Hikayemiz 13 Haziran 2025 günü İsrail’in İran’a saldırdığı gece başlıyor.
O saldırı sırasında İsrail’in hedeflerinden biri, Tahran’ın kuzeyinde varlıklı ailelerin yaşadığı bir binaydı.
O binanın en pahalı “Penthouse” katına bir füze isabet etti.
İsrail İran’daki Molla rejiminin askeri ve sivil kanadının en üst ve güçlü temsilcilerinden birini hedef almıştı.
Beni toprağa gömemediniz piçler
Binanın en üstündeki lüks daireye isabet eden füze daireyi dümdüz etmişti.
Ancak kurtarma ekipleri o binanın enkazından bir kişiyi sağ olarak çıkardı.
Çıkarılan kişi Amiral Ali Şamkani’ydi…
İran Rejiminin en güçlü adamlarından biriydi.
Enkazın altından çıkarıldığında sosyal medyadan Farsça ve İbranice şu paylaşımı yaptı:
“Beni toprağa gömemediniz piçler…”
İsrail’e böyle meydan okumuştu…
Tahran molla kliğinin en üçlü insanlarından biri
Tahran’ın “Molla Nomenklaturasının” en tepesindeki isimlerden biriydi.
Üstelik bir değil üç beş çeşitli şapkası vardı.
İran’ın en üst dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in baş danışmaydı.
Yeni kurulan “Milli Savunma Konseyi’nde” bizzat Hameney’i temsil ediyordu.
Geçen Haziran ayına kadar Milli Güvenlik Kurulu’nun genel sekreteriydi.
Bu görevleriyle İran’ın iç ve dış politikasını en çok etkileyen kişilerden biri sayılıyordu.
Daha önce Savunma Bakanlığı yapmıştı.
Yani hem İran Deniz Kuvvetleri’nin hem de Devrim Muhafızlarının başıydı.

Oğullarıyla birlikte gemi taşımacılığı olikarkı
Sadece askeri ve idare güce sahip değildi.
Oğulları ile birlikte çok büyük bir deniz taşıma filosu kurmuştu.
İran’ın petrolünü dış ülkelere onların tankerleri taşıyordu.
Anlayacağınız tam bir Orta Doğu ve Asya Cumhuriyetlerinde görülen “Hanedan oligarklardan” belki de en büyüğüydü.
İsrail, o saldırıları sırasında İran’ın en üst askeri komutanlarını, Cumhurbaşkanının Yardımcısını ve bir çok nükleer uzmanını öldürdüğü halde onu öldürememişti.
17 Ekim günü sosyal medyaya sızan bir video
İşte Molla rejiminin bu en güçlü insanı, geçen 17 Ekim günü hiç beklemediği bir yerden en öldürücü füze saldırısına uğradı.
Bu defa gelen İsrail füzesi değil, bir video kaydıydı.
Ama ne kayıt…
Şamhani’nin kızı Fatma’nın düğününde çekilen bir videoydu bu.
Düğün geçen yılın 24 Nisan akşamı, “Espinas Palas Otel’inde” yapılmıştı.
Naryam Sinaire isimli bir İranlı gazeteciye göre düğün 14 milyon Riyale mal olmuştu.
Onun verdiği bilgiye göre bu da 21 bin dolar civarında ediyordu.
Ama İran’ı ayağa kaldıran düğünün maliyeti değil oradan gelen görüntülerdi.

Sanki “Father of the Bride” filminin bir sahnesi
Görüntüler sanki Amerika veya Avrupa’da yapılan bir düğünde çekilmiş gibiydi.
İnsan seyrederken gözünün önüne Steve Martin ve geçenlerde kaybettiğimiz Diana Keaton’un oynadığı “Gelinin Babası” filminin sahneleri geliyordu.
Gelinin üzerinde dekoltesi hemen dikkati çeken bir gelinlik vardı.
Yani Orta Doğu’nun en zengin düğünlerinde gördüğümüz gelinliklerden çok daha dekolteydi.
Damadın üzerinde yine Batı’da gördüğümüze çok benzeyen bir smokin vardı.
Kravatı “Batılı” diye reddeden İran’da papyonlu bir smokin görüyorduk.
Baba sanki gelini papazın önüne götürüyor
Babaya gelince…
Onun davranışı Türkiye’de modern ailelerde bile görmediğimiz bir fotoğraf karesi koyuyor önümüze.
Aynı Amerikan filmlerinde gördüğümüz gibi gelin salona babasının kolunda giriyor ve baba ona nikahın kıyılacağı yere kadar eşlik ediyor ve orada bekleyen damadın yanına bırakıyor.
Sahnede dini nikah anlamına gelecek bir kişi yok.
Üstelik salonda gördüğümüz kadınların çoğunun başı ya açık, ya da saçları görünecek şekilde yarı örtülü.
Yani manzara tam anlamıyla bir Batı düğünü.

Çıplak iki yüzlülük mü, dekolte bir çelişki mi?
Bu görüntüler sosyal medyaya sızınca İran bir anda karıştı.
Yıllardır başlarını açmak için mücadele veren insanlar seslerini yükseltti..
Bazı muhalifler bunu “Çıplak İkiyüzlülük” olarak niteledi.
Bence “Çıplak” demek doğru değil. Kız çıplak değil.
Ama ortada “Dekolte bir çelişki” var.
Gelinin babası kamusal hayatında, başka babaların başını açan kızlarına karşı en sert cezanın verilmesini isteyenlerin başında bulunuyordu.
O nedenle en tarafsız insanlar bile bunu “Rejimin iki yüzlülüğü” olarak görüyor.
Onların gelinleri saraylarda bizim gelinlerimiz toprak altında
Tabii herkesin hafızasında yine Mahza Amini canlandı.,
Başı açık diye ahlak muhafızları tarafından içeri alınıp orada işkence altında ölen Kürt kızı…
Genç bir kadın aktivist “Onların gelinleri saraylarda, bizim gelinlerimiz toprak altında” diyen bir paylaşım yaptı.
Kızın babası: Beni yine gömemediniz piçler
Ama rejimin eski tüfekleri kolay teslim olma niyetinde değil…
Önce kızın Rejim muhafızı babası bir paylaşım yaptı.
“Beni gömemediniz piçler…”
İsrail füzesinden kurtulduğu gece yaptığı paylaşımın aynısıydı.
Ve yine hem farsça hem İbranice yapmıştı bu paylaşımı.
Ona göre kaseti sızdıran İsrail istihbaratıydı.
İran fena karışmıştı…
Yaşlı ahlak bekçilerinin en kritik kararı
Rejimin yaşlı tüfekleri için kritik bir karar zamanıydı.
İçlerinden birine karşı başlayan kampanyada, kendilerini kurtarmak için onu yalnız mı bırakacaklardı…
Yoksa “O giderse biz de sallanırız” diye düşünüp, onu savunacaklar mıydı.
İkincisi seçtiler.
Ahlakçı mollaların aklına “Özel hayatın gizliliği” geliyor
Hem de İran’da. bugüne kadar rejimin gözünde zerre kadar önemi olmayan bir gerekçeye sımsıkı sarılarak…
“Özel hayatın gizliliğini korumak”
Geçmişlerinden utanmasalar “İnsan Hakları” falan da diyecekler.
Düğün onun özel hayatıydı ve kimsenin oraya müdahale etme hakkı yoktu.

Düğünde kadın-erkek kısımları ayrıymış
Bahaneleri de hazırdı.
Düğünde kadın erkek kısmı ayrıymış.
Ve bu görüntüler kadınlara ait bölümde çekilmiş.
İyi de kadın erkek ayrıysa baba ve damadın orada işi neydi diye de kimse sormaya cesaret edemedi.
Kendi payıma gelini ve damadı takdir ettim
Ben kendi payıma gelini ve damadı çok taktir ettim…
Her ikisi de istedikleri gibi giyinip ,istedikleri gibi bir düğün yapmışlar.
Üstelik oğlan yakışıklı kız da çok güzel.
O dekolte gelinliği de çok güzel taşıyor.
Baba da onların arzusuna uyup medeni bir şekilde davranmış.
Burada insanı rahatsız eden, hatta tiksindiren “Rejimin iki yüzlülüğü…”
Rejimin babalarının inancı ve ideolojisi kalmamış
Bu videodan anlıyorsunuz ki, İslamcı Rejimin en kuvvetli üç beş adamından biri olan babanın “İnancı”, “İdeolojisi” kalmamış.
İslami Ahlak diye savunduğu şey, feci bir baskı aparatının bahanesi haline gelmiş.
Bu olay da gösteriyor ki, “Otoriter İslamcılık” ve bu “Ahlakçılığı” konserleri yasaklamak, filmleri ve televizyon dizilerini sansürlemek için kullanan “İslamcı otoriterlik” artık her yerde sapır sapır dökülüyor.
Sırrı dökülen bu ahlakçılığın arkasından pespaye bir ikiyüzlülük fışkırıyor.
Kızların başını zorla örten rejimin kendi sarığı düştü
Yakası açık gömlek giymeyi, sakal bırakmayı “İslami vecibe” sayıp, bunun üzerinden hayatın her türlü keyfini bastırmaya uğraşan bu adamların, kapalı kapılar ardında nasıl olduğunu bu olaylarla çok iyi görüyoruz artık.
Bu olay da bir kere daha gösterdi.
Dünyanın her yerinde “İslamcı” siyaset ve rejimlerin “İnanç” ve “İdeolojisi” kalmadı.
“Toplumu Dindarlaştırma” projeleri, “Dindar nesil yetiştirme” idealleri toplumlarda tam tersi etki yapıyor.
İnancını ve ideolojisini kaybetmiş rejimlerin akıbeti
Savunduğu kendi inancını, kendi ideolojisini kaybetmiş böyle rejimlerin önünde artık iki yol kalıyor.
Ya özgürleşme…
Ya daha da otoriterleşme…
Sonu “Sıradan faşizme” giden bir yola girmek.
Böyle rejimler bir gecede çöker.
Bir “Tiping point” gecesinde tarihe karışırlar.
Namluya sokulmuş bir karanfil yetiyor
70 yıllık Sovyet rejimi, Stalinist despotluğa döndü.
O rejim Berlin Duvarı’nda bir gecede yerle bir oldu.
İspanya’da Franko diktatörlüğü, adamın daha cenazesi tabuta konmadan muazzam bir demokrasiye dönüştü.
Portekiz’de Salazar diktatörlüğü, bir kadının, bir askerin tüfeğinin namlusuna bir karanfili sokmasıyla yerle yeksan oldu.
Şuraya yazın…
İran’daki molla rejimi de dekolte bir gelinliğin duvağının altında tuz buz olacaktır.

Mahza Amini’nin mezar taşındaki ‘Bedengi’
İran’da başını açtığı için o ahlakçı mollaların işkence ile öldürdüğü Mahza Amini bugün memleketi olan Sağez’de bir halk mezarlığında yatıyor.
Mezarındaki taşta Kürtçe şöyle bir yazı var:
“ Jina, tu na miri, nave te di bedengi du bu şiar…”
“Jina, sen ölmedin, adın sessizlikte bir çığlık oldu…”
O mezarı ziyaret edenler, taştaki “Bedengi” kelimesinin, hem susturulmuş insanların sessizliğini, hem de o sessizliği bozan isyanı anlattığını çok iyi biliyorlar.
İşte böyle…
Bir dekolte gelinlik, 45 yıllık bir Molla rejiminin siyasetle kirlettiği cüppesini üzerinden çekip alıverir…
Geriye böyle riyakar bir baskı aparatı kalır.

