Türkiye’de bizim bitmek tükenmek bilmez tartışmalarımızdan biri, seçmenin oy tercihini en çok belirleyen şeyin ne olduğu.
Bazıları bunu tek bir sebebe indirgemek istiyor, “Seçmen şundan ötürü falancaya oy verdi” diyor ama bu hiçbir zaman doğru bir çıkarım değil. Seçmen davranışı her zaman karmaşıktır, her zaman çoklu faktörler rol oynar kimin kime oy verdiğinde.
Tabii yine de bu faktörler arasında derece farkları vardır. Yani bazıları daha fazla önemlidir, bazıları görece daha az. Siyasi parti veya lider kampanyasını yaparken bu faktörel ağırlıklara da önem verirse ve doğru seçimleri yaparsa başarılı olabilir seçimde.
Geçenlerde ciddiye alacağım bir araştırma gördüm, onlar deneklerden bu faktörleri sıralamalarını istemişti. O araştırmaya göre seçmenin yüzde 54’ü artık “Ekonomiyi kim yönetecek ona bakarım” diyordu. Parti kimliği, ideolojik, kültürel tercihler, lider karizması vs ikinci üçüncü hatta dördüncü plana gerilemişti.
Aslında bu da normal. Türk ekonomisi baktığınızda en azından 2018 yılından beri tam kriz de denmeyen ama tam bir düzlük de olmayan çırpınma halinde. Enerjimizi geleceği düşünmekten çok geçmiş refahımızı muhafaza etmeye harcadığımız bir 8 yılı geride bıraktık, daha hala gelecek planı yapabilir, gelecekteki güzel günlerin hayalini kurabilir durumda değiliz.
Bu da, doğal olarak Tayyip Erdoğan’ı “ekonomiyi iyi yönetir” olarak görünmekten alıkoyuyor. Hayat pahalılığı beş kişiden en az dördünün sorunu halinde, bir tek en çok gelir elde eden yüzde 20 görece daha az dert ediyor pahalılığı, geçim sıkıntısını.
Beş kişiden dördünün refahının artmadığı bir ülkede seçmenin seçim yaparken önceliğinin “Ekonomiyi kim yönetecek ona bakarım”a dönüşmesi biraz eşyanın tabiatı gereği.
Yarın iktidara talip olanların, örneğin CHP’nin Türk milletinin en kötümser olduğu alanda, bireysel refah artışı alanında iyimserlik yayacak isimlere ihtiyacı var.