl AKP’nin adında “Adalet ve Kalkınma” kelimeleri varsa, LDL’nin adında da “Liberal ve demokrat” kelimeleri var ve o da “Muhafazakar bir Hard Liner…”
Şahinlerinden yani…
Göçmen politikası çok sert.
‘Savaşsızlık’ maddesini Anayasadan çıkaracak
Başbakan olduğunda yapacağı ilk işin Japon Anayasası’nın 9’uncu maddesini değiştirmek olduğunu söylüyor.
Çünkü o maddede değiştirmek istediği bir hüküm var:
“Savaşı reddetme” hükmü.
Onu değiştirip Japonyayı yeniden savaşçı bir millet haline getirmek istiyor.
Yasukini tapınağını neden ziyaret ediyor
Bitmedi…
Sıkı bir “Milli ve Yerlici…”
Bizdeki “Kuruluş”, “Diriliş” dizileri gibi onun da Japon tarihine ait ilginç tutumları var.
Mesela “Yasukini Tapınağını” ziyaret ediyor ara sıra.
Orası Kore ve Çin Savaşlarında “Savaş suçlusu” ilan edilen eski askerlerin götürüldüğü yer.
Yani onun gözünde onlar savaş suçlusu değil.
Güney Kore ve Çin’i daha şimdiden delirtecek bir alışkanlık diyebilirsiniz.
Bir kadın samuray yani…
Bir sakura mevsiminde Mişima’nın mezarında
2017 yılında Tokyo’ya gittiğimde, Japon edebiyatının en büyük yazarlarından Mişima’nın mezarını ziyaret etmiştim.
Tokyo’ya 40 km uzaklıktaki “Tama Mezarlığı’nda” yatıyor.
Sakura zamanıydı. Yağmurlu bir gündü ve mezarlığın bütün yolları kiraz çiçekleri açmış ağaçlarla çevriliydi.
Dün bu yazıyı yazarken aklıma Mişima geldi.
Mişima da o 9. maddeye takmıştı
Samuray ruhlu bir Japon milliyetçisiydi ve Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra o 9’uncu maddedeki “Savaşsızlık maddesini” içine sindirememişti.
Japonya’nın “Ruhsuzlaştırıldığına” inanıyordu ve o nedenle Genelkurmay Başkanın önünde “Seppuku” yapmıştı.
Yani harakiri…
Bugün işte böyle bir kadının Japonya başbakanı olacağını görse acaba ne hissederdi diye düşündüm.
İtalya’nın Donna Guerriera’sından sonra Japonya’nın Onna-Bugeisha’sı
Japonya tarihinde kraliçeler gibi, kadın samuraylar da vardı.
Onlara “Onna-bugeisha” deniyordu.
Bunun kelime anlamı “Kadın savaş sanatçısıydı…”
Anlayacağınız İtalya’nın başına gelen Mussolini hayranı bir “Donna Guerriera”(Kadın savaşçı) Meloni’den sonra Japonya’nın başına da bir “Onna-Bugaeisha” geliyor.
Almanya Merkel’le “Kadın savaşçı” deneyimini kazasız belasız atlattı.
İtalya şimdilik iyi gidiyor.
Bakalım Japon deneyimi nasıl olacak.
Bazıları ona “Japonyanın Thatcher’i olacak” diyor.
21. yüzyılı güçlü erkekler batırdı, güçlü kadınlar kurtarabilir mi?
Fanteziyi bir kenara bırakırsak, şunu bir düşünelim.
21’inci Yüzyıl’da “Güçlü erkek” liderler dünyayı 20’inci Yüzyılın başındaki feci duruma düşürdü.
Bu liderler yüzünden son 10 yıldır savaş, kutuplaşma ve gerginlik psikozunda yaşıyoruz.
Bir umut…
Belki de “Güçlü kadın” liderler dünyayı kurtarabilir.