Dervişoğlu da aynı çağrıyı yaptı: Erdoğan bütçesini kendisi sunsun
22 Ekim 2025

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bütçe görüşmeleri üzerinden tepki göstererek, “TBMM’den kaçmamaya davet ediyorum. Bütçesini gelsin ya delikanlı gibi savunsun” ifadelerini kaydetti. Ayrıca komisyonu ve komisyondaki partileri hedef alan Dervişoğlu, “Ey yanlış yolun şaşkın yolcuları. Bu ülkeyi, Türk milletini provoke ederek varacağınız menzilde sizi bekleyen hiç ama hiç iyi bir gelecek yoktur” dedi.

İYi Parti Genel Başkanı partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Dervişoğlu, konuşmasına “Türk halkının hür iradesiyle yaptığı seçimlerin sonuçlarının KKTC’nin bağımsızlığını perçinlediğini kabul etmelidir. KKTC Cumhurbaşkanı atanmış bir vali değildir, bağımsız bir Türk devletinin adil ve özgür seçimler sonucu seçilmiş devlet başkanıdır. Yapılan seçimleri federasyon ile bağımsız devlet arasında bir referandummuş gibi sunmak, hadiseyi bu şekilde ele almak, düşmanları sevindirmek, Türkiye içinde bir mağlubiyet algısı yaratmaktır” ifadeleriyle başladı.

Dervişoğlu’nun konuşmasında öne çıkanlar şöyle:

“Okumadıkları, okuyup anlayamadıkları, anlayıp da inanmadıkları tarihî gerçeği tekrarlayayım ki o pamuk ipliğine bağlı millî özgüvenleri öğrensin. Kıbrıs Türk halkının bir devleti vardır ve garantörü de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.

Açıkları, kıyafetler ve kıyafetler de birbirine bağlı bir şey var. Bu hakikat öylesine köklü ve öylesine güçlüdür ki ne tek bir seçimle değişir ne de değiştirmeye kimsenin gücü yetebilir. Devlet aklı ve ahlâkı olanlar bunu bilirler ve buna dikkat ederek söylem üretirler.

Ancak bekâ kavramını her mecrada bozuk para gibi kullanmaya alışkın bu zihniyet, en kirli ve karanlık şahsî ilişkilerini onunla yıkayıp aklayacağına o kadar inanmış ki, bekâ diye sattıkları cakalarını ve bundan sonra elde ettikleri menfaatleri bozulduğunda maksadı aşan cümleler kurmaktan da geri durmuyorlar.

Düşünebiliyor musunuz, ne hâle getirilmiş? Cebimizdeki parada imzası bulunan kişi yolsuzluk iddialarıyla tutuklanıyor. “İngiliz Mehmet”ten sadık damat bakana, oradan da ışıldayan gözlü bakanlara kadar; atandıkları dönemde öve öve bitirilemeyen, Türkiye’yi milyarlarca dolar zarara uğratan kur korumalı mevduatın mucitlerinden olan Merkez Bankası Başkan Yardımcısından bahsediyorum. Bu başka bir yerde olsa hükümetler istifa eder, bakanlar istifa eder. Daha neler var arkadaşlar. Hiç kimse kılını kıpırdatmıyor. Söz konusu soruşturmaya göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın iştiraki olan Bankalararası Kart Merkezi’nde yapılan çipli kart alımı ve troll yazılım geliştirme ihalelerinde ciddi usulsüzlükler tespit edilmiş ve devletimiz milyonlarca lira zarara uğratılmıştır. Hiç kimse ağzını eğip bükmesin; bu basit bir ihale tartışması yahut bir usul hatasından kaynaklanan bir zarar değildir.

Bu mesele, devletin en güvenilir kurumu sayılan ve öyle de olması gereken Merkez Bankası’nın gölgesinde doğmuş bir yönetim zafiyetidir; saray çürümüşlüğünün en açık özetidir.

Fakir milletin parası ithalata, krediye oradan da faize gidiyor. Bu yalan söylemekten imtina ediyor. Çünkü 2026 rakamlarının gerçekle yakından uzaktana alakası yok. Hakikatin bütçesi değil. Maaşı kuşa dönen memur, maaşının yarıdan fazlasını kiraya veren kiracı tükenmiştir. Hazırladıkları bütçe bir tükeniş bütçesidir.

Bütçenin sahibi Recep Tayyip Erdoğan, geride bıraktığımız yıllarda yaptığı gibi yapmasın. TBMM’den kaçmamaya davet ediyorum. Bütçesini gelsin ya delikanlı gibi savunsun ya da büyük millete kendisi sunsun. Suçu büroksasiye, bakanların üstüne atmasın.

Sözde Terörsüz Türkiye Komisyonu… Barış, kardeşlik, dayanışma, demokrasi, millî birlik. Ne güzel laflar. Peki, sonuç? Teröristbaşı Öcalan’a özgürlük yürüyüşleri, sonuç? Polise “ey düşman” diye megafonla seslenen terör sempatizanları, sonuç? Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret eden postmodern siyaset feodalleri. Sonuç? Türkiye’nin tartışılmazlarının tartışma masasına yatırılıp tartışmaya açılması, sonuç? Siyasetteki varlığını Türk milleti tanımıyla, Cumhuriyet’in nitelikleriyle yaptığı çekişmeye adamış, anadil kılıfıyla ayrışma taleplerini meşrulaştıran sözde bir meclis başkanı.

Her yeni gün, bir başka birinin yaptığı bu şımarıklıkların sonu bizi içinden çıkılmaz belalara götürüyor. İktidara, “Ne yapıyorsunuz o komisyonda?” diyorlar, “Bekamız söz konusu” diyor. Ana muhalefete “Ne yapıyorsunuz?” diyorlar, “Dinliyoruz” diyor. PKK ve İmralı’nın sözcüsü ve temsilciliğine soyunmuş, Kürtleri de oraya hapsetmekle görevli partiye soruyorlar, “Bu sloganlar nedir?” diye; “Barış” diyor, “demokrasi” diyor.

Buradan bir kez daha uyarıyorum: Ey yanlış yolun şaşkın yolcuları. Bu ülkeyi, Türk milletini provoke ederek varacağınız menzilde sizi bekleyen hiç ama hiç iyi bir gelecek yoktur. Kimse için yoktur; ne Kürt için ne başka bir kimlik için yoktur. Öcalan’a indirgenmiş bir sürecin sonunda en çok benim masum Kürt kardeşime yazık edeceksiniz. Tablo açık ve nettir: Ya Öcalan’ı tercih edeceksiniz ya Kürtleri; ya Kandil’i tercih edeceksiniz ya Türkiye’yi; ya Cumhuriyet’i tercih edeceksiniz ya da sefilliği.

Bizim de tavrımız bellidir, biz kardeşlik diyeceğiz, biz eşitlik diyeceğiz, biz hürriyet diyeceğiz, biz cumhuriyet diyeceğiz. Ey yanlış yolun şaşkın yolcuları. Size rağmen Türk vatandaşlığını parçalatmayacağız. Kalkınmış, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni elbirliğiyle, Türkmen’iyle, Kürt’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle büyük Türk milleti olarak biz payidar kılacağız.

Her seferinde bizi olmadık sıfatlarla itham etmenin size bir mecra kazandırdığını zannediyorsanız büyük bir yanılgı içindesiniz. Siz, 2025 yılında, bu coğrafyada, cumhuriyet olarak yaşayan, bir etnik ve dinî kimlik cehenneminde yanmayan Türkiye’nin kıymetini bir türlü ve ısrarla anlamıyorsunuz. Ama biz anadille, resmî dilin ne olduğunu çok iyi bilenleriz; kimsenin anadiline de laf edecek tıynetsizlikte değiliz.

Ben sükûnetle ve suhuletle tekrar uyarıyorum: Türkiye, ondan bir parça devşirmeye çalışan sözde gizli ajandalarla kuyusu kazılacak bir ülke değildir. Türk milleti, aç da kalsa, sefalet içinde de bırakılsa, varlığını bir faninin varlığına bırakacak bir millet değildir. Türk milleti, kendisine 40 sene silah doğrultmuş bir terör örgütüne de, onun elebaşına da barış güvercini muamelesi yapacak, yaptıracak bir millet de değildir.

Biz, bu bölünmez vatanı millî mücadele ve irfanla kurduk, hukukla var etmek istiyoruz. Biz, yedi düvele karşı kazandığımız savaşı 100 sene sonra büyük Ortadoğu tefecilerine boyun eğelim diye vermedik. O yüzden kendinize gelin, bu şımarıklığa son verin. Bugün devleti yönettiğini zannedenler mi, yoksa onların okyanus ötesindeki patronları mı, her kim ise size bu cüreti veren; bilin ki bizler, ne bedel varsa onu öderiz.

Cumhuriyet’le savaşarak, devletin kuruluş felsefesiyle dalaşarak, Mustafa Kemal’le hesaplaşmaya kalkarak, milletin birliği ve bütünlüğüne karşı çıkarak, vatanın bütünlüğüne kastederek bize barış diye yutturmaya çalıştığınız o parçalanma hikâyesinin sonunda gökten üç elma filan düşmez. Böyle bir şeye Allah da rıza göstermez. Başınıza taş yağar, taş.”

ÇOK OKUNANLAR