Babam
19 Ekim 2025

Dün akşam dostlarımla Haluk Bilginer’in başrolünü oynadığı Baba oyununu izledik. Aslında izlemek kelimesi yetersiz kalır büyülendik. Tavsiyem odur ki ilk fırsatta gidin. 

Sizde de olur mu bazen? Beklemediğiniz bir olay içinizde öyle bir noktayı tetikler ki isteseniz de kaçamazsınız. Oyundan sonra babamla olan ilişkimin kapıları açıldı.

Babam ani bir kalp kriziyle bizden ayrılalı çok zaman oldu. O 44 yaşındaydı ben 17. Bir yılımı da yurtdışında geçirdiğim için onunla olan tüm ilişkimiz 16 yıllıktı. Kendimi bildiğim süreyi toplasak 12-13 yıl. Çok kısa değil mi?

Onun annemle birlikte hayat mücadelesi verirken kardeşimi ve beni olabilecek en iyi konuma getirmek için sonsuz gayretlerini birinci sıraya yazalım. Hayatlarını bizim için yaşadılar. Minnettarım.

İlk aşk ilişkisinin kız çocukları ve babaları arasında olduğu söylenir. Bizimki ne çocukken ne de ergenlik dönemimde öyle değildi. Sevildiğimi bilirdim ama mesafeli bir ilişkimiz vardı. Babam küçük yaştan itibaren beni hiç yanından ayırmadı. İşe götürdü, maça götürdü, şiirler ezberletti. Ancak aynı zamanda tüm yapmak istediklerimi engelleyen bekçiydi. Çok yüksek bir koruma altındaydım. Boğulurdum. Yasakların neden olduğu açıklanmadığı için de ona kızgındım. Kuzenim ya da kardeşim olmadan yalnız sokağa çıkamaz, arkadaşlarımla buluşmaya gidemezdim.

Hem annem hem babam erkek kardeşimle beni cinsiyet ayrımcılığına tabi tuttukları için anneme de çok kızgındım.

Annem ve babamda bu kızgın, bir o kadar asi ve diğer kız çocuklarına benzemeyen evlatlarıyla zorlandılar. Bugün geriye baktığımda onların yakın çevrelerine göre çok ileri bir düzeyde bir dünya görüşleri olduğunu anlıyorum.

Bundan elli yıl önce bir yıllığına kızlarını Amerika’da bir ailenin yanına gönderdiler. O dönem için istisnai bir durumdu. Babam ikna olmamıştı ama bana güvenmişti. Ben de onun güvenini kazandığım için onu mahçup etmeyecektim.

Bir yıllık ayrılık süreci ilişkimizin en iyi olduğu dönemdi. Bana yazdığı mektuplarla onu daha iyi tanımaya başlamıştım. Aslında o sert ve asabi görünen kimliğin yumuşacık bir yüreği vardı. Kızını çok seviyordu. Onu hep korumayı amaç edinmişti. Kızına olumsuz hiçbir şey olmasını kaldıramazdı. Onun için çok değerliydim. Bana bir şey olmasından çok korkuyordu.

Uzakta olduğumuz için onun mektuplarına içtenlikle cevap veriyor ve çekinmeden düşüncelerimi yazabiliyordum. Tüm mektuplarımızı saklıyorum. Ama bir türlü hâlâ açıp okuyamıyorum. Bir kere denedim. Yapamadım.

Türkiye’ye dönünce ilişkimizin çok daha iyi olacağını hissediyordum. Ben hayallerimi ona anlatacak ve desteğini isteyecektim. Artık sürekli tartışmayacak ve konuşarak anlaşabilecektik.

Onu birdenbire kaybedince bir anda onun rolüne büründüm. Bugün daha iyi anlıyorum. Hayatın, ailenin tüm sorumluluklarını alıp ona lâyık bir evlat olmayı ömür boyu sürdürecek ve benden beklediklerinin ötesinde bir evlat olacaktım.

Uzun bir süre suçluluk duygusuyla yaşadım. Keşke o yaşasaydı da ben de daha onun istediği rolde kalsaydım. Yine uzun bir süre kızgınlık duydum. Neden birdenbire bizi bırakıp gitti ve hayat mücadelesinde yanımızda olmadı diye. Babamla barışmam, onu anlamam ve çok ama çok sevmem zaman aldı. 

Onu örnek almışım. Farkında olmadan birebir kopyalamışım. Değerlerinden ödün vermeyeceksin. Adil olacaksın. Vicdan sahibi ve sorumlu bir insan olacaksın. Açgözlü olmayacaksın. Mütevazi olacaksın. İhtiyaç sahiplerine elinden geldiğince yardımcı olacaksın. Toplum için çalışacaksın. Dirençli olacaksın. Yıkılsan bile küllerinden yeniden doğmasını bileceksin.

O kısacık birlikteliğimizde kişiliğimin gelişmesinde rol modeli olmuş. Beni var etmiş. Ona yürekten teşekkür ediyorum. 

Başka bir gün annemi anlatacağım. Onun da hakkı ödenmez.

Her birinizin babalarınızla doya doya birlikte olmanızı diliyorum.

ÇOK OKUNANLAR